0.9.0

80 13 0
                                    

Heon'un evinden çıkmış ve kendi evime geçmiştim. İyi değildim belki ama yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı. Kendime bitki çayı demleyip üzerimi değiştirmek için odaya girdim.

Hoodimi olduğu yerden çekerken ayağıma düşen kutuyla yerimde zıplamaya başladım. Acısı hafiflediğinde yerdeki kutuyu alıp içeri geçtim. Sehpanın üstüne koyup mutfaktan da demlediğim çayımı alıp koltuğa yerleştim.

Etrafına bakıp kenarında içeri doğru girintide olan anahtarı alıp kilidi iki kere çevirdim. Kapağın açılma sesiyle anahtarı bırakıp kapağı kaldırdım.

Elime aldığım katlı yeşil kağıtları açıp yazanlara bakmaya başladım.

"Sıranın üstündeki yeşil kağıdı elime alıp açtım. Yaklaşık bir aydır her hafta düzenli olarak bu kağıttan alıyordum. Kağıtta yazanların son olduğunu anlayıp diğer kağıtları da çantamdan çıkarıp yan yana dizdim.

🎶'Yara izleriyle lekelenmiş gözyaşlarıyla silindi'

'Zor anlar canımı sıksa bile'

'Sana bir kez daha deli gibi koşuyorum,sonsuza dek durma'

'Sen zehir olsan bile ben (ya)
Kader gibi öp beni bebeğim
Ah, üzücü bir sonla bile'🎶

Bir şarkının bölümü gibiydi. Ama böyle bir şarkı da hatırlamıyordum. Sözleri bir çok kere hem korece hem de ingilizce yazıp aratmıştım ama bir sonuca ulaşamamıştım.

Kağıdın önüne ve arkasına bakarken arkasında bir kafe ismi gördüm. Burayı biliyordum ve bugün kesinlikle gidecektim.

Çıkış zili çalar çalmaz bunları kimin gönderdiğini öğrenmek için kafenin yolunu tuttum. Okula çok uzak değildi. Kısa süre sonra vardığımda etrafa göz attım. Cam kenarı olan masanın üzerinde yeşil şeyler görünce o tarafa yürüdüm.

Yine o yeşil kağıtlardan ve kivili içecekten vardı. Kivili olan en sevdiğimdi. Sandalyeye oturmadan kağıdı alıp açtım.

'Seni buaraya kadar çağırdım ama yüzüne karşı bu itirafı yapamazdım. Senden gerçekten çok hoşlanıyorum. Senden hoşlandığımı ise yazdığım her şarkının sözünde seni düşündüğüm an fark ettim.Ve bana bir şans vermeni istiyorum. Benden hoşlanmayı geç etkilenmeyecek olmanı bile bekliyorum. Ama bana kızma olur mu?'

Kağıdı masaya bıraktığım an ise omzuma dokunan elle arkama döndüm. Sevdiğim çocuk masum bir bebek gibi cevabımı bekliyordu. Kafede olduğumuzu hatırlayıp kolundan tutup dışarı sürükledim.

Ara sokaklardan birine getirip kimsenin olmadığından emin oldum.
'Beni dövme lü-' Kendi dudaklarımı yumuşak dudaklarına bastırdığımda lafı yarıda kalmıştı.

Şaşkınlıktan olsa karşılık vermeden bir süre bekledi. Dudağını ıssırdığımda ise inleyip bana karşılık vermeye başladı."

Gülümseyip kutunun içine tekrar baktım. En üstte duran fotoğrafı aldım. Bu okulca jeju adasına gittiğimiz zamandı.

"Buraya gelmeyi seviyordum. Ve şuan sevdiklerim de yanımdaydı. Hocalardan gizli birbirine cilve yapan Namjoon ve Jin hyung bir yanımızda, etrafta aynı yaştaymışcasına koşturan ve milleti kızdıran Jooheon ve Seungmin bir yanımızdaydı.

Ve ikisi de sürekli dibimizde laf atıp kaçıyorlardı. Jaebum beni kolunun altına çekip 'biraz uzaklaşsak kimse fark etmez ha?' dedi. Kafamı salladığımda ikimizde yavaş yavaş oradan uzaklaşmıştık.

'Bumie~ bizim hiç birlikte fotoğrafımız yok!' sitem ederek söylediklerime gülüp fotoğraf kamerasını uzattı. Yüzüme kocaman ve haylaz bir gülümseme yerleştirip elinden kaptım.

Beni kolunun altına çekmesiyle kafamı göğsüne yasladım. Kamerayı güzel bir açıyla tutup gülümseyerek ikimizi çektim. Sürekli havalı pozlar vermeye ve eğlenmeye çalışarak herkesden ayrı takılıyorduk."
----------------

🎶sangcheolo eollugjin nunmullo jiwojin
geochin sungandeul-i nal goelobhyeodo
han beon deo neoege michin deus-i dallyeoga never stop forever

nega dog-ila haedo nan (ya)
machi unmyeongcheoleom kiseuhae baby
seulpeun ending-ila haedo on and on and on and on oh🎶

PLAYPEN |JackbumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin