∞🍷
Sonraki güne oldukça zinde bir halde başlamıştım. Uykumu almış, yarım kalan kitabımı bitirmiştim. Will ile barışmaya karar vermiştim. Bunu da attığım mesajlardan anlayan Will mutluluktan havalara uçmuştu.
Tahminen bir saat sonra buraya gelirdi. Dışarı gidip gezeceğimize dair benden söz almıştı. Kısa bir duşun ardından dolabın önünde üzerimde toz pembe bornozumla ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum.
Sonunda havanın soğuk olmasının verdiği huysuzlukla üzerime siyah, dar paça bir kot pantolon giymiş; üzerime ise krem rengi, pamuklu bir kazak giymiştim. Daha fazla üşüyeceğimi bildiğim için birde dizlerime gelen siyah, şal yaka bir kaban giyindim.
Yüzüme hafif bir makyaj yaptığımda tamamen hazırdım. Hazırlanmam 1 saati geçmiş olmalıydı. Aşağıdan gelen zil sesiyle birlikte masanın üzerindeki kol çantamı alarak hızla merdivenlerden indim. Ayakkabılıktan postal botlarımı çıkararak hızlıca ayağıma geçirdim. Kapıyı açtığımda Will karşımda duruyordu.
Masum köpek bakışlarıyla kollarını iki yana açtığında kafamı iki yana sallayarak güldüm. Sonrasında açtığı kollarının arasına girerek ona sıkıca sarıldım. Dünya üzerinde tek dostum sayılabilecek bir insandı -ya da vampir her neyse- Will. Ona çok değer veriyordum.
Şu yeni aldığı arabasına binerek ilerlemeye başladık. Klimanın üflediği sıcak hava ile bir nebze mayışmıştım. Radyodan yükselen müzikle iyice havaya girerek oturduğum yerde dans etmeye çalıştım. Dans ederken kolum sert bir şekilde Will'e çarptı ve az daha geç kalsaydı trafiğin ortasında kaza yapacaktık.
Varacağımız yere gidene kadar kahkahalarla buna güldük. Geldiğimiz yer bir alışveriş merkeziydi. Muhtemelen bowling oynayıp pizza falan yiyecektik.
Will beni mağazanın girişinde indirip arabayı park etmeye gitti. Dönen kapıların önünde ellerimi birbirine sürterek ısı alışverişi yapıyordum. Birden arkamda birini hisseder gibi oldum, dönüp kontrol ettiğimde kimseyle karşılaşmamıştım. Telefonum çaldığında irkilerek çantamdan telefonu çıkardım ve arayan kişiye baktım: Anson'dı. Garip, numarasını kaydettiğimi hatırlamıyordum.
Aramayı cevaplayarak hoparlörü kulağıma yasladım. "Ne oldu?" diye konuşmaya başladı. "Ne olmuş?" diye yanıt verdim.
"Ürperdin, Leria." Ah, şu garip yeteneği. Bununla ilgili bir araştırma yapmalıydım. "Her ürperdiğimde arayacak mısın?" diye dışarıya bıkkın, içten içe mutlu bir halde sordum. "Hayır. Şu an sana bunu anlatamam ama sadece tehlikede olduğun zaman seni hissederim."
Bunun nasıl mümkün olabildiğini sormayacaktım. Eminim cadılar karşı sokaktan kafalarında uzun şapkalarıyla çıkıp geleceklerdi. "Sadece biri beni izliyormuş gibi hissettim. Etrafta şüpheli biri yok, endişelenme. Hem birazdan Will gelir."
"Will mi? Neredesiniz siz?" Her ne kadar onu delice bir tersleme isteğiyle dolsamda dilimi ısırdım. "Alışveriş Merkezinde. Sana para falan ödemem gerekiyor mu?"
"Ne için?"
"Korumam olma konusunda." Ahizeden gelen kıkırdama sesini duymuştum. O an yanında olmadığım için neredeyse pişman olacaktım. "Belli bir ücret karşılığında anlaşabiliriz," bu sefer gülme sırası bendeydi.
Bir dakika, flört ediyor olamazdık değil mi?
Birden suçlayıcı havama büründüm. Cidden... Karşıdan gelen Will'i gördüğümde, "Sonra görüşürüz." diyerek aramayı sonlandırdım.
Telefonu çantama soktuğumda Will yanıma varmıştı. "Haydi, eğlenelim." dedi ve içeri girdi. Hemen peşinden bende ilerledim.
Sonraki bir saat bowling oynamıştık. Bowling'te birazcık yetenekliydim. Will aşırı iyi oynardı. Okulun takımında kaptan olması da bu yüzdendi.
Oyunumuz bittikten ve Will'den birkaç yeni taktik öğrendikten sonra yemek katına çıktık. Ben küçük boy pizza sipariş ederken Will orta boy iki tane pizza sipariş etti.
Getirilen siparişlerden kolamı içerken konuştum. "Ben o kadar yersem üstüne kusardım."
Yüzünü buruşturarak bana baktı. Bir yandan da paketi açmaya çalışıyordu. "Neyse ki sen değilim."
Gözlerimi devirerek etrafa bakınmaya başladım. O sırada aklıma bir şey geldi. "George parti veriyormuş."
"Evet, havuzlu partilerden nefret ettiğini söylemiştin." Omuzumu silktim. "Beni görmezse kahrolurmuş."
Will pipetini çiğnedi. "Yavşak." Kıkırdayarak geriye yaslandım. "Gidelim mi?"
Tek kaşını kaldırarak ciddi miyim diye yüzüme baktı. "Ne var, eğlenmek istiyorum sadece."
"Ne yani, benimle eğlenmiyor musun?" Uzanıp kolunu çimdikledim. "Öyle bir şey söylemedim."
"İyi iyi, gidelim madem."
∞ 🍷
BÖLÜM SONU.
10.09.2020Instagram: nesralin
Twitter: nesralina
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAİL • ateş
Viễn tưởngLeria, henüz 18 yaşına girmemiş olan bir genç kızdır. Hayatının deli dolu günlerini yaşarken aslında hep gerçek olmasını hayal ettiği doğaüstü canlıların, gerçekten de var olmasını öğrenmesiyle hayatı değişir. Yakışıklı bir vampire tutulması ise an...