|13| Hermione Jean Granger

1.9K 191 258
                                    

╭──╯ . . . . .🍂🐈 . . . . . ╰──╮



Garip bir sessizlik... Malikanenin salonundaki pencerenin kenarında oturan Draco Malfoy'un üstünde garip bir sessizlik vardı. Elini çenesine koymuş dışarıdaki kara bakıyordu. Aklından bir sürü şey düşünüyormuş gibi görünüyordu. Belki de gerçekten öyleydi?

Malikanenin üst katında Draco'nun odasındaki, kedi formunda olan Hermione de pencerenin kenarına oturmuş dışarıdaki kara bakıyordu. O da düşüncelere dalmış gibi görünüyordu. Gerçekten de dalmıştı. Harry ve Ron'a gidişinin üzerinden sadece bir gün geçmişti. İçinden kendisiyle kavga ediyordu. Artık malikaneden ayrılma vakti gelmişti fakat bir yanı burayı özleyeceğini düşünüp, biraz daha geç ayrılması için onu zorluyordu.

Hermione kafasını iki yana salladı. Kararını vermişti. En geç yarın gece bu malikaneden ayrılacaktı. Birden ortadan kaybolmak çok şüphe çekecekti belki ancak yapabileceği başka bir şey yoktu. Pencerenin kenarından atlayıp odanın kapısına doğru yürüdü. Kapıda durdu ve arkasını dönüp, Draco'nun odasına iyice baktı. Bir daha asla göremeyecekti ne de olsa.

Odadaki küçük odayı ayıran perdeye baktı. Bir daha orada Draco kitap okurken kucağında yatamayacaktı. Odadaki banyo kapısına baktı. Draco kendisine bir daha banyo yaptıramayacaktı. Gerçi bu düşünce hâlâ utanıp kızarmasına neden oluyordu. Draco'nun yatağına baktı. Bir daha asla Draco ile uyuyamayacaktı. Bu düşüncenin kalbini kırdığını fark edip hemen başka bir yere baktı, pencereye. Draco ile bir daha asla o pencerenin kenarında süt içemeyecekti. Daha malikaneye girmeyi başaramadığı zamanlarda Draco'yu bu pencerede görmüştü. Draco, adını bu pencerenin önünde vermişti. Sıradan bir pencerede ne de çok şey yaşanmış böyle diye düşündü Hermione. Eşyalar sıradandır, onları özelleştiren; insanlar ve insanların anılarıdır.

Odaya arkasını döndü ve kapıdan çıktı. Malikanede her şey normaldi ama matem havası var gibi hissediyordu Hermione. Belki de şu anda malikaneye veda ettiği yüzündendir. İkinci kata indi ve şömineli odanın önünden geçerken, koltukta oturmuş konuşan Lucius ve Narcissa'yı gördü. Narcissa, Lucius'un dediği bir şey üzerine kahkaha attı.
Hermione, yıllar önce onları tanımadığı zamanlar, çok soğuk ve kibirli insanlar olduğunu düşünürdü. Fakat şu anki düşüncesi o kadar değişmişti ki, eski Hermione'nin düşüncesine sadece gülüyordu.

Hermione "Onlar gerçekten değişmiş... Ya savaş onları değiştirmiş ya da onlar başından beri böyle insanlardı..." diye düşünerek alt kata indi.

Mutfaktan çok güzel kokular geldiğini fark edip, burnuyla havayı koklayarak mutfağa girdi. Rexy mutfakta bir şeyler pişiriyordu. Milkione'un geldiğini fark eden Rexy tatlı bir gülümsemeyle elini salladı ve masadan bir kek dilimi alarak, Milkione'a götürdü. Milkione eğilip keki yemeye başladığında başını okşadı ve kocaman gülümsedi.

Hermione keki yerken "Ah gerçekten çok iyi yemek yapıyor bu ev cini!" diye içinden geçirdi. "Malfoy Ailesi eskiden, Harry'nin anlattıklarına göre Dobby'e kötü davranıyormuş. Peki Rexy'e niye aynı muameleyi yapmıyorlar? Yani evet ona iyi davranmaları güzel ama ne değişti ki birkaç yılda?" diye düşündü ve Rexy'e baktı.

Keki yemeyi bitirdiğinde mutfaktan çıktı. Şimdi malikanenin salonunun kapısının önündeydi. Kapı hafif açıktı. İçeride Draco'nun olduğunu tahmin ediyordu. Bu yüzden vücuduna birden ateş bastı.

Hermione "Hadi ama o her zamanki Draco ve sen de her zamanki Draco'nun kedisi, Milkione'sun! Sakinleş." diye içinden kendini yüreklendirmeye çalıştı.

Bir adımını attı. Diğer adımlar da hızla geldi ve hafif aralık olan kapıdan sıyrılarak içeri girdi. Gözleriyle hemen salonu taradı. Pencerenin kenarında oturmuş dışarı bakan Sarı Saçlı Büyücü'yü görünce duraksadı. Derin bir nefes aldı ve yavaş adımlarla ona doğru yürümeye başladı. Draco'nun yanına vardığında miyavladı. Draco kafasını yavaşça kedisine çevirdi.

Draco'nun yüzünü gören Hermione "Hasta mı? Neden hasta gibi görünüyor? Neden yüzünün rengi gitmiş? Neden burnu kızarmış? Neden gözlerinin parlaklığı gitmiş? Karda oynadığımız gün üşütmüş olabilir mi?" diye panikle içinden geçirdi.

Draco eğildi ve Hermione'yi kaldırıp kucağına aldı. Kafasını pencereye yasladı ve kollarıyla Hermione'yi sardı. Bir eliyle de tüylerini okşadı. Hermione, Draco'nun penceredeki yansımasına baktığında bir anlığına kurnazca sırıttığını gördü. Bu bir göz yanılması mıydı? Eğer değilse, Draco neden durup dururken kurnazca sırıtsın ki?

"Hava kararmak üzere."

Draco, Hermione'yi saran kollarını biraz gevşetti ve kendi kendine gülmeye başladı. Kedisine baktı.

"Çok akıllı bir kedisin."

Gülmeyi kesti. Şimdi suratı çok ciddi bir hal aldı.

"Gerçekten öyle misin?"

Hermione birden telaşa kapıldı. Neden böyle bir soru sormuştu ki şimdi? Kedi olup olmadığından şüphelenmesi için hiçbir sebep yoktu ortada.

"Gerçekten akıllı mısın?"

Hermione'nin telaşı biraz olsun geçti. 

Draco "Tabii ki öylesin, Milkione... Gerçekten çok akıllısın. Fazla akıllısın." dedi ve yine sırıttı.

O sırada odaya Narcissa girdi.

"Draco biz davete gidiyoruz sabaha karşı belki anca gelebiliriz. Haberin olsun diye söyledim tatlım."

Draco kafasını aşağı yukarı salladı "Tamam." dedi ve Narcissa, Draco'ya gülümseyerek odadan çıktı.

Hermione hâlâ kucağındayken ayağa kalktı. Salondan çıktı ve mutfağa girdi. Rexy mutfakta değildi. Hermione'yi masaya bıraktı ve arkasını döndü.

Draco arkasını dönmeden "Kaçmaya kalkma sakın kedicik. Daha seninle süt içeceğiz." dedi.

Hermione'nin içine kurt düşmüştü. Draco, kelime oyunları yapıyordu ve sırıtıyordu. Ancak kendisini öğrenmesine imkan yoktu. Var mıydı?

Sarışın Büyücü bir kaseye ve bir bardağa süt koydu. Ardından Hermione'yi peşinden çağırarak mutfaktan çıktı. Üst kata Draco'nun odasına doğru yol aldılar. Odaya girdikten sonra Draco kapıyı ardından kapattı ve elindekileri pencerenin kenarına koydu. Hava iyice kararmıştı. Gökyüzündeki ay, yavaş yavaş yüzünü göstermeye başlamıştı.

Draco, penceresinin kenarındaki sandalyeye oturdu. Hermione de pencerenin kenarına çıktı ve oturdu.

"Eh en azından son süt içişimiz değilmiş..." diye düşündü Hermione.

Draco bardağındaki sütten bir yudum aldı ve kedisine baktı. Hermione de, Draco'ya bakıyordu.

"Miyav."

Draco gülümsedi ve Hermione'nin kafasını okşadı. Hermione, Draco'nun ne kadar güzel göründüğünü düşündü. İnsan haline döndükten sonra, Draco ile arkadaş olmaya karar vermişti o an. Bu işin peşini bırakmayacaktı.

Draco birden kalkıp komidininin üstündeki pikabı çalıştırdı. Şimdi odada hafif bir müzik yankılanıyordu. Sandalyesine tekrar oturdu. Ellerini göğsünde birleştirip, süt içen kedisine baktı.

Hermione, Draco'nun kendisine baktığını hissedip kafasını sütünden kaldırmadı. Ona bakmamak için sütünü yavaş yavaş içiyordu. Ancak süt sonsuz değildi illaki bitecekti. Ki bitti de. Hermione kafasını kaldırıp, Draco'ya baktı.

Kedisinin kendine baktığını fark edip, kafasını dışarıdaki aya çeviren Draco "Sanırım artık yatma vakti geldi." dedi ve sandalyeden kalktı.

Önce pikapı çalıştırmayı durdurdu ardından üstündeki kıyafetleri çıkarıp rahat kıyafetler giydi. Şimdi uyumaya hazırdı. Yavaş adımlarla yatağına doğru gitti. Yorganını kaldırıp içine girdi ve Hermione'ye baktı. Kedisini yanına çağırdı. Kedisi hızla yatağa doğru geldi ve zıpladı.

Draco kafasını yastığa koydu, Hermione de Draco'nun göğsüne sokulmuştu.

Sessizlik.

Hermione henüz uykuya dalmak üzereydi ki Draco'nun, kulağına bir şeyler fısıldadığını fark etti.

"Beni çok güzel kandırdın, Hermione Jean Granger."



╭──╯ . . . . .🍂🐈 . . . . . ╰──╮

Animagus | dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin