Havas Buchānā Sanskrit dilinde istediğin bir şeye karşı kendini tutmak, hislerini ve isteklerini bastırmak, beklemede kalmak demektir.
•Bölüm ismi tam Yoongi'yi anlatıyor...
•Bu bölüm Yoongi'nin ağzından olacaktır.
•Oy vermeyi ve yorum yapmayı -lütfen- unutmayın.
•İyi okumalar.
<3 <3 <3
Yoongi
Jimin'in gözyaşları asla dinmiyordu. Birkaç gün önce vedalaştığımız sokak lambasına yaklaşmıştık bile. Jimin ağlamaktan bir kelime bile konuşamamıştı. Elim hala belindeydi. Elimi asla o oyuntudan çekmek istemiyordum. Onu bu halde bırakmak da istemiyordum. Lambanın altında duraksadım. Jimin de duraksayıp ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözleri ile bana baktı. Burnunun ucu parlıyordu ve kızarmıştı. Tanrım...
Elimi istemeyerek de olsa bel oyuntusundan çekip gözyaşlarını yavaşça silmeye başladım. Parmaklarım yavaş ve narin hareketlerle gözyaşlarını siliyordu. Yanakları pürüzsüzdü. Jimin bana her şeyiyle mükemmel geliyordu. Ellerimi yavaşça gözlerine çıkarttığımda gözlerini yavaşça kapattı. Parmaklarım ıslak ve uzun kirpiklerinde gezerken istemsizce gülümsedim. Savunmasızdı ve bebek gibi görünüyordu.
Jimin asla yapmayacağım şeyleri yaptırıyordu bana...
Ben daha önce kimsenin kirpiklerini sevmemiştim mesela.
Daha önce kimseye de aşık olmamıştım...
Evet, ona ilk görüşte fena halde aşık olmuştum...
Bu kelimeleri bırak ona söyleyebilmemi kendime söylediğimde bile kalp atışlarım hızlanıyordu.
Park Jimin benim kalbime hiç iyi gelmiyordu...
Parmaklarımı yine istemeyerek de olsa çekerken ellerimi yanaklarına yerleştirdim. Biraz sakinleşmiş gibi görünüyordu. Gözlerini yavaşça açıp kafasını hafif kaldırarak bana baktığında gözleri tekrar dolmaya başlamıştı. Dolan gözleri ile aynı orantıda alt dudağı büzülürken reflekle onu kendime çektim. Bedenini kendime bastırıp sımsıkı sarıldım. Daha fazla ağlamasını istemiyordum güzelimin...
"Lütfen ağlama artık Jimin. Gözlerinde yaş kalmadı..."
Saçlarını yavaşça okşarken kafamı omzuna yerleştirmiş kokusunu içime çekiyordum.
Ciğerlerime Park Jimin'in kokusu ile resmen bayram ettiriyordum...
Yavaşça kollarını bedenime sardı. Kollarımda resmen kayboluyordu...
Bana mı öyle geliyordu yoksa Jimin benim kollarım için falan mı yaratılmıştı?
Birkaç saniye daha saçlarını sevip sakinleştirdikten sonra kollarımı yavaşça gevşettim. Yüzünü görmeliydim. Benimle birlikte o da kollarını gevşetip bakışlarını bana çevirdi. Güzel, ağlaması kesilmişti. Burnunu çekerek kollarımdan bir iki adım uzaklaştı.
"Benimle uğraştığın için teşekkür ederim hyung. İstersen sen git evine..."
Sesi ağladığı için baya boğuk ve güçsüz çıkıyordu.
Ama hala benim için sesi cennetin ezgisi gibiydi...
Lafını bitirir bitirmez hafif sert sesimle konuşmaya başladım.
"Seni bu halde bırakacağımı mı düşündün Jimin? Demek ki yanlış düşünmüşsün."
Gülerek söylemiştim bunları. Jimin ise gülerek küçük, tombul parmaklarını saçlarından geçirip saçlarını karıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Commuovere | Taekook | ✔
Fanfictiontaekook, yoonmin soulmate au. Commuovere: İçini ısıtan ve gözlerini yaşartan hikaye anlamına gelir. (İtalyanca) Ruh eşinin isminin teninde kazılı olduğu bir dünya hayal edin. Tanrı Jin ruh eşlerini çok sevdiği için onlara kavuşmaları için bir şans t...