Sizin hiç kanatlarınızı kırıp ellerinize verdiler mi? Yoldular mı tüylerinizi acımasızca. Yüzünüze canınızın acısını umursamadan soğuk soğuk güldüler mi? Sizin, sizin hiç üşümedi mi kalbiniz?
Benim üşüdü, annem yerine toprağa dokunduğum gün üşüdü içim. Dışarıda yaz vardı oysa, kimse yorganlara sarılmama anlam veremiyordu. Herkes bana acıyarak bakıyordu, benim gibisiyle dolu bir yere düşmüştüm.
Kaç gün ya da kaç hafta bilmiyorum, temmuz sıcağında kazak giyip dolaştım. İçimi ısıtamıyordum, kollarını bana dolayamayan annemin yerini dolduramıyordum. Oysaki o ne güzel sarmalardı beni, kış günü sıcacık olurdum. O gün insanın içi üşüyünce dışının bir fayda veremeyeceğini öğrendim. Ben o gün, beni saran bütün kollardan Rabbimin sınırsız merhametine kucak açtım.
Üşüten de, ısıtan da O bildim. Sardım sinemi, yaralı gönlüme dermanı O bildim. Yüreğimdeki yaşları topladım tek tek, kurutacak olanı O bildim. Bilemedim O'ndan gayrı, bilmek istemedim.
"Artık üşümüyor musun Mülzem?"yanımda bana seslenen çocuk ile düşüncelerimi bırakıp ona döndüm. Onu daha önce pektabi görmüştüm ama hiç konuşmamıştım. Yanımdaki yatakta yatan çocuktu. Kafamı olumlu anlamda sallayıp tekrar elimdeki kitaba döndüm. Odada Kur'an'ı Kerim bulunca onu yanımdaki komodine koymuştum, kimse okumuyordu zaten. Her gün elimden geldiğince okumaya çalışıyordum, Arapça harfleri de artık biliyordum çünkü.
"Sen hep böyle üşür müydün?"dediğinde kafamı olumsuzca salladım, yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Annemden önce dedim, hiç üşümezdim. Sadece Rabbim duydu, yine kırıldığım yerden çiçeklendirdi beni.
"Benim ismim Muaz, benim de kimsem yok."deyip boynunu büktüğünde onun da benim gibi olduğunu fark ettim. Kimseyle konuşmuyordu doğru, o da kendi kendine oynuyordu bir şeylerle. Kimsem yok demesine sinirlensem de ona belli etmedim. Benden daha büyük duruyordu. Yanda bulunan defterinin ucuna:
"Allah var."yazdım. Başka bir şey yazmaya, çizmeye gerek yoktu. Allah, kuluna kâfiydi. Sonrasında onunla beraber birbirimize baktık uzun uzun. İnsan insanın gözündeki o acıyı okuyabilir miydi, o da acıyla bakıyordu. Birbirimizin acısını okuduk, hiçbir şey demeden. Öyle geçti gitti günler, her gün ısınmaya başlıyordum; her gün daha çok alışıyordum.
Onun bir daha bu dünyaya gelmeyeceğine alışmak zor gelmişti nefsime. Sanki ölümlü dünya dediklerimizi bir kalemde silip atmıştım. Şimdi anlıyordum yavaş yavaş, ölümlü dünyaydı. Alan dünya, giden dünya, biten dünya. İmtihan yerinde imtihan olmadan gidenlerden değildik biz de. Yüreğimiz ağrıyordu, alışmaya alışmaktan.
Okullar başladı yeniden, Hamza yoktu. Onun yokluğunu hissettiğimde kendimi daha da yalnız hissettim. Her cuma görmeye gittiğim Dildâr yoktu, onu yalnız bırakmıştım. Oysaki tek arkadaşı bendim onun, biliyordum. Onun da yapayalnız hissettiğini düşününce daha çok üzüldüm. Yüreğimin ağrısı Dildâr diyordu, Hamza diyordu, annem diyordu. Ben mi, ben sadece ahiret diyordum.
Küçücük yaşımda bükülen omuzlarıma aldığım yük ile ahiret diyordum hemde. Bu çocuk ne bilir, gördüğünü yapıyor diyenlere inat diyordum. Düşüyor, kalkıyor, dönüyor, dolaşıyor yine Allah diyordum. Ama henüz bilmemiştim tam, belki de doldurmadan ibaretti bu laflar; bilmiyorum. Tek bildiğim yağmurlu günde Muaz istemediği bir aileye giderken arkasından bir çığlık bile atamamam olmuştu. Gitmişti, tutamamıştım onu da.
Konanın göçer olduğunu, dünyanın naçar olduğunu o gün öğrendim. Çaresiz belim bu dünya yükünü daha az taşıdı; yüreğime yeni bir virane doğdu.
Yaşım on üç. Sekizinci sınıfım, sınava hazırlanıyoruz heyecanla. Ben inat ettim, davam dedim de çalışıyorum. Bir çocuk gülsün, bir müslüman daha sevinsin diye canımı takmışım dişime. Yorgunum ama güzel bir yorgunluk. Yüreğimde daha dün okuduğum kitaptan dolayı bolca Ashabı kiram hasreti. O güzel insanlar, o parlayan yıldızlar...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜLZEM (Tamamlandı)
EspiritualSizin hiç kanatlarınızı kırıp ellerinize verdiler mi? Yoldular mı tüylerinizi acımasızca. Yüzünüze canınızın acısını umursamadan soğuk soğuk güldüler mi? Sizin, sizin hiç üşümedi mi kalbiniz? Benim üşüdü, annem yerine toprağa dokunduğum gün üşüdü iç...