27 ∞ SAPIK VAMPİR (part 2)

869 48 0
                                    

Gözlerimi ağır ağır açtım ve bunu yaparken oldukça zorlandım. Genzimi yakan bir kokuyla karşılaştığımda öksürdüm ve görüşümü kazanmayı bekledim.

İlk fark ettiğim şey bir sandalyeye bağlandığım oldu. Karşımda biri oturuyordu ama bulanıklık yüzünden kim olduğunu göremiyordum. Rahatsızca kıpırdandım ve bileklerimi saran iplerden kurtulmaya çalıştım ama başarısız olmuştum. Bunun sonucunda git gide yerine gelen görüşümün düzelmesini beklemeye devam ettim.

Etrafımdaki her şey netleştiğinde ilk gördüğüm karşımdaki adam oldu. Yüzünün aşırı tanıdık gelmesi kaşlarımı çatmama neden oldu ama yine de onu nereden tanıdığımı çıkaramadım. Bunun üzerine "Kimsin sen?" diye sordum ama sesim beklediğimden daha kısık çıktı. Sanki gücüm biri tarafından emilmişti, öyleki Ölüm Ruhu'nu dahi hissedemiyordum.

"Sapık vampirin, yoksa unuttun mu beni?" dedi sahte bir üzgünlükle. Benim kadar genç bir görünümü vardı ama vampir olduğunu hesaba katarsak birkaç yüz yaşında bile olabilirdi.

"Bırak beni." diye tısladım en sonunda. Kafasını iki yana sallayarak kahkaha attı, çok komik bir şey söylemişim gibi. "Buradan ya senin ölün çıkacak ya da benim ölüm. Başka türlü kurtulamazsın benden küçük kız."

Elini yüzüme uzattığında tiksintiyle kafamı uzaklaştırmaya çalıştım. Bu onu sinirlendirmiş gibi gözlerine öfke yerleşti. "Karşıma çıkmaya bile korkuyordun, şimdi birden yüzünü gösteriyorsun. Ne değişti?" diye sorguladım. Hafifçe omuzlarını silkti, ani ruh değişimleri onu bir deli gibi gösteriyordu. "Öleceksin, değişen şey bu."

Ardından göremediğim arka tarafıma geçti. Birkaç kez metalin metale çarpma sesi kulaklarımı doldurdu. Sonrasında önüme geçti ve gözlerim direkt olarak elindeki bıçağa kaydı. Beni doğrayacak mıydı yani?

Korkuyla titrek bir nefes aldım ama başımı dik tutmaktan vazgeçmedim. Hızlı adımlarla yanıma geldi ve bir eli kırarcasına çenemden sıkıca kavradı. Acıyla inlediğimde bundan zevk alıyormuş gibi dişlerini göstererek gülümsedi. "Bir bakalım, güzel yüzünü önce hangi yerden mahvetmeye başlayalım?" Kendi kendine konuşuyormuş gibiydi ama duyup korkmamı istediği ortadaydı.

Dişlerimi sıkarak nefret dolu bakışlarımı ona yolladım. Hala nerede gördüğümü hatırlamıyordum, belki de bir anlığına yanımdan geçip gitmişti. Bıçağı her saniye yüzüme daha da yaklaştırırken bulunduğumuz deponun kapısı gürültüyle açıldı.

Bu adını bilmediğim ve bilmek istemediğim vampirin kafasını hızla kapıya çevirmesine neden oldu. Bunu fırsat bilerek tüm gücümü topladım ve iki ayağımı da kaldırarak karnına var gücümle vurdum. Sendeleyerek geriye gitti ve açık kapıdan içeriye giren sinirli Anson'ı görmemi sağladı.

İstemsizce gözlerimden süzülen yaşları engellemedim. Anson iteklediğim vampiri yakaladı ve daha önce hiç görmediğim bir sinirle ona yumruk atmaya başladı. Öyle gözü dönmüştü ki bir an olsun durmuyordu. Diğer vampir de ona karşılık verdiğinde nefesimi tutmuş onları izliyordum. Gözlerim yerde parlayan bıçağa gitti ve onlar ölesiye birbirlerini yerden yere vururlarken ayaklarımı uzatıp iki ayakkabımın arasına bıçağın sapını aldım. Dikkatlice havaya kaldırdım ama ona nasıl ulaşacağımı bilmiyordum.

Birkaç saniye duraksayarak sinirle nefes aldım ama sandalyeye bağlanmadığımı fark ettiğimde ilk işim sandalyeden kalkmaya çalışmak oldu. Bağlı olan bileklerimi zorlanarak ve sandalyeye sürterek çıkardım. Nefes nefese bir şekilde önüme düşen saçı üfledim ve eğilip bıçağın sapını tuttum ve ipleri kesmeye koyuldum.

Anson küfürler yağdırarak ona vurmaya devam ediyordu. Bir anlığına durdu ve kana bulanmış vampirin yüzüne baktı. "Bana bunu neden yaptın ha? Senin öldüğünü sanıp avcılara saldırdım ben. Tam bir orospu çocuğusun!" Hırlayarak boğazına yapıştı ve ben o an vampirin nereden tanıdık geldiğini hatırladım.

Okulun önünde ceset buldukları gün görmüştüm ama o gün her tarafı kanlarla kaplıydı, bende öldü sanıyordum. Demek hepsi onun iğrenç oyunun parçasıydı. Aralık dudaklarımı birbirine bastırarak kaşlarımı çattım ve kurtulduğum ipleri uzağa fırlatarak ayağa kalktım.

Savaşlarından galip çıkan Anson olmuştu, kuzeninin yüzü dağılmışken onun yüzü sapasağlamdı ama nefreti tüm çehresini sarmıştı. Kendimi iyi hissettiğim ilk an hiç düşünmeden kollarının arasına girdim. Elleri belimi sarmalarken bende sıkı sıkı boynuna sarılıyordum. O halde, yerde kanlar içinde yatan vampirin yanında bir süre sarıldık. Bir gizem daha saklı kutusundan çıkıp açığa kavuşmuştu.


BÖLÜM SONU.

Final geliyorrr

ZAİL • ateşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin