35

647 57 41
                                    

[damnadc seviyorum seni aşkoo]

Clarke uyandığında dışarıdan sesler geliyordu. Kalkıp baktığında insanların düello için heyecanını gördü. Aşağı indiğinde konuşmaları duyunca bir kez daha şaşırmıştı. Lexa kom Trikru'nun ilk ölümüne düellosu olduğundan bahsediyorlardı. "Nasıl bu kadar rahat olabilir?" Tekrar kuleye girdi ve Lexa'nın kapısını çaldı. Lexa kapıyı açtı.

"İlk ölümüne düellon mu bu senin?"

"Sana da günaydın Clarke." Lexa kapının önünden çekilip yatağına kendini tekrar attı.

"Lexa nasıl bu kadar rahat olabilirsin?"

"Rahat olduğumu kim söyledi? Komutanlara ilk ne öğretilir biliyor musun? Duygularını gizlemeyi."

Clarke Lexa'nın yatağına oturdu. "Bana bakar mısın?"

Lexa birkaç saniye sessizliğin ardından doğruldu.

Clarke ellerini Lexa'nın yanaklarına koydu ve öptü. "O düelloyu kazan."

Lexa Clarke'a baktı ve tebessüm etti. Clarke'ın elini tuttu ve öptü. Kapı çaldı. "Heda, hazırsanız inmeniz gerekiyor."

Lexa dudaklarını Clarke'ın dudaklarından ayırdı ve yanağını okşadı. "Geliyorum, her şey hazırsa sen in." Kapıdaki Titus'a seslendi.

Tuttuğu elini öptü. "Senin desteğin benim için çok önemliydi. Teşekkür ederim."

"Savaş boyanı ben yapayım mı??" Clarke heyecanla sordu. Lexa güldü. "Becerebilecek misin?"

Çizim yeteneğime güvenmiyor musun?"

"Doğru, Clarke "her şeye yeteneği olan" Griffin'din sen değil mi?"

Clarke güldü. "Hadi kalk."

"Tamam ama unutma desen değiştirmek yok. Her savaşçının deseni kendine özeldir."

"Tamamm.."

**

Savaş alanına Lexa'nın girişiyle bütün halk tezahürata başlamıştı. Lexa kılıcını almak için savaşçıya döndü. Clarke da savaşçının hemen arkasındaydı. Bütün sert yüz ifadesini bir anda yumuşatıp Clarke'a ufak bir tebessüm etti ve tekrar o korkunç yüz ifadesiyle kılıcını sert bir şekilde çekti. Herkes daha da yükselmişti. Octavia Clarke'ın yanına geldi.

Tanrım! Mükemmel bir görsel şölen olacak!"

"Mhm." Clarke mırıldandı. Lexa Clarke ile göz göze geldi. Roan koşmaya başlamıştı ama Lexa hâlâ Clarke'a bakıyordu. Derin bir nefes alıp gözlerini kapadı ve Roan tam ona kılıcını saplayacakken dönüp Roan'ın sırtına derin bir kesik açtı. Halk yine tezahürata başlamıştı. Herkes Heda diye bağırırken Clarke tepede oturan Nia'yı gördü ve iç çekip tekrar Lexa'yı izlemeye başladı.

Roan kesiğin etkisinden çıkıp Lexa'nın üstüne koştu ve Lexa kılıcı ile engelledi. Roan kılıcını bastırmaya devam ediyordu. Eliyle kılıcı tutup itmesi ile Roan dahil herkes afallamıştı. Yere damlayan kanlarını umursamadan bu andan yararlanıp Roan'ın kılıcını itti ve ona sağlam bir darbe daha indirdi. Halk iyice coşmuştu. Roan hızlıca kalkıp Lexa'ya sert bir yumruk indirdi, Lexa dizlerinin üstüne düştü. Bir yumruk daha attı ve kılıcı tuttuğu koluna tekme attı. Lexa'nın kılıcı artık onda değildi. Lexa bir anda kalkıp diziyle Roan'ın çenesine vurdu ve Roan'ın kılıcını aldı. Ardından kendi kılıcını da aldı ve beklemeye başladı. Roan köşede bekleyen gardiyanın mızrağını aldı. Birbirlerinin vuruşlarını bir süre blokladılar. Roan Lexa'nın karnına tekmesini geçirdiğinde Clarke nefesini tuttu. Lexa dişlerini sıktı. Yara daha tam geçmemişti. Roan mızrakla kılıçlara vurarak ikisini de Lexa'nın elinden düşürdü. Lexa yerdeydi. Roan mızrağı saplamak için havaya kaldırdı ve indirirken Lexa yuvarlanarak kaçıp diziyle kafasına vurdu. Roan aldığı ağır hasardan sonra kalkmaya çalışırken Lexa mızrağı aldı ve saplamak için havaya kaldırdı. Nia'ya kısa bir bakış atıp Roan'a döndü. Bir anda Roan'ın üstünden kalktı ve mızrağı fırlattı. Mızrağın saplandığı yeri gören herkes şok içindeydi. Nia.

"Kraliçe Nia öldü. Çok yaşa Kral Roan!" Lexa bağırdı. Tüm halk Lexa'nın başlattığı tezahürata devam ederken Lexa Roan'ın kalkmasına yarım etti ve tokalaştılar. Lexa sonradan eline aldığı kılıcını yere sapladı. Clarke'a baktı ve tebessüm etti. Ağzından siyah kan süzülürken yavaşça kuleye doğru yürümeye başladı. Octavia ve Clarke hızlıca peşinden kuleye doğru gittiler.

Lexa yatağına kendini attı ve Clarke hemen arkasından odaya girip kapıyı kapattı. Octavia dışarıda bekliyordu.

Lexa tebessüm etti. Clarke gülümseyip saçlarını okşadı. "İyi misin?"

"Mhm."

Clarke Lexa'nın kıyafetini sıyırdı. "Ne zaman yarana bakmak dışı kıyafetini sıyırabilirim?"

Lexa gülecekti ama gülemedi ve öksürdü. Clarke gülerek Lexa'nın kafasını yan yatırdı. "Tamam, ağzına dolan kandan da kurtulduk." Lexa'nın alnını öptü. "Yaran açılmamış. Bu iyi haber." Lexa cevap vermedi.

"Hâlâ benimle misin?" Clarke kan içinde kalmış elleriyle Lexa'nın ağzından süzülen kanı sildi ve yanağını okşadı.

"Her zaman."

"Başka bir yaran var mı?" Clarke sordu. Lexa'dan cevap gelmiyordu. "Lexa?" Lexa zorlanarak kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Tamam. Dinlen biraz." Ağzının kenarını tekrar sildi. Octavia beklerken Clarke ellerini ve üstünü başını silmeye gitmişti. Ellerindeki kuruyan kanı silmeye çalışırken gözyaşlarını tutamadı. Lexa'nın yanında gülüp moralini yerine getirmişti ama içini biraz boşaltmaya ihtiyacı vardı. Yüzünü de yıkadıktan sonra Lexa'nın odasına döndü.

"Sen gidebilirsin. Ben duradayım."

"Tamam. Ama bir şey olursa haber ver."

"Tamam."

Octavia odadan çıkarken Clarke Lexa'nın yatağının başına bir sandalye çekti ve beklemeye başladı.

May we meet again | Clexa #TheWattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin