-Aşk-Jongin'le hastaneden ayrıldıktan sonra işlemlerimizi tamamlayıp nikâh tarihini aldık. Hafta sonu Jongin'le evleniyorduk ve hafta sonuna neredeyse üç gün vardı. Tanrım üç gün sonra bebeklerimin babasıyla evleniyordum.
İşlerimizi halledip kafası karışık bir şekilde eve dönmüştük ve geniş salonda sessizce oturuyorduk. Bebeklerin ikiz olduklarını öğrendiğimizden beri tek kelime konuşmamış birbirimizin yüzüne dahi bakmamıştık.
Gergindim ve çok korkuyordum.
Jongin'in sessizliği beni daha da geriyordu, tek kelime etmemişti ve ben bu durumdan oldukça rahatsızdım.
Konuşmak için uygun anı bekliyordum. Kafamda kelimeleri toparladım ve Jongin'le konuşmak için derin bir nefes aldım. Tam konuşmak için hareketlendiğimde Jongin hızla oturduğu koltuktan kalktı ve dış kapıya doğru ilerledi.
"J-Jongin?" dedim hemen arkasından kalkıp peşinden giderek. Jongin evin arka bahçesinde olan küçük atölyeye girdi ve tahtaları marangoz makinasının önüne taşımaya başladı. "J-Jongin ne yapıyorsun?" Tanrım çıldırmış gibiydi. Kendini mi kesecekti, neden bu kadar sinirli görünüyordu? Bebekleri istemediğini açıkça söyleyebilirdi, bende başımın çaresine bakardım. Onlar benim bebeklerim ne pahasına olursa olsun onları doğuracağım ve gerekirse çalışıp onlara kendim bakacağım.
Jongin, tahtaları marangoz makinasının önüne yığdıktan sonra üzerindeki gömleği çıkardı ve bir köşeye fırlattı. O an ne hissedeceğimi bilemedim çünkü Jongin çıplaktı, terlemişti ve çok çekici görünüyordu. Onu izlediğimi anlayınca bakışlarını bana çevirdi. Bense sersemlemiş bir vaziyette sadece ona bakıyordum.
Gözlerim daha birkaç saniye önce olan olaydan ötürü ıslanmış, akmayı bekleyen yaşlarla doluydu. Şuansa şehvetle parıldayan içimi kavuran bir ateşle...
Jongin'in bakışları ona ağlamaklı bir şekilde bakan bana kaydı. Titriyordum. Ama bu biraz önce beni delicesine bir korkuya salan hareketleri yüzünden değildi, ama Jongin öyle olduğunu düşünüyordu.
Jongin bana baktığında ne yaptığının, beni nasıl korkuttuğunun farkına vardı ve yanıma geldi.
"Luhan, ne yapacağız şimdi? Tanrım bir tane diye düşünürken şimdi iki taneler. B-ben nasıl yetiştireceğim yatakları? Şimdi başlasam anca yetiştiririm. Peki ya yetişmezse? Ne yapmalıyım Luhan? Sence bebekler doğana kadar bitirebilir miyim huh?" Kollarımı sıkıca tutup gülmeye başladı. Hayır, gülmüyor kahkaha atıyordu. "Hahah Luhan iki taneler onlar iki tane aman tanrım şimdi ne yapacağız? B-ben ne yapacağımı bilmiyorum." Dizleri üzerinde çöktü ve ellerini belimin iki yanına koyup kafasını karnıma gömdü ve anlam veremediğim bir şeyler söylemeye başladı. Bebeklerle mi konuşuyordu?
Şaşkındım, ne söyleyeceğimi, nasıl davranacağımı bilemiyordum ve bütün bu olanların bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğuna bir türlü karar veremiyordum.
"Luhan, teşekkür ederim b-ben ne söyleyeceğimi bilemiyorum."
"S-sen kızmadın mı? Y-yani onları istiyor musun?" Gözlerimden akan yaşları umursamadım biraz önce bizi istemediğini düşündüğüm için gözyaşlarımı içime akıtırken, şimdi tam aksine sevinçten ağlıyordum. Bakışlarımı Jongin'in mutlulukla bakan gözlerine çevirdim.
"Şşştt! Ağlama neden ağlıyorsun?" Ayağa kalktı ve beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Başımı çıplak göğsüne gömdüm ve ağlamaya devam ettim. Tanrım kokusu beni öldürüyordu ve ben bu halimle bile ondan çok etkileniyordum. "Kızabileceğimi nasıl düşünebilirsin Luhan, aksine ben çok mutluyum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel Of Chickens
FanfictionYazan: Nina Türü: Romantik - Komedi - (Yaoi) - (mpreg) Karakterler: Lay, Kris, Luhan, Kai ve diğer EXO üyeleri. Zhang Yixing -Lay- (23 yaşında) Herkes ona melek der. Wu Yi Fan -Kris- (25 yaşında) Lay ona şeytan der. Lu han - (23 yaşında) Kai ona beb...