20

725 68 25
                                    

[Yine keyifli anıma denk geldiniz.. Buyrun günün 2. Bölümü :) ]

Lexa ve Clarke asansöre binmiş aşağı iniyorlardı. Clarke Lexa'yı izliyordu. Kapı açıldı ve Lexa hızlı adımlarla kulenin dışına yürüdü. Indra kafasını eğmiş sessizce cesetleri sayıyordu.

"CHIT KOM AU HIR?!" ( NE OLDU BURDA?!) Lexa resmen kükredi.

"Moun-de." (Weather Dağı.) Indra sessizce konuştu. "En Azgeda." (Ve Azgeda.) Tüm halk Lexa'nın bir şeyler söylemesini bekliyordu. Ölüm sessizliği içinde Lexa sadece 4 kelime söyledi.

"Jus drein jus daun." (Kana karşı kan dökülecek.)

Halk bağırıp "Heda! Heda! Heda!" Şekline tezahürata başladı. Lexa kuleye doğru dönecekti ki bir şey fark etti ve durdu. Yerdeki cesede eğildi.

"Clarke."

Clarke Lexa'nın yanına geldi ve cesede baktı.

"Bu.."

"Skaikru." Lexa tamamladı.

"Skaikru'dan da öldürdükleri var." Clarke ayağa kalktı ve telsiziyle konuşarak kuleye doğru yürümeye başladı. Lexa elçilerin hepsinin taht odasında toplanmasını istedi ve Clarke'ın peşinden gitti. Clarke koridorda hızlıca yürüyordu.

"Clarke."

Clarke durmadı. Hâlâ yürüyordu. Lexa hızlanıp Clarke'ın omzunu tuttu ve Clarke'ı kendine çevirdi. Clarke'ın gözleri hafif ıslanmış, ağlamak üzereydi. Ama kaşları çatıktı. "Yu laik ait. Jus drein jus daun." (Haklısın. Kan karşı kan dökülecek.)

"İntikamımızı alacağız. Merak etme." Lexa Clarke'ın ona sarılmasını beklemiyordu. Bir anlığına afalladı.

"Onlar benim sorumluluğumdaydı. Hızlıca bir plan bulmalıydım. Eğer bulsaydım böyle olmazdı."

Lexa sarılmasına karşılık verdi. "Hayır, bu tabii ki de senin suçun değil. Ama bugün planımızı hazırlayacağız ve onlara bu yaptıklarını ödeteceğiz. Tamam mı?"

Clarke kafasını salladı ve sarılmayı bıraktı.

"Hadi. Şu Weather Dağını bitirelim." Lexa Clarke'a bakarak konuştu. Clarke kafasıyla onayladı ve taht odasına doğru adımladılar.

**

"Sisi durdurmanın yolunu buldum ama işe yaramama olasılığı var." Telsizin sesi odada yankılandı ve herkes bakışlarını telsize çevirdi. Clarke telsizi eline aldı. "Raven?"

"Yedek planınız varsa-"

"Var." Clarke Lexa'ya baktı ve Lexa olumsuz anlamda kafasını salladı. "Dinliyorum Raven. Anlat."

"Uzaktan sisi durdurmayı deneyeceğim ama işe yarasa bile tekrar açabilme ihtimalleri var."

"Tamam sen bunu yapacak bir cihazı ayarla. Sağ ol." Clarke telsizi kapadı.

"Yedek planımız yok." Elçilerden biri konuştu.

"Var. İçeri sızmam."

"Clarke-"

"Bu yedekte olacak bir plan komutanım. Belki de gerek kalmaz?"

"Peki, diğer sıkıntılara geçelim. Reaperlar ne olacak?"

Elçilerden biri ayağa kalktı. "Bunun için size mükemmel bir haberim var." Kapıya vurdu ve savaşçılar içeri bir Reaperi eli kolu ağzı bağlı şekilde soktu.

"Clarke kom Skaikru dün Reaperlar üstünde deney yapabileceğimizi söylemişti. Birini yakalattım."

Clarke Lexa'ya döndü. "Annem çok başarılı bir doktor. O incelerse eminim ki bir şeyler bulacaktır."

"İyi, çağır gelsin hemen. Reaperı zindana atın." Savaşçılar Reaperı götürürken Clarke telsizden annesine haber vermişti bile.

**

Abby akşam saatlerine doğru gelmişti. Clarke annesini karşıladı ve sarıldılar. Lexa ile de tokalaştılar ve Lexa konuşmaya başladı.

"Clarke durumu anlatmıştır."

"Evet. Reaper nerde?"

"Şu tarafta." Clarke annesini zindanlara doğru götürdü. Lexa da peşlerinden geliyordu. Elindeki metal cihazı Abby'e verdi. "Bu yakaladığımız dağ insanının çantasındaydı. Sadece ilginç bir ses çıkarıyor ne işe yaradığını bilmiyoruz."

Abby cihazı açtı ve Reaperın bağırma sesleri yükseldi. Hızlıca zindana gittiler ve Abby makineyi kapattığında Reaper sustu. "Reaperları bunlarla kontrol ediyor olmalılar." Clarke Lexa'ya bakarak konuştu. Lexa kafa salladı ve Abby her yeri bağlı Reaperın yanına gidip incelemeye başladı. "Boynunda iğne izleri var."

"İlaçlıyorlar yani." Clarke cevap verdi.

"Aynen öyle. Panzehiri olabilir mi?"

"Çantadan çıkan başka bir şey yok." Lexa cevap verdi.

"Peki ilacı vücudundan atmasını beklesek?" Clarke ortaya fikir attı.

"Evet mantıklı. İğne izi çok yeni durmuyor. Sabaha kadar bekleyelim." Abby Reaperdan uzaklaştı. "Bana gerek bile kalmadı!"

Clarke tebessüm etti. Lexa ise ufak bir tebessümle ikisini izliyordu.

"Ben oda hazırlatayım."

"Gerek yok ben Clarke ile kalırım."

"Anne 50 katlı kocaman kule. Bari Octavia'nın odasında falan kal."

"İyi tamam." Abby gülümsedi ve kızının yanağını okşadı. Lexa zindandan ayrıldı.

"Anne sen kuleye geç, geliyorum."

"Tamam."

Clarke zindandan çıktı ve yavaşça kuleye yürüyen Lexa'ya katıldı.

"Anneme "yedek plandan" söz etmesek olur mu?"

"Tabii."

Abby zindandan çıkmış Lexa ve Clarke'ın arkasından yürüyordu.

Clarke tebessüm etti. "Sağ ol. Raven'dan da yarın haber gelir."

"Eğer hiçbir sıkıntı çıkmazsa.. Orduları hazırlamaya başlarız."

Clarke kafasıyla onayladı. "İyi geceler."

"Sana da." Clarke Lexa'nın yanından ayrıldı ve adımlarını hızlandırarak kuleye girdi. Lexa bekçilerle konuşurken Abby'de kuleye giriş yapmıştı. Tam Octavia'nın odasına girecekken Clarke da odasına geldi.

"İyi geceler anne."

"İyi geceler."

**

Clarke erkenden kalkmış, çizim yapıyordu. Bu sefer Lexa'yı dinleyip planları düşünmedi. İlerleyen saatlerde telsizden beklenen haber geldi.

"Griffin. Dağın bilgisayar sistemini hackleyip sisleri durdurabilirim ama bu ne kadar etki eder bilmiyorum."

"Tamamdır. Sağ ol."

Clarke odasından çıktı ve Lexa'nın kapısını çaldı. Lexa kapıyı açtı.

"Sis işi tamam. Hadi Reaperı kontrol edelim."

"Tamam. Üstümü değiştirmem lazım. Gel içeri bekle istersen."

"Olur." Clarke içeri girdi ve koltuğa oturdu. Lexa giyinme odasına girdi. Eğer Reaper işi hallolduysa, savaş başlıyordu.

May we meet again | Clexa #TheWattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin