17

735 76 35
                                    

[Sebepsiz bugün 1 bölüm daha atmaya karar verdim iyi okumalar :) ]

"Sen kafayı mı yedin? Sen bizi yarı yolda bırak diye seni liderimiz yapmadık!" Bellamy sinirle konuştu.

"Kim kalacak ki başka? Ayrıca burda Skaikru'yu temsil edeceğim. Yarı yolda falan bırakmadım. Sık sık geleceğim."

"Clarke daha yeni kavuştuk.." Abby üzgünce konuştu.

"Dediğim gibi, sık sık geleceğim. Octavia yanınızda. O da en az benim kadar bilgili. Sorun çıkmayacak."

"Tabi o da buraya kaçmazsa." Bellamy gözlerini devirdi.

"Eğer bir daha bana laf atarsan seni biçeceğim."

"Olayın ciddiyetinin farkında mısınız bilmiyorum ama halkımızda hayatı tehlikede olanlar var. Bu ittifak onları kurtarmak için. Şimdi izninizle, onları kurtarmak için kurduğumuz ittifağın törenine hazırlanmak için gitmeliyim." Clarke kuleye geri döndü.

"Madem lidercilik oyununuz bitti Arkadia'ya dönünce yeni bir seçim yapıp yeni başkanımızı seçeriz." Kane ayaklandı.

Octavia göz devirdi. "Lidercilik oyunu olarak görüyor olabilirsin ama bizde kafamıza göre seçmemiştik. Herkes Clarke'ın liderimiz olmasını istedi çünkü 100 kişiyi doyuracak av yapabiliyor ve kampı şu anki haline getirdi Bunu hanginiz yapabilirdiniz ki? Gemimiz nerde sanıyorsunuz? Clarke gelmese hepimizi Azgeda öldürecekti. Bizi buraya getirip Lexa ile anlaşmaya vararak toprağımız olmasını sağladı."

[Octavia ve Clarke'ın arkadaşlığı..<3]

Abby ayaklandı ve kızının peşinden yürümeye başladı. Kuleye girdi ve en üst kata asansör eşliğinde çıktı. Köşeyi dönerken Clarke'ı görünce tam ona doğru yürüyecekti ki Lexa'nın da Clarke'ın yanına gittiğini fark etti. Beklemeye başladı.

"İyi misin?" Lexa Clarke'ı odasına giderken görmüştü ve moralinin bozuk olduğunu fark edince onunla konuşmaya karar verdi. Titus ve diğer bu durumun kötü bir fikir olduğunu düşünen herkesi kafasından attı. Bunu istiyordu. Gerçekten.

Clarke Lexa'nın sesini duyunca kafasını yerden kaldırdı. Lexa'nın her zamanki gibi yemeşil parlayan gözlerine baktı. "Her zamanki şeyler."

"Yine halkını düşünüyorsun yani?"

"Evet. Aynen öyle." Clarke tebessüm etti. Lexa onun gözlerinin içine bakıyordu.

[Medya🥺🥺]

"Seni tanıyorum Clarke. Sürekli dağdakileri düşünüyorsun ve düşünüp durmak senin kafanı yiyip bitiriyor. Yanılıyor muyum?"

"Hayır. Yanılmıyorsun. Burada kalacağımı diğerlerine söyledim ve herkes kendine özel bahaneler saymaya başladı. Annem bana bir şey olmasından korkuyor ve hâlâ onun Ark'da ki küçük kızı olduğumu sanıyor, diğerleri lider kim olacak biz ne yapacağız şimdi diyor. Ne yapacağımı cidden şaşırdım."

"Burada mı kalacaksın?"

"Evet. Başka kim burda kalıp işe yarar olabilir ki?"

Lexa tebessüm etti. "Annen öldüğünü sanıyordu değil mi?"

Clarke kafa salladı.

"Belki de şimdi yaşadığını öğrendikten sonra senin cesurca tüm bunları yapman onun gözünü korkutmuştur. Ve o yalanın gerçekleşmesinden de son derece korkuyordur. Sonuçta ön planda olmak köşede bir şey yapmadan oturmaktan daha riskli."

Abby düşündü. Evet, gerçekten de böyleydi! Bu şekilde düşündüğünü kendisi bile fark etmemişti.

Clarke tebessüm etti. "Belki de. Sağ ol."

"Ne demek. Diğerleri de senin kadar iyi bir lider bulamayacakları için endişeliler sadece." Güldüler. "Ama şu ilginç metal cihaz hâlâ sende sonuçta. Onlara hâlâ yardım edebilir, konuşabilirsin. Değil mi?"

"Evet. Haklısın sonuçta sonsuza kadar yok olmuyorum. Hep telsizin ucunda olacağım. Ayrıca istediğim zaman oraya gidip gelebilirim değil mi?"

"Tabii ki. Ne zaman istersen." Lexa tebessüm etti.

Clarke gülümsedi. Morali yerine gelmişti. "Teşekkür ederim. Gerçekten. Şimdi hazırlanmaya gitmem gerek. Törende görüşürüz."

"Görüşürüz." Lexa Clarke'ın odasına gidişini birkaç saniye izledi ve o da kendi odasına girdi.

Abby birkaç saniye bekledi. Ne yapacağını biliyordu. Kızının odasına gidip kapısını çaldı. Clarke kapıyı açtı. Yüzü gülüyordu ama Abby'i görünce yavaş yavaş yüzü düştü.

"Yüzün düşmesin. Kötü bir şey demeyeceğim. Senin zamanını çalmadan hızlıca konuşup odama döneceğim."

"İçeri gel." Clarke kapıyı tamamen açtı ve kapının önünden çekildi. Abby içeri girerken Clarke yatağının üstündeki defteri fark etti ve hızlıca gidip kapattı.

"Ne çiziyordun?"

"Hiç.. Öyle savaş planları falan."

Abby ufak bir tebessüm etti ve koltuğa oturdu. "Anladım."

"Ne konuşmak istiyordun?" Koltuğun diğer ucuna oturdu.

"Ne kadar büyüdüğünü, değiştiğini ve en önemlisi ne kadar iyi bir lider olduğunu göremedim. Özür dilerim. Seni çok özleyeceğim ama burada kalarak Skukru'yu çok iyi temsil edeceğini biliyorum."

"Skaikru. Skukru değil." Clarke güldü.

"Tanrım ne zor dil bu böyle.." Abby de güldü.

"Gerçekten beni destekliyor musun?"

"Evet."

"Teşekkür ederim!" Clarke annesine sımsıkı sarıldı. "Seni ve diğerlerini görmeye sık sık geleceğim biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum." Abby tebessüm etti ve kızının saçlarını okşadı. "Burda sana kötü davranan yok değil mi? Skaikru'ya çok hayran değiller de."

"Hayır. Lexa herkesi uyarmış, savaşçılar sözümü dinliyor. Halk da aynı şekilde. Ayrıca törenden sonra size de iyi davranacaklar."

"Lexa seni iyi koruyor. Sana baya değer veriyor gibi."

"Sadece ittifak için."

"Emin misin? Yani ben başka klan lideriyle sürekli konuştuğunu, vakit geçirdiğini görmedim. Ayrıca kimsenin dostu ailesi de bu koridorlarda gezmiyor."

Clarke tebessüm etti. "Belki haklısındır."

"Sen?"

"Ben ne?"

"Sen değer veriyor musun?"

May we meet again | Clexa #TheWattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin