Gün boyu kafasının içerisinde Quinn'in saçma bir şekilde cevapsız bıraktığı sorularla savaş vermişti. Son dersin gelişini sabırsızlıkla beklerken dudağını kemiriyordu. Ara sıra kanamaya baslayan dudağından gelen metalimsi tatla gerçek dünyaya döndükten sonra tekrar düşüncelerine gömülüyordu.
Bugün astronomi kulesinde yılların sırrı çözülecekti. Regulus Black'in Marlene üzerinde ki tüm olayları ortaya çıkacaktı. Biraz daha sabret, diye geçirdi içinden Rose.
Şu an Bitki Bilim dersi için seralarda olması gerekiyordu fakat o öğrencilerin arasında değildi. Olmak da istemiyordu. Kafasını meşgul eden onca şey varken pis kokulu serada saksıya canlı bir şeyler gömmek istemiyordu. Onun yerine ortak salona geçmiş ve sönmek üzere olan şöminenin karşısında oturuyordu olabileceği en düşünceli haliyle.
Şömine ateşinin çatırtısı onun duygularına yön veriyormuş gibiydi. Orada ateşi izleyerek geçirdiği her bir saniye daha çok kayboluyordu o çatırtılar arasında. Ve birden alevler renk ve şekil değiştirdiler. Sanki bir adamın yüzü belirmeye çalışıyordu fakat başaramıyordu. Deniyordu sürekli, ateş yoluyla kendini göstermeye çalışıyor gibiydi.
Tüm derin düşüncelerinden sıyrılan Rose yayıldığı koltukta doğruldu. Kaşlarını çatmışken ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ama her nasıl olduysa az önce gerçekleşen olaylar şu an olmakta değildi. Alevler olması gerektikleri gibi kıvrılarak yanmaya devam ediyorlardı.
"Şizofren hastası oluyorum galiba." dedi aklına mukayyet olmaya çalışırken. Kurumuş boğazındaki çözülmeyen yumruyu yok etmek için yutkundu. Hemen yerde koltuga yaslı şekilde duran çantasını açıp su şişesini çıkardığı gibi dikti kafasına. Birkaç yudum alıp kapattı kapağını ve çantasına geri koydu. Gözü hemen kol saatine çevrildi. Derslerin bitmesine on dakikadan az kalmıştı.
Bu aynı zamanda başka bir anlama daha geliyordu. Bazı soru işaretlerinin noktalanmasına on dakikadan az kalmıştı. Büyük bir hryrcan dalgasıyla sarsılan Rose hemen çantasını koluna takıp yatakhane yemekhane koşturdu, çantasını yatağının üstüne attı ve tekrardan ortak salona indi. Süratine yavaşlık vermeden dışarı koşmaya devam etti. Bundan sonra gideceği tel yer astronomi kulesiydi.
Zindanlardan Astronomi kulesine çok uzun bir yol vardı. Fakat hiç bir yol Rose'u durduracak kadar uzun olamazdı, olamadı da. Ne ara çıkmıştı farkına bile varmadan kuleye vardığını fark etti. Yüzü bembeyaz kesilmişti ve de merdiven korkuluklarını tutan elindeki parmak boğumları da aynı vaziyetteydi. Kuzgun karası saçları uçuşarak kulenin kapısına koştu, kapıyı açtı ve soğuk esintiye adımını attı.
Oradaydı işte. Quinn. Kulenin kenarında durmuş aşağı bakıyordu. Elleri ise boşlukla kendisi arasındaki korkulukları sıkı sıkıya kavramıştı. Rose'un geldiğini fark ettiğinde önce ellerini serbest bıraktı sonra da iki adım geriye çekildi. Rose Quınn'e yavaşça yaklaşırken ayakları titriyordu.
"Gelmemi istedin, buradayım işte." dedi Rose nefes nefese.
"Hoşgeldin. Eminim senin için bu vakte kadar beklemek zor olmuştur."
"Sonuca gelsek?" dedi Rose sabırsızca. "Evet zor oldu ve daha fazla beklemek istemiyorum."
"Sabırlı olmaya ömrün boyunca bolca ihtiyacın olacak, Rose. Şimdiden kendini alıştırsan iyi edersin." dedi Quinn soğuk bir sesle. Bu sesi onun her zaman ki arkadaş canlısı sesinden uzak geliyordu. Rose'u şaşırtmıştı bu.
"Nasihatlerin bittiyse başla hadi anlatmaya. Regulus Black ile Marlene annemin ne alakası var?"
Quinn anlatmaya başlamadan önce derin ve titrek bir nefes aldı. "B-bunu anlatmak kolay değil." diye başladı önce. "Üstelik babamın bunu sana anlattığımdan haberi bile yokken." Bu kızın parlak mavi gözleri de yerinde yoktu artık. Mavi gözleri, tüm canlılığını yitirmiş soluk bir koyu maviyle bakıyordu. Quinn gözlerini sıkı sıkıya kapatıp tekrardan nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
slчthєrín kαlвí / hαrrч pσttєr İkíz /
FanfictionArkadaslar simdi tikladiginiz bu kitaptan yavasca cikiyosunuz "Benim değer görmek için bir yara izine ihtiyacım yok! Hiç bir Potter'a da saygım yok!" Potter ikizlerinin hikayesidir. Bazı kısımlar orjinal hikâyeden (çok) farklı ilerlemektedir. ======...