Bölüm 9 "Acılar"

156 9 0
                                    

Asıl kurgum bu bölümden sonra başlayacaktır. İyi okumalar :)

Ahşap zeminde yankılanan ayak sesleri bana ölümü dahada yaklaştırıyordu. Kapıdan beliren cüsseye duygusuz bir şekilde bakarken onun uzun dudakları kıvrık bir şekilde kısık gözleriyle beni izliyordu. Yavaşca yaklaşıp saçlarımı çekiştirince acıyla inledim "Bırak beni aşağılık herif !" Çıkardığım her ses onu tahrik etmekten başka işe yaramıyordu.

Ölüme hiç bu kadar yakın oldunuz mu ?

Birkaç saat öncesine kadar bir yabancının evinde huzur dolu uyurken peşimdeki insan ilaçlarımı almaya gitti. Kim bilebilirdiki benim ölümümü imzalamış olduğunu. Yanaklarımda hissettiğim ıslaklıkla tüm savunma mekanizmamın çöktüğünü fark ettim.

Amcandan korkmuyordun değil mi Miray ?

Ahşap bir sandalyenin üzerinde ellerim ve ayaklarım bağlı oturuyordum. Bir depodaydım. Bu tam olarak filmlerde olan yerlerdendi tek farkı daha korkunçtu. Kısık gözler bana yaklaşırken yeşil gözlerimi sıkıca kapayıp inanmadığım tanrıya dua etmeye başladım. Elimden gelen başka bir şey yoktu.

"Benden korkmana gerek yok güzelim. Çok eğleneceğiz"

Bir şey yapmam gerekiyordu. Sızlayan eklemlerim ve bağlı ellerime rağmen bir kurtuluş yolum olmalıydı. Depoya göz gezdirirken bir evi çağrıştırdığını gördüm. Büyük bir yatak ve ufak bir mutfak vardı. Ben tam ortada duruyordum. Amcam beni muhtemelen bu yatağa yatıtacaktı ve ellerimi çözüp kelepçeleyecekti. Hesabıma göre kurtulmak için sadece 2 saniyeden az bir sürem vardı ama hangi 2 saniye.

Yanağımda hissettiğim parmaklarla birlikte korkuyla gözlerimi açtım. Yavaşca bana daha çok yaklaşıyordu. Aramızda santimler olmasına rağmen yaklaşıyordu.

"Konuş benimle" diye emrederken nefesi yüzümü yıkayıp geçmişti. Naneyle karışık sigara kokusu var.

"Aşağılık" diye suratına tükürürce cevap verince tatmin olmuşcasına gülümsedi. Kıvrılan dudakları dudaklarımı bulurken hissettiğim tek şey nefret ve tiksinmeydi. Islak dudaklarım daha fazla ıslanırken hiç kıpırdamadım. Beni o yatağa götürüp kelepçelemesi gerekiyordu. Bacaklarımı okşayarak ayağıma gelip bağı çözdü. Dudakları hala dudağımdayken bacaklarımı beline doladı. Kaçmamdan korkuyordu biliyordum ama beni daha fazla istiyordu. Kendimden ve ondan tiksinirken ellerimi çözmesini bekledim. Hazırlandığım hamle burada değildi ama burada olması gerekiyordu.

Dudakları boynuma inerken elleri edepsizce dolaşmaya başladı. Daha fazla dayanamayıp ayağımı çekerek karnına bir tekme indirdim. Ellerimi çözmeden önce yerde yatan bedene sert tekmeler indirdim. En çok yüzüne aldığı darbeler sersemletirken bayılana kadar tekmeledim. Ardından ellerimi ayağımın altından geçirerek öne getirdim. Hızlıca mutfağa yönelip tezhagın üzerindeki bıçakla zorlada olsa ipi kestim. Elimdeki bıçağı bırakmadan amcama yaklaştım.

Elbette kimseyi öldüremezdim bu amcam bile olsa. Denemek istedim ama yapamazdım tek hayalim bu olsa dahi yapamazdım. Hızlıca bıcağı bacağına geçirip ağlayarak depodan çıkmaya çalıştım. Kapının kilitli olduğunu görünce hıçkırıklarımın arasında boğulmaya devam ediyordum. Pes edemezdim.

Amcamın ceplerini karıştırırken inleyerek ve acıyla yardım istiyordu. Bıcağı bacağında bırakmıştım ve her hareketinde daha çok canı yanıyordu. Umrumda değildi. Elime geçen telefonu ve anahtarı alıp onlarca anahtarı tek tek denedim. Sonunda açılan kapıyla birlikte korkuyla dışarı çıktım.

Ezbere bildiğim tek numara kendiminkiydi. Hemen çevirip telefonu kulağıma götürdüm. Birisi açmalıydı. Kulağıma dolan sesle birlikte "Nerde olduğumu bilmiyorum ama lütfen gelip beni al yalvarırım"  karşımdaki ses yankıya aitti ve şu an beni alması için yalvarıyordum. "Etrafındakileri tarif et sakın kimseyle konuşma neden evden kaçtın ve nasıl kayboldun" sesi meraktan öldüğünü belli ederken aynı zamanda azarlama tonu taşıyordu. "Lütfen soru sorma etrafımda binalardan başka bir şey yok. Sadece bir... depo var. Üzerinde hiçbir şey yazmıyor" sesim çatallaşmış ve ağlamaklıydı. " Sakın olduğun yerden ayrılma seni bulucam" diyip telefonu kapattı.

Nerden bulucaktıki. Yalandı işte korkmamam içindi ancak ben korkuyordum sanki yan sokağa sapsam beni öldürceklermiş gibi korkuyordum.

İçimde kabaran ölüm kelebeklerine rağmen güvenmeyi seçtim. Benden beklenmeyecek bir hareket olsa bile bunu seçtim. Geçen dakilarca boyunca olduğum yerde durmuştum. Depo tam karşımdaydı sanki amcam tüm acıları yenip gelecekmiş gibi hissediyordum. Neredeyee geçen yarım saatin ardından "Vay canına buraya böyle güzeller uğrarmıydı ?" Duyduğum kıro sese döndüğümde vücudumda hiç güç kalmamıştı. Yorulmuştum.

"Eğer seni öldürmemi istemiyorsan burda defol" diye yüzüne bağırdım ki konuşmaya bile takatim yokken onu korkutamazdım. Bir kez daha bedenim soğukla gözlerim karanlık buluşurken bu siktiğim dünyasında hak ettiğim tek şeyin eziyet ve hüzün olduğunu anladım.

Dünyada adelet eşit dağıtılmamıştı biliyordum ama hiç uğramadığı insanlar olduğu gerçeğiyle henüz tanışıyordum. Bugün tüm acılarımı tazelemiştim.

Birine güvenmiştim ancak yine boktan bir sonuç almıştım. Tacize uğramıştım ve kaçmıştım. Son olarak hiç bilmediğim bir yabancının karşısında bayılıyordum.

Gözlerim karanlıkla tam olarak buluşmadan önce üvey olduğunu sonradan öğrendiğim annemin sözlerini hatırladım. "Unutma ki tanrı bize güzel hayatlar yazar başrolunde bizim olduğumuz. Yardımcı oyunlarka bu hayatı oynarken acı tatlı günlerimiz geçer. Hepsi tanrının eseridir. O ne isterse o olmuştur.Tanrıya teşekkür et meleğim senin için muhteşem bir hayat yazdığı için."

Teşekkür ederim tanrım. Yazdığın hayat muhteşemliği için.

HİÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin