4.Bölüm - Muz

7K 906 197
                                    


-Muz-

Korkuyordum, karanlık bakışlarını bana yönlendirdiğinde ne yapacağımı bilememiştim. Gözlerini kıstı ve işaret parmağıyla beni yanına çağırdı. Titreyen bacaklarıma söz geçirmeye çalışıyordum, ondan korktuğumu anlamamalıydı. Bu sırada Bayan Simi kapının açık olmasından faydalanıp, gıdaklayarak dışarı çıktı ve gözden kayboldu. Umarım yardım çağrılarımı anlamıştır diye umut ederken, beni ürküten koca devle baş başa kaldığımı yeni fark ediyordum.

"Buraya gel." Yutkundum ve ağır adımlarla yanına doğru ilerledim. Bana kötü bir şey yapmazdı öyle değil mi? "Arkamdan konuşacak kadar dillenmişsin bakıyorum da! Ee neden şimdi yüzüme söylemiyorsun?"

"..."

"Korkuyorsun öyle değil mi?"

"..."

"Ne oldu dilini mi yuttun? Biraz önce bülbül gibi şakıyordun?"

"Ş-şey... Efendim benimle konuşmayın demiştiniz o-ondan."

"Öhöm her neyse kurallarıma böylesine bağlı olman hoşuma gitti ama bir daha arkamdan, hele ki tavuklarıma karşı beni kötülediğini duyarsam seni işten kovarım anladın mı beni?"

"..."

"Anlaşıldı mı dedim?"

"A-anlaşıldı."

"Güzel." dedi etrafımda dönerek. Yine aynı şeyi yapıyordu, beni inceliyordu. "Bundan sonra tavuklarla konuşman da yasak!"

"A-ama... Ben dostlarımla konuşmazsam, onlarla iletişimde olmazsam yumurta vermezler ki!" Bir kahkaha attı ve önümde durup işaret parmağını göğsüme vurarak beni iteklemeye başladı.

"Sen. Ne. Dedin? Tavuklar. Yumurta. Vermez. Öyle. Mi? Şaka. Mı? Bu?"

"H-hayır, bir keresinde şeeey..."

"Neyy?"

"B-bir keresinde şehir merkezine tavuklara yeni yemlerini almak için inmiştim a-ama yağmur yağdığından yemlerin ıslanmaması için çiftliğe dönememiştim ve ertesi sabah bulduğum ilk araçla gelmeme rağmen tavukların hiçbiri yumurtlamamıştı."

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

"H-hayır, dalga geçmiyorum e-efendim."

"Pekâlâ, benimle dalga geçmenin bedelini sana ağır ödeteceğim seni pis kokarca. Konuşmanı yasaklıyorum. Ben sana konuş diyene kadar tek kelime etmeyeceksin. Ne benimle nede tavuklarla..." Arkasını dönüp kapıya doğru ilerlerken birden durdu ve bir şey hatırlamış gibi tekrar bana döndü. "Hayır, hiç kimseyle konuşmayacaksın. Eğer biriyle konuştuğunu duyarsam seni işten atarım." dedi ve kümesten dışarı çıktı.

Ben şimdi ne yapacağım? Eğer konuşmazsam derdimi nasıl anlatacağım? Peki, dostlarımla nasıl iletişimde olacağım? Anlaşılan altı ayda karı iki katına çıkaracağına üç günde tavukların telef olmasına neden olacak. Pekâlâ, oyunu kurallarına göre oynayacağım bende.

Elimle ağzıma gizli bir fermuar geçirdim ve kümesten ayrılıp mutfağa doğru ilerledim. Jongin valizimi getirecekti ve sabahtan beri doğru dürüst bir şey yemediğimden açlıktan ölüyordum.

Mutfağa ilerlerken bir köşede Jongin ve yeni patronun kuzenini konuşurlarken gördüm. Ne hakkında konuştuklarını bilmiyordum belki Baekhyun biliyordur. Ah lanet olsun soramazdım bana kimseyle konuşma dedi. Hmm pekâlâ konuşma dedi ama yazışma demedi öyle değil mi?

Mutfak kapısından içeri girdiğimde Baekhyun'un orada olmadığını gördüm. Tanrı aşkına o mutfaktan başka bir yere gitmezdi ki? Sandalyeyi çektim ve popomu sandalyeye koyup Baekhyun'u beklemeye başladım. Kendime bir şeyler hazırlayamayacak kadar yorgundum.

Angel Of ChickensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin