∞🍷
Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtığımda kendimi yere uzanmış ve titrer bir halde buldum. Anson hemen yanımdaydı ve sürekli olarak ismimi bağırıyordu.
En son duyduğum sesler aklıma geldiğinde ürperdim ve ayağa kalkmaya çalıştım. Anson bu çabamı fark ettiğinde belimden destekleyerek beni ayağa kaldırdı. Kollarımı boynuna dolayarak başımı omzuna yasladım.
Bacaklarım yeni doğan bir ceylan yavrusunun bacakları kadar güçsüzdü. Anson beni tamamen kucağına aldığında yürümediğim için mutluydum.
Arabaya kadar beni kucağında taşıdı ve ön koltuğa bıraktı. Emniyet kemerimi bağlamaya çalışırken o da kendi tarafına geçmişti. Arabayı çalıştırarak yola koyulduğunda o kadar halsizdim ki parmaklarımı kıpırdatmak bile imkansız gibiydi.
Yarı açık göz kapaklarımın arasından Anson'ın o muhteşem evine geldiğimizi gördüm. Tekrar bir kucağa alındığımda kendimden geçmiş haldeydim. Uyumak istiyordum ama vücudumun buna neden direndiğini anlamıyordum.
Sırtımın yumuşak bir yüzeye değmesinin hemen ardından odaya 40'lı yaşlarda görünen bir adam gelmişti. Anson'ı endişeyle odada dolanırken görebiliyordum. Adam elindeki çantayı yatağa bırakarak açtığında içinde ne olduğunu bilmediğim şişeler gördüm. Hatta iksir şişelerine o kadar benziyordu ki adamın büyücü olabileceğini düşündüm.
İçinde gri bir sıvı bulunan şişenin tıpasını açtı ve dudaklarıma dayadı. İç karartan görüntüsüne karşın ferahlatıcı bir his bırakarak boğazımdan aşağı kaydı. Adam dikkatle tepkilerimi izlerken bende yavaş yavaş kendime geliyordum.
Kirpiklerimi birkaç kez kırpıştırıp yattığım yerde doğrulmayı denedim ve başarılı oldum. Anson bunu gördüğünde derin bir nefes alarak ellerini ovuşturdu.
"İyi misiniz?" Adamın sorduğu soruyla başımı onaylar anlamda salladım. "Ne oldu bana?"
Adam derin bir nefes aldı. "Sanırım stres altında olduğunuzdan bayılmışsınız." Kaşlarımı çatarak iki yana salladım. "Stres altında falan değildim ben... Bazı sesler duydum." Adamın tek kaşı havalandı. Bu sırada Anson ayak ucuma oturmuştu. "Ne tür sesler?" Adamın yüzüne bakarak sorduğu soruyu cevaplamak için ağzımı açtığım sırada Anson hiddetle ayağa kalktı. "Yardımlarınız için teşekkürler Bay David. Daha sonra görüşmek üzere." diyerek adamı odadan yolladı.
Kapının kapandığından emin olduktan sonra bana döndü. "Ne yapıyorsun sen?" diye neredeyse azarlar tonda konuştuğunda, "Sorunumu söylüyordum." dedim. Karakterime göre aşırı sakin bir cevap vermiştim.
"Tanımadığın adamlara böyle şeyler söyleyemezsin." dediğinde gözlerimi devirerek oturduğum yerde yayıldım. Sonra onun zihnime girebileceğini hatırlayarak kıpırdandım. "Bana ne olduğunu gördün mü?"
Boynunu kütleterek, "Hayır." dedi. Sonrasında gözlerini ovuşturdu. "Denedim ama bir şey beni engelliyor. Zihnin kullanıma kapatılmış gibi Leria." Güldüğümü fark ettim. Söyledikleri bir tık komik gelmişti.
Anson bunu önemsemeyerek "Anlatmalısın." dediğinde sessizliğe büründüm. Nasıl anlatacaktım ki? "Ben... yüzlerce ses duydum. Bağırıyorlardı, çığlık atıyorlardı. Sanki söyledikleri şeyden çok korkuyorlardı."
Anson dikkatini daha da bana verdi. "Peki ne diyorlardı?"
"Adımı."
Tepkisine bakmak için kirpiklerimi kaldırdığımda düşünüyor olduğunu gördüm. Böyle bir şeyle daha önce karşılaşmış olmalıydı. Belki de onları öğrenen bir ölümlü olarak lanetlenmiştim. Olabilir miydi?
• 🍷
BÖLÜM SONU.
13.09.2020Instagram: nesralin
Twitter: nesralina
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAİL • ateş
FantasyLeria, henüz 18 yaşına girmemiş olan bir genç kızdır. Hayatının deli dolu günlerini yaşarken aslında hep gerçek olmasını hayal ettiği doğaüstü canlıların, gerçekten de var olmasını öğrenmesiyle hayatı değişir. Yakışıklı bir vampire tutulması ise an...