32

679 57 57
                                    

Son olayların üstünden 3 gün geçmişti. Clarke odasında oturmuş, odasının bir köşesini defterine çiziyordu. Defteri Polis ile doluydu. Kapısı çaldı. Clarke kapıya bakmadan gel dedi ve çizimine devam etmek için kafasını defterinden kaldırdığında koltuğunda oturan Lexa'ya güldü.

"Seni çizmemi mi istiyorsun?"

Lexa da güldü ve ayağa kalkıp Clarke'ı öptükten sonra yanına oturdu. "Sana bir şey söyleyeceğim ama kendine kızma."

"Ne yaptım yine?"

"Her hafta başında yaptığımız toplantıyı kaçırdın. Az önce bitti."

"Neden haber vermedin??"

Lexa omzunu silkti. "Zaten önemli bir şey yok. İyi ki çağırmamışım diğerleri saçmalayıp duruyordu. Bu seferki çizimine bakayım mı?"

Clarke gülümsedi ve defterini açtı. "Ben yokken defterime hiç mi bakmadın?"

"Hayır. Özelin olabilirdi."

"Sana değil." Clarke tebessüm etti. Lexa gülümsedi ve kapı çaldı.

"Wanheda. Konuşabilir miyiz?"

"Hissediyor herhalde." Clarke Lexa'nın dediğine güldü. Lexa Clarke'ın yanından kalkıp koltuğa geçti ve Clarke kapıyı açtı.

"Evet Titus?"

"Konuşmamız ger- Heda. Siz de mi burdaydınız?"

"Evet Titus çok önemli bir planlamanın ortasındaydık. Konuşman gereken şey önemli değilse.."

"Aslında.. Bir dakika ne planlaması?"

"Ne zamandan beri elçisin?"

"Özür dilerim." Selam verdi. "O zaman ben sonra gelirim." Titus dışarı çıktı ve Clarke kapıyı kapadı. Arkasını döndüğü gibi Lexa onu öptü. "Benim gitmem lazım. Çocukların dersi var. Gider ayak seni de kurtardım bak."

"Kahramanımsın." Clarke güldü. "Tamam. Görüşürüz."

"Görüşürüz." Lexa odadan çıktı. Telsizinden ses gelmeye başlayınca o tarafa döndü ve telsizini eline alıp yatağına oturdu. "Anne?"

"Hey, Clarke. Özel frekansa gel hadi." Clarke annesinin dediği gibi frekansı değiştirdi. "Efendim?"

"Raven ile mi konuştun? 3 gündür kontrole geliyor."

"Ne?"

"Bacağındaki sıkıntıyı çözdük. Siz gittiğinizden beri geldiği için kolayca hallettik."

"Ben konuşmadım."

"Kim konuştu?"

Clarke Raven ve Lexa'nın konuştuğu anı hatırladı. Tebessüm etti. "Bilmem. Öğrenirsem ulaşırım sana."

"Sesin iyi geliyor. Polis havası yaradı sanırım?"

"Evet." Clarke güldü.

"İyi, bu haftanın sonlarına doğru Marcus ile Polis'e geleceğiz. O zaman görüşürüz."

"Görüşürüz."

Clarke telsizi kapattı. Octavia'nın odaya dalmasıyla yerinden sıçradı ve bıçağına davrandı. "Octavia." Bıçağını beline geri soktu. "Kapıyı çalsana dalınır mı öyle?"

"Pardon." Octavia koltuğa oturdu. "Sizi Lexa ile basmayı umuyordum."

"O!" Clarke güldü ve yataktan kalkıp koltuğa oturdu.

"Yüce Wanheda, birlikte yemek yiyelim mi? Bu savaşçı şu an adeta aç bir kurt."

"Tamam, yürü hadi."

**

Octavia ve Clarke gün boyu takıldıktan sonra kuleye dönmüşlerdi. En sonunda vedalaştılar ve Clarke taht odasına gitti. Lexa yoktu ama Titus ordaydı.

"Wanheda." Titus selam verdi. Artık saygısından Clarke'a sataşamıyordu.

"Lexa nerde?"

"Heda odasında. Kimse tarafından rahatsız edilmek istemedi."

"Bir terslik mi var?"

Titus iç çekti ve cevap vermedi. Clarke teşekkür edip taht odasından ayrıldı ve Lexa'nın odasına gidip kapıyı çaldı.

"Kimseyi istemediğimi söylemiştim."

Clarke kapıyı açtı ve kafasını içeri uzattı.

"Clarke."

"Geleyim mi?"

"Gel, gel tabii."

Clarke kapıyı kapadı ve içeri girip Lexa'nın yanına oturdu. "Noldu?"

"Sana birkaç sıkıntı var demiştim Arkadia'da iken hatırlıyor musun?"

"Evet."

"O sıkıntılar büyüdü."

"Artık anlatırsın herhalde?"

Lexa iç çekti ve kafasını koltuğun sırt dayama kısmına tamamen yaslayıp tavana bakarken konuştu. "Azgeda diğer klanları manipüle ediyor. Daha bir şey patlamadı ama patlayacak."

"Ne ara oldu bunlar?"

"Dersten hemen sonra. Sonra Nia bana bir mesaj iletmiş."

"Ne mesajı?"

"Yarın bir anlaşma için Polis'e gelecekmiş."

"Anlaşma? Lexa bana hiç güvenli gelmiyor."

"Yapacak bir şey yok."

Clarke Lexa'nın elini tuttu ve parmaklarını parmaklarına kenetledi. "Sorun çıkmayacak."Kendine çekip öptü.

"Umarım." Lexa tebessüm etti. "Ben bi' üstümü değiştirsem olur mu?"

"Tabii."

Lexa ayağa kalktı ve giyinmeye gitti. Clarke düşünceliydi. Lexa'nın anlattıklarını düşünüyordu. Lexa içeri dönüp Clarke'ın yanına oturdu. "Ne düşünüyordun?"

"Raven'ı kimin tedavi olmaya ikna ettiğini?"

"Ne tedavisi?"

"Salağa yatma komutanım."

"İyi tamam. Ben konuştum." Clarke tebessüm etti ve Lexa'yı öptü. "Sen dinlen biraz hadi."

"Sen?"

"Odama döneyim biraz daha otururum herhalde."

"Tamam."

"Yarın Nia geldiğinde beni de çağır bu sefer."

"Tamam Yüce Wanheda. Nasıl isterseniz."

Clarke gülümsedi ve odadan çıktı.

**

Sabah Clarke henüz uyuyordu ki kapısı çaldı. "Gel." Uykulu bir şekilde cevap verdi ve hâlâ uyanamamıştı. Kapı açıldı.

"Sen iyice uykucu oldun."

Clarke tebessüm etti. "Olabilir."

"Ee, kalkmıyor musun?"

"Mhm.." Clarke sesin geldiği yöne sırtını döndü. Lexa güldü ve beline sarılıp boynundan öpünce, Clarke gözlerini açtı.

"Eğer seni kaldırmazsam uyandığında beni doğrarsın."

"Nia mı geliyor?" Clarke hızla doğruldu.

"Nerdeyse gelir."

"Bana bak, saçma sapan bir şey söylerse anlaşma için, kabul etmek yok."

"Ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağım. Merak etme."

"Ne demek şimdi bu?"

"Kalk hazırlan demek."

"Erkenden gitmen gerekmiyorsa beni bekle birlikte gidelim."

"Bekliyorum."

Clarke kalktı ve Lexa'nın yanağına hızlı bir buse kondurup giyinmeye gitti.

May we meet again | Clexa #TheWattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin