2

1.4K 92 43
                                    

[selamlar yeni bölüm yine haftaya olacak üzgünüm :( elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum ama clexa yazmak çok zor sşdjldgdlshdlbdmd neyse iyi okumalar]

Clarke Ark'tan ayrılalı saatler olmuştu. Kendi başınaydı. nerdeyse 100 yıldır ayak basılmamış bir gezegene kendi başına gidiyordu. Ölüme.

Geminin sallanmaya başlamasıyla başını vurdu ve bayıldı. Gözlerini açtığında sesi dinledi.

Hiç ses yoktu. Ölüm sessizliği onun afallamasına sebep olmuştu. Ark'ta her zaman çalışan makinelerin sesi duyulurdu. Hayatında ilk defa gerçek anlamda "sessizlik" nedir onu öğrenmişti.

Kemerini çıkardı ve yavaşça ayağa kalktı. Bir süre dışarı çıkmaya cesaret edemedi. Roketin içindeki en fazla birkaç gün yetecek su ve yiyeceğe baktı. "Yılın annesi, Abby Griffin." kendi kendine konuştu. En sonunda cesaret edip kapıya doğru yürüdü. Kapının devasa kolunu tuttu ve derin bir nefes aldı.

Kolu aşağı indirdi ve kapı hava baskısı ile ilginç bir ses çıkardı. Kapı açılmıştı. Clarke hızlıca elini gözlerinin önüne koydu. Güneş fazla parlaktı. Etrafa baktı. Derin bir nefes aldı.

"Bu, gerçek oksijen." gülümsedi. Her yer yemyeşildi. Etrafı biraz daha izledikten sonra inmeye karar verdi. Kapının platformundan yavaşça indi. Derin bir nefes aldı ve toprağa bastı.

"Hala yaşıyorum."

Yere eğilip toprağı avuçladı. "Bu inanılmaz.."

**

Aradan 3 gün geçti. Clarke ise yaşıyordu ve annesinin gelip onu almasını bekliyordu. Kanıtlamıştı. Dünya'da yaşanabilirdi. Yemekleri azalıyordu. Günde 1 öğün yemeğe başlamıştı ve sürekli ava çıkmasına rağmen bir şeyler yakalayamıyordu. Gemideki çadırı kurmayı başarması ise koca bir gününü almıştı. Kimin aklına gelirdi ki bir gün Dünya'ya geleceği ve çadır kurması gerekeceği? Ateş yakmayı ise hala öğrenememişti ve rokette bulduğu az gazlı çakmağı ateş yakmak için kullanıyordu. Hava kararmıştı. Clarke ateş başında oturmuş yemek yiyordu. Yarın muhtemelen yemeği bitecekti. Çalılardaki hışırtı ilgisini çekti ve hemen ayağa kalktı.

"Kim var orada?"

Bir hayvan çıkmasını bekledi. Ama kimse çıkmadı. Gergin birkaç dakikalık bekleyişten sonra tekrar yerine oturdu. İçi rahat değildi. Yemeğinin son yudumunu aldı ve tekrar ayağa kalkıp çalılara yürüdü. Çalıların arasında birini baygın olarak görmeyi beklemiyordu. Hızlıca ateşinin başına çekti ve yarası var mı diye kontrol etti. Dünya'da yalnız olduğunu sanıyordu. Ark başkalarını da mı yollamıştı? Onun yaşlarında olan kızın kan içindeki yüzünü temizledi. Kıyafetleri çok ilginçti. Hiç Ark'tan gibi durmuyordu. Kolundaki ağır yarayı fark etti. Hızlıca gemiye girip acil durum çantalarından birini aldı. İçinde sadece pansuman seti vardı. Kanaması durmuyordu. Pansuman seti yeterli olmadı. Hızlıca tekrar gemiye gidip kıyafetleri parçalayarak daha fazla kumaş elde etti. Kanamayı sonunda durdurmuştu. Kolunu dikkatlice sardı ve omzuna bağladı. Kalan son yemeğini halsiz kıza verdi. Baygın kız hareketlenmeye başlamıştı. Clarke beklemeye başladı. Yeşil gözlerini açtı ve etrafa baktı. Clarke'ı gördüğü gibi ayağa kalktı ve kılıcını çekti.

"Which kru laik yu kom? Ai laik Heda!" (Sen hangi insanlardansın? Ben Heda!)

Clarke anlamayarak baktı. "Beni anlıyor musun bilmiyorum ama kötü bir amacım yok. Sadece yaran ile ilgilendim. Sen Ark'tan mı geldin?"

"Ark?"

"Evet. Ark." Clarke gökyüzünde yıldız gibi parlayan Ark'ı gösterdi. Ormanın derinlerinlerinden yüksek bir ses geldi. Kız ormana baktı.

May we meet again | Clexa #TheWattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin