Bölüm 4 'Acıya alışmıştım'

218 11 1
                                    

Ben dahil 11 kişiydik ve Arda hariç hepimiz filmi gayet güzel bulmuştuk.

Bu saçma ve gereksiz günün ardından başım ağrıyor bahanesini ortaya atıp odama çıktım.

Ben normal biri değildim ve böyle şeyler bana komik geliyordu. Bana ve hayatıma göre fazla sıradandı. Oysa ki yaşıtlarım böyle şeylerle gayet eğlenebilirken ben sadece abimin zorunlu tuttuğu bir şey olarak düşünüyordum.

Arda birkaç kez odama gelmişti ancak uyuyor numarası yapmıştım. Artık onunla görüşmeyecektim. Hiçbir şeyin benim için önemi yoktu. Türümü oldukça salak ve gereksiz buluyordum. İnsanlar olmadan bu dünya ilk gün ki saflığıyla kalabilirdi.

Kendimi sıcacık yatağıma bırakırken düşündüğüm tek şey bir kez daha yalnızlığımdı.

Yalnızlığımla fazlasıyla gurur duyuyordum. Şimdilik.

●●●

Sıkıcı geçen bir haftasonunda kütüphaneye gitmeye karar vermiş ve hazırlanmıştım.

Pembe kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım. Kütüphanenin arka sokağında ilerlerken sola sapıp kapıya gitmeyi planladım. Aniden birinin bana çarpmasıyla gözlerim kocaman açıldı ve arkamı dönüp bana bakan kişiye bakmaya başladım.

Korkudan titreyen bedenimi bastırıp arkama dönüp koşmaya başladım. Kütüphanenin içine nefes nefese girdikten sonra görevlinin tuhaf bakışlarına aldırmadan kartımı gösterip içeri girdim.

Gördüğüm kişi amcamdı. Yani öz değildi tabiki. 15 yaşındayken o evde bir yıl boyunca her gün işkence görmüştüm. Ailemin öz olmadığını ondan duymuştum.

"Yapma amca lütfen yapma yeter artık ne istiyorsun benden"

Çırpınışlarımın boşuna olduğunu biliyordum. 2 aydır her gün ona yalvarıyor eziyeti durdurmasını istiyordum.

"Sana en başından beri söylüyorum güzelim. Ya bana istediğimi isteyerek verirsin yada bu işkence devam eder."

Çıplak gögüslerime elindeki kırbacı bir kez daha indirirken gözünde ufacık bir acıma duygusu yoktu. Acı tüm benliğimi ele geçirmişken bedenim ölmek için çırpınıyordu. Gözlerimden akan yaşlar ve bileklerimi acıtan demir kelepçelere rağmen hiç durmadan çırpınıyordum.

Benden bu yaşta bekaretimi istemesi hayatın götüme tekme indirmesinden başka bir şey değildi.

Tanrıya inancım kalmamıştı. 15 yaşındaki bir kız çocuğu bu kadar yalnız ve acizken Tanrı neredeydi.

"Yalvarırım bırak beni"

"Yeter. Bana yalvaramanı istemiyorum."

Bana şu an tecavüz edebilirdi ancak istediği bunu iki tarafında istemeseydi. Nasıl böyle bir şey isteyebilirdim. Bunu bana neden yaptığı konusunda bir fikrim yoktu.

Morarmış bedenime bakarken üzerime inen son kırbaçla bilincimi kaybetmiştim.

Anılarla titreyen bedenimi ve yaşlarla dolan gözlerimi bastırmaya çalışırken o yüzü birkez daha görmeyi kendime yediremiyordum.

"Ailem onlara ne yaptın ? Neden beni kurtarmıyolar"

Karşımda sigara içiyor aynı zamandada gözlerimin içine bakıyordu. "Onlar aşağıda Miray muhtemelen akşam yemeyi yiyorlar"

"Sana inanmıyorum yalancının tekisin. Seni aşağılık" üzerine tükürmemle birlikte hızlıca yanıma yaklaşıp sigarayı karnımın üzerinde söndürürken "Onlar senin öz ailen değil güzelim. Seni 4 yaşında evlatlık edindiler."

Bedensel ve ruhsal acılarla savaşmak benliğimi çürütürken artık sesini bir uğultu halinde duyuyordum.

Hayattan bir umudum kalmamıştı. Tanrı beni hiç olarak yaratmıştı.

İstediğim tek şey bu eziyetin bitmesi ve o aşağılık herife gününü göstermekti.

Bir yıl boyuca amcama direnmiş bedenimi ele geçirmesine izin vermemiştim. Sonunda abim proje için gittiği Almanya'dan dönmüş ve bana bunca şeyi yapan Amcamı ve buna göz yuman ailemi yıkıp geçmişti.

Kelepçeleri açarken "Geçti meleğim geçti" üzerime bir elbise geçirip bana sıkıca sarıldı. Ardından kucağına alıp hastaneye götürdü. Elbetteki hastenedekiler ailemi polise şikayet etmişti.

Ancak paranın üstesinden gelemeyeceği bir şey yoktu.

Titreyen ellerimi masada duran suya doğru götürdüm. Suyu içerken yüzünü asla aklımdan çıkaramıyordum.

Olayların üzerinden henüz 6 ay geçmişti. Uzun görünen bu süre zarfını çeşitli nöbet ve kabuslarla geçirmiştim.

Hafızamda hep o bir yıl duruyor ufacık bir hatırlatmayla tüm saniyeleri tek tek canlanıyordu.

Bana artık dokunamıyordu. Çünkü abim onu tehdit etmişti. Henüz 18 yaşında olmasına rağmen amcamı güçlü bir şekilde korkutabilmişti.

Kütüphaneden çıktıktan sonra temiz havayı içime çektim. Merdivenlere oturup etrafı incelemeye başladım. Yalnızlıkla süslenmiş hayatımda hep acıyı tatmıştım. Acı beni olduğumdan güçlü bir hale getirirken kalbim anlam verilemez bir şekilde kırgınlaşıyordu.

Acıya alışmıştım. Bizimki alışmaktanda ötede bir şeydi. Adını koyamadığım ve asla anlamlandıramadığım bir şeydi.

Hıçkırıklarımı bastırmaya çalışıyor aynı zamanda saçlarımı çekiştiriyordum. Tırnaklarımı etime batırırken merdivenlerden aşağıya kendimi bırakmıştım.

Bilincimi kaybetmeden yere yapıştığımda tüm acıya rağmen ayağa kalkıp sendeleyerek yürümeye başladım. 

Yerden aldığım taşları insanlara fırlatıp artık bastıramadığım hıçkırıklara çığlıklarımı ekliyordum.

Her şey birden kararırken asıl dünyama kavuştuğumu hissettim. Bir yıl boyunca her gün düzenli olarak uğradığım bir yerdi karanlık ve bilinçsizliğin muhteşem birleşimi.

●●●●

"Bir çeşit nöbet geçirmiş."

"Ama onun artık iyi olacağını ve bu nöbetlerin son bulacağını söylemiştiniz."

"Buna bizde şaşırdık"

"Onu hastaneye kim getirdi ?"

"Bilmiyoruz ben gördüğümde başında hemşireler vardı. Ancak kim getirdiyse tam zamanında geçirmiş. Biliyorsunuz eğer o esnada uyanırsa.."

Kokusuna aşina olduğum hastenenin yatağında uzanırken başımda konuşulanları az çok işitiyordum.

Abim hastaneyi kırıp dökmemek için kendini zor tutuyordu bunu görmeden bile hissedebilirdim.

Gözlerimi açmaya çalışsamda başarısız olmuştum. Halim yoktu.

Derin bir nefes alıp güç toplayarak zorla ve yavaşça gözlerimi açtım. Yatakta yavaşça doğrulurken hissettiğim şey biraz daha acıydı.

Buğulu gözlerle doktoruma bakıp gülümsedim. Buraya her gelişimde benimle o ilgilenirdi.

"Merhaba Miray. Görünüşe bakılırsa yine çabuk atlatıcaksın. 2 saat daha uyumanı bekliyorduk." Gözlerime tuttuğu ışığın amacını hiçbir zaman anlayamacaktım.

"Eve gitmek istiyorum."

"Biliyorum biliyorum. Gidiceksinde zaten. Sadece bu gecelik konuğumuzsun hadi şimdi biraz daha uyumaya çalış"

Gözlerimi sıkıca yumup söylediği şeye itaat ettim.

Uyumak istemiyordum. Bu kişiliğime o kadar zıt bir hareketti ki anlamlandırmaya çalıştım.

Bilincim tekrar etti. Uyumak istemiyorum. Ölmek istiyorum.

HİÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin