◇Kimlik◇

1.6K 144 135
                                    

(Bu bölüm benim sinirimi dokunan bir olay oldu ama yazmak zorundaydım. Aynı zamanda, Melekbzkrtx 'unda sinirine dokunabilir. Onunla az kavga etmedik bu konuda ;) )

"Sirius, seni anlıyorum. Ama Rose, annesinin ondan vazgeçtiğini öğrenirse yıkılır. Onun için bir iyilik yap." dedi Dumbledore. Sirius oturduğu yerde ellerini başının arasına alıp düşündü.

"Tamam. Ama kabul etsem bile kimseye benim kızım olduğunu inandıramayız." dedi Sirius.

"Marlene'nin ölmeden önce hamile olduğunu herkes biliyordu." dedi Dumbledore. (Yanlış anlaşılmasın, Lily ve James evlendiği zaman Sirius ve Marlene McKinnon da evlenmişti)

"Ne yani kimse 11 yılı sormayacak mı?"

"Bunun için bir çok seçenek var. Kaçırıldı, saklandı... her şey söylenebilir. Ama Rose bir Potter olduğunu bilmemeli. Ona annen seni terk etti demektense, Senin baban Sirius Black demek daha acısız. Hem sen onun vaftiz babası değil misin? Öz olmadığını belli etmesen bir şey olmaz. Bunu Rose için istiyorum, Sirius." dedi Dumbledore.

Sirius derin bir nefes verdiğinde, "Tamam." diye kabul etti. Ardından da odadaki şömine alev aldı ve üç kişi belirdi. Hagrid, Rose ve Esta. Rose öksürük krizine tutulmuştu, toz boğazına kaçmıştı. Esta sırtına vurarak susturdu onu.

"Hoşgeldiniz, Kızlar, Hagrid." dedi Dumbledore.

"O Profesör Dumbledore. Başımın etini yemek yerine ona sorabilirsin her şeyi." dedi Esta. Rose, karşısında ki yaşlı adama baktı. "Sonunda kim olduğumu söyleyebilecek biri öyle mi?"

"Evet." dedi Dumbledore. Hagrid, "Ben gideyim, Profesör. Harry Potter'ın eşyaları alındı ve evine bırakıldı." dedi ve odadan çıktı.

"Şey, Profesör, benim çıkmama gerek var mı?" dedi Esta.

"Gerek yok Bayan Longbottom. Kalmanız iyi olabilir." dedi Dumbledore. Dumbledore eliyle Rose'a oturmasını işaret etti. Rose, siyahlar içinde ki adamın karşısına geçip oturdu. Esta da bir duvara yaslandı ve beklemeye başladı.

"Eğer merak ettiklerinizi sorarsanız-"

"Ben Kimim? Ailem kim? İlk olarak bunu bilmek istiyorum." dedi Rose.

"Rose Lily Black. Sirius Black ve Marlene Black'in kızı."

"Ne?!" dedi Esta kendini tutamayarak. Gözleri Sirius ve Dumbledore arasında gidiyordu. "Evet. Ben... Sirius Black."dedi Sirius.

Rose, anlamayarak baktı. "Bu isim bana tanıdık geldi." diye mırıldandı. "Ee, şey... böyle birden söyleyince-"

"Biliyorum. Bu hiç mantıklı gelmiyor sana. Böyle birden söylemek de hiç normal değil ama..." dedi Sirius ne diyeceğini bilemeyerek. Birden afalllamıştı.

"Beni neden bıraktığını söylesen yeterli, Sirius." dedi Rose. Bilmek istediği şey buydu.

"Öldün sanmıştım." dedi Sirius. "Annen öldüğünde... kayboldun." Bu sırada Dumbledore'a da küçük bir bakış atmıştı.

"Yetimhaneleri aramak aklına gelmedi mi?" sesinde hiçbir duygu belirtisi yoktu Rose'un. Bu Dumbledore'un hiç hoşuna gitmemişti. "Lütfen tahmin ettiğim şey olmasın." diye düşündü.

"Doğrusu, aklıma gelmedi. Marlene'in ölümü yeterince... aklımı kaçırmama yetmişti." dedi Sirius. Gözünü yerden ayırmıyordu.

"Seni anlayamam, hiç değerlim olmadı benim." diye düşündü Rose. "Seni anlıyorum. Neden bilmiyorum ama bu konuda suçlu olan sen değilmişsin gibi hissediyorum."

Sirius aniden kafasını kaldırıp Rose'a baktı. Biliyor muydu? Hissediyor muydu?

"Esta melez olduğumu söyledi." dedi Rose.

"Ben Safkanım. Annen... o da melez di." dedi.

"Peki annem nasıl öldü?" diye sordu.

Sirius Dumbledore ile uzun uzun bakıştı. En sonunda, "Senin doğumundan sonra. Hemen sonra. İkiniz de birden kayboldunuz."

"Peki... ortam çok gergin. Bana sihir dünyasından bahsetsenize. Nasıl bir yer?"

Şimdi hepsi gülümsüyordu. Sirius olay çıkmasını falan bekliyordu. Ama Rose sakin karşılamıştı. Tabii kimse Rose'un içinde ki fırtınayı bilmiyordu.

Şimdi öğrendikleri, bazen kulağına dolan sesler, ve rüyasında gördüğü görüntüler. Bunların hepsi kafasını karıştıtıyordu.

*
"Nasıl sevdin mi bakalım burayı?" dedi Sirius gülümseyerek. Kollarını iki yana açmış, evi işaret ediyordu.

"Burası çok güzel... baba." dedi Rose. "Bir de artık tek başıma olmayacak olmam."

"Tek başına değilsin, Rose. Artık ben buradayım."

*
"Baba... sen benden, duvarın içinden geçmemi mi bekliyorsun? Vay be bir kaç kemik kırılacak herhalde." dedi Rose, 9. Ve 10. Peronların arasında ki duvara bakarak.

Sirius gülümsedi. "Ben 7 yıl boyunca geçtim oradan. Hiç kemik kırılmıyor, merak etme."

"İyi hakkını Helal Et." dedi Rose el arabasını duvara doğru sürerken. Duvara iyice yaklaşırken gözlerini kapattı. Açtığında karşısında kocaman bir Hogwarts Express duruyordu. "Bu... neden bu kadar mükemmel duruyor?" dedi arkasından gelen Sirius'a.

"Çünkü çok mükemmel." dedi.

"Biliyor musun? Şu an bir yere çıkıp 'benim babam dünyanın en zeki babası' diye bağırasım geldi."

"Yok, şimdi övünmeye hiç gerek yok. Zaten zekiyim."

Rose gözlerini devirdi. "Hangi binaya seçilmemi istersin?" diye sordu Sirius'a.

"Annen ve baban bir Gryffindor olduğuna göre, Gryffindor ol bi' zahmet." dedi Sirius. "Slytherin olsam, beni evlatlıktan reddedersin değil mi?" dedi Rose.

"Hayır. Sonuç olarak... benim ailem de hep Slytherin. Sadece annene ya da bana değilde benim sülaleme benzediğin için biraz hayatı sorgulardım. Birazcık."

"Aman Aman." dedi Rose alayla.

Hogwarts Treni kalkmak üzere olduğu için Rose babasının yanağına bir öpücük bırakıp trene bindi. Camdan el sallamayı da ihmal etmedi.

------
Mesela yorum yazsanız ne kadar güzel olur.

İyi okumalar...

slчthєrín kαlвí / hαrrч pσttєr İkíz /Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin