23.Bölüm

496 65 2
                                    


23.Bölüm

İki saat sonra
Angela'nın Bakış Açısından

"Rick nihayet bizi aradı. Çok iyiymiş, eve dönmeyecek ama başka bir şehre geçeceğine söz verdi, o kızdan uzak duracak."

Miley'nin dur durak bilmez, taramalı bir silahı andıran ve uzadıkça uzayacak cümlesinin arasında bir boşluk delip, süzüldüm.
"Rick'in beni aradığından haberi var mı? Benden... hiç bahsetti mi?"

"Hayır tatlım." Telefonun karşı hattındaki ses, ben üzülürken devam ediyordu, "Ve biliyor musun, Ecel'e kendi gibi belalı kolyesini verdiğimiz için hiç pişman değilim. Son hatırası da onunla beraber gitti artık kurtulduk, bir daha gelmeyeceğine eminim, Rick'in sesi de oldukça soğuk geliyordu. Eminim sonunda değmeyeceğini anladı o da. Nasıl bir pislik o kızın yaptığını yapar ki?"

"Miley, tamam." diye sözünü kestim.
Kızdığımda anneme adıyla hitap ediyordum. Anlamış olmasını ümit ederek ofladığım sırada ensemde tüm tüylerimi diken diken edecek bir nefesin üflemenseni hissettim. Soğuk solukla bedenim buz kesmişti. Hangi ara geldiğini hiç fark edememişken Sten'in, konuşmalarımız hepsini dinlediğini ritim tutan ayağı sayesinde eminim. Hesap verilecek bir durum olduğunda askerde de böyle yaptığını ve eskiden kalma bir alışkanlık olduğunu anlattırmıştım ona bir keresinde. Miley yakınmayı sürdürüyordu ama benim tek düşünebildiğim telefonu kapattığımda başıma gelecekler ve tek işittiğim Channel spor ayakkabısının sağlam tabanının ceviz parkeye her vuruşunda çıkarttığı tok sesti. O ritim kabalığı bile başıma neler geleceğinin habercisiydi sanki ama ne yapayım ihanet edememiştim aileme.
Sten'in istediğini bir kez daha yapmayarak, Ecel'e yardım etmiş ve iki gün önce Thomas ve Miley Ecel'e kolyeyi verdiklerinde onu Sten'in arzuladığı gibi bize çekmemiş, çekmediğim gibi rahat da durmamış ve Sten'i iki gündür takas bitene kadar evimizin içinde oyalamıştım.
Ta ki şu ana dek... 

Miley benden cevaplar alamadığında, kapatmaya karar vermişti. Ahizeyi yavaşça kulağımdan çekip, yerleştirdim. Hepsini bir insandan bile daha ağır hareketlerle yapıyordum. Önümü dönmek ve onun delirmiş yüzü ve kalbimi deşmekten sadistçe zevk alan sözleriyle karşı karşıya kalmayı gözüm kesmiyordu.  Bir elim hala ahizeyi tutarken, diğer elimle destek almak için masaya tutunmuştum.

"Bunu nasıl yaparsın!"

Gürlemesiyle sımsıkı kapattım kirpiklerimi. Omuzlarımdan tutup kendine çevirdiğinde,  bedenimi cefasını çıkartmak istercesine sarsıyor bir yandan karşı çıkmama taviz vermiyordu.

"Bunu nasıl yaptın? Bu kez! Bu kez her şey olup bitecekti! Yine berbat ettin! Her şeyi berbat ettin! Bana nasıl yalan söylersin! "

  "O benim abim!" diye bağırdım ben de sonunda gözlerimi açarak.

Her kavgamızda kurduğum ve arkasına sığındım tek cümle buydu. Bir ilah gibi, tutunur olmuştum bu cümleye son zamanlarda. Sanki Sten'den çok kendimi inandırmaya çabalıyordum.
Mavi gözlerim, kızgınlıktan siyahla kırmızının bütünleştiği renkteki gözlerini seçti ilk önce. Sonra haykırdıkça, öne çıkan dişleri, şakaklarından başlayarak yakışıklı yüzünün her kesimini dağılmış siyah damarlarının belirginleşmesi. O, tıpkı bir iblis gibi burnumun dibindeyken yakmak istediği tek kişi bendim.

"Her planı mahvediyorsun, sana verilen her şansı berbat ediyorsun! Sen beni seviyorsun ne dersem yapacaksın!"

Zorlukla kollarından kurtularak onu iteledim. Artık dayanabileceğimi zannetmiyordum. Kalbimdeki zehir her geçen gün daha fazla yayılıyor kapanması mümkün olmayan yaralar açıyordu. Şimdi zehirli ellerini aileme de uzatmaya çabalıyorken benim sessiz kalmamı nasıl hayal edebilirdi! Ona yardım etmekse söz konusu bile değil! Sten hayatıma girdiğinden beri kendimi kuklaymış gibi hissediyordum ve iplerim de onun ellerindeydi. Hayır diyemiyordum, Rick'e Ecel'in Wesley'de kaldığını itiraf edene kadar Sten ne derse ona itaat etmiştim. Ama o günden sonra irademi zorlayarak ileri gidebildiğimi fark ettim. 

Auxılıum Serisi II; AlavanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin