Merhaba arkadaşlar :D Hikaye hakkındaki düşünceleriniz neler bilmiyorum ama umarım olumludur :D Tekrar söylemek istediğim şeyse okuyucu sayısı. Bu kadar az kişinin okuması gerçekten üzücü bir durum. Tekrardan wattpad kullanan arkadaşlarınıza önermenizi rica ediyorum tabi siz hikayeyi beğeniyorsanız :) iyi okumalar :))
"Sana inanmıştım"
Annemin fısıltıları son bulurken etrafı bir sessizlik sardı. Babamın yüzünde hiçbir duygudan eser yoktu. Annemin yanına gidip sadece babamın ne yaptığını sorgulamaya çalıştım. Çatallaşan sesi cevap vermesini engellerken babam hızla annemi tutup ayağa kaldırdı ve beni hızlıca yanına çekti. Eli üst kolumu parçalarcasına sıkarken bana bir eşyaymışım gibi kaba davranıyordu. Eğer bir vazo olsam kırılır bir plastik bebek olsam bükülürdüm. Babam annemin yüzüne tükürürcesine
"Bu kızı seviyorduk Gaye ! Bende böyle olsun istemedim ama hayatta daha önemli şeyler vardı. Yıllarca ona babalık yaptım elbette bende üç kuruş paraya çocuklarımı satmazdım ancak tek olay bu değil !"
"Anlat öyleyse anlat ki bileyim. Miray orda onca işkence çekerken neden gidip engel olmadın neden bana izin vermedin!"
Olayları anlamıyordum. Hissettiğim tek şey kolumdaki yanma hissiydi. Sesleri uğultu halinde kulağımı doldururken kendimi babamdan zorlada olsa kurtardım ve odama çıktım. Kapımı sıkıca kapatıp yatağıma sokuldum. Bu gecelik düşünmeyi kendime erteledim sonra hepsini düşünür hepsi için kendi kendimi yerdim nasıl olsa.
Artık yorulmuştum ve olayları kavrayamıyordum. Uyumaya çalıştıkça daha çok canlandığımı fark edince sesli bir küfür savurup üzerime kabanımı alarak evden çıktım. Ne dedikleri ve düşündükleri umrumda değildi.
Bahçedeki sandalyede oturan bedeni görene kadar evden çıkma fikri bana oldukça cazip gelmişti. Yavaşca karşımdakine yaklaşıp kim olduğunu kestirmeye çalıştım.
Arda bitkin görünen her hücresiyle yanıma yaklaşınca bizden çıktığından beri burda olduğu düşüncesiyle gözlerimi devirdim.
Bu sırada bana sarılan bedenle içimde kıpırdayan ölüm kelebeleklerim canlanmıştı. Aslında başından beri kendime kabullendiremeğim bir gerçek vardı ki ben karşımdaki kişiye fazla güveniyordum ve başından beri kabullendiğim bir gerçek vardı ki Arda güvenmem gereken son kişilerden biri olabilirdi.
Kollarında sarılı kaldığım kişinin kokusu burnumu doldururken daha bir kaç ay öncesine kadar herkesten nefret ettiğimi ve insanların gerekesiz bir tür olduğunu düşündüğümü hatırladım. Ne tutarsız bir hayatım vardı. Düşüncelerimin tam tersi olarak iki yabancıyada güvenip onlardan yardım bekliyordum. Oysaki Arda olması gereken zamanda olması gereken yerde değildi.
Arda benim hayatımda hiçbir şey değildi. Bedeninden ayrılıp hızlıca bahçeden çıktım. Arda'ya yada Yankı'ya ihtiyacım yoktu. Ben yalnızdım ve öyle olmalıydım. Kader benden bunu isterken başkasına yönelmem aptallıktan başka bir şey olamazdı.
Ayaklarım beni mezarlığa götürürken karanlığın kasveti içime çökmüştü. Korkuyordum ancak ihtiyacım olan tek şey abimin toprak kokusuydu. Yavaşca mezarının başına eğilip toprağını öptüm.
Hayat bizim daha fazla birlikte olmamızı istememişti. Abim benim kalbimin en derinlerinde olmaması gereken bir aşktı. İnsan annesine babasınada aşık olabilirdi.
Aşk sadece karşı cinse duyulan sevgili eğilimli bir duygu olmak zorunda değildi. Ben abimle aşkı tam olarak tatmıştım. Yanında güven bulmuştum. Kimseye güvenmiyorum derken bile ona güveniyordum. Ben acıyıda tam olarak abimde tatmıştım. Vücuduma inen hiçbir kırbaç, yanık, tokat, istemsiz öpücükler, aldatılmak, önemsenmemek, unutulmak ve hiçbir yalnızlık bu ayrılık kadar canımı yakmamıştı. Hayatımda en çok kullandığım kelime olan acı abimi kaybettiğimde o denli işlemiştiki bedenime yeteneğine hayran kalıp bir kavanozda saklamak istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ
Romance"Herkesin bir umudu vardır" "Benim yok" "Umut olmadan yaşamın anlamı olmaz" "Yaşamımın anlamı olduğunu söylediğimi zannetmiyorum. "