╭──╯ . . . . .🍂🐈 . . . . . ╰──╮
Hermione'nin, Malfoy Malikanesi'nden ayrılmasının üzerinden iki hafta geçmişti. Bu süre zarfı boyunca ne Draco, Hermione'yi görmüştü ne de Hermione, Draco'yu görmüştü. Bu sessizlik belki her şeyin bittiğinin sessizliğiydi belki de fırtına öncesi sessizlikti.
Günlerden Hermione'nin çalıştığı bir iş gününde, Hermione Sihir Bakanlığı'ndaki odasındaki masasının başında oturmuş biriken işlerini hallediyordu. Ancak kendisine gelen uçaktan bir kağıtla dikkati dağıldı ve kafasını kaldırdı. Kağıt uçağı aldı ve açtı. Harry'den gelen bu akşam buluşmak istediği hakkında bir yazıydı.
Hermione hemen geri cevap olarak, gelemeyeceğini çok işi olduğunu yazdı ve geri gönderdi. Birkaç dakika sonra tekrar kağıt geldi. Harry ısrar ediyordu. Hermione yine reddeden bir kağıt gönderdi. Kendisine tekrar uçaktan kağıdın geleceğini düşünüyordu ancak öyle olmadı ve odasının kapısı açıldı. İçeri Harry girmişti.
Odaya girdiği gibi sandalyesinde oturan Hermione'ye yaklaşan Harry "Hermione hadi ama... Sadece bir gece için işlerini bırakabilirsin." dedi.
"Yarın akşam gideriz."
"Bu akşam gidelim."
"Yetiştirmem gereken dosyalar var."
"Sonra yaparsın."
Hermione tek kaşını havaya kaldırdı ve "Neden bu kadar ısrar ediyorsun?" dedi.
"Çünkü Ron ile sana bir şey dememiz gerekiyor."
"Şimdi diyebilirsin."
"Önemli, acil, burada olmaz. Daha neyini anlamıyorsun? Her şeyi çok sorgulamayı bırak. Üç arkadaş takılacağız işte."
"Harry... Daha sonra da takılabiliriz?"
Harry, Hermione'ye daha da yaklaştı ve "Pekala gerçeği söyleyeceğim..." dedi.
Hermione ellerini göğsünde birleştirdi. "Bu işin altında bir şey olduğunu biliyordum." dedi.
Harry derin bir nefes aldı. "Ron birisinden hoşlanıyor ama bu karşılıksız bir aşk ve... O gerçekten çok mutsuz. Onun moralini düzeltmemiz gerek. Bu gece onu biraz eğlendirelim diyorum işte..." dedi.
Hermione, Harry konuşurken yüz ifadesinden ne kadar şaşırdığı belli oluyordu.
"Ron birisinden mi hoşlanıyor? Ve bunu bana söylemediniz mi!"
"Senin de dediğin gibi meşgulsün, Hermione... Meşgul olduğun için bize vakit ayıramadığından bilemezsin tabii." dedi Harry kelimeleri vurgulayarak.
"Nereye gidiyoruz?"
Harry sevinçli bir sesle "Bir restorana." dedi ve cebinden bir resim çıkarıp Hermione'ye uzattı. "Restoranın girişi bu. Kafanda canlandırıp Buharlaşırsın buraya. Akşam sekiz, unutma."
Harry, Hermione'nin bir şey demesine fırsat vermeden hızla arkasını döndü ve kapıya doğru gitti. Hermione Granger göremese de, Harry Potter'ın yüzünde kocaman sinsi bir gülüş vardı.
Harry odadan çıkınca, Hermione kafasını iki yana salladı ve kafasını masadaki kağıtlara geri eğdi.
Önündeki kağıtları üst üste getirirken "Sanırım onları gerçekten aksattım... Biraz zaman geçirmek iyi olur ve... Ron birisini mi seviyor..." dedi kendi kendine.
Hermione iş çıkış saatine kadar tüm işlerini neredeyse halletmişti. Kafasını kaldırıp odasındaki saate baktı. İşten çıkma saatinin geldiğini anlayınca masadan kalktı. Büyü ile masanın üzerindeki dağınıklığı düzeltti, askılıktan lacivert ceketini alıp giydi ve son olarak da siyah küçük çantasını boynundan geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Animagus | dramione
FanfictionII. Büyücülük Savaşı'ndan sonra ortalık sakin ve huzurluydu ancak bu huzurun sonsuza kadar süreceğinden şüphelenen kişiler vardı. Her ne kadar Ölüm Yiyenler korkunç günden sonra kendilerine dair hiçbir işaret vermemiş olsalar bile onları her an tekr...