16.Bölüm

483 67 0
                                    

16.Bölüm

Depoda

Rick'in Bakış Açısından..

Andy, elindeki dikenli kırbacı göğsümde bir kez daha şaklattığında acı duymuyordum artık. Yalnızca, ürperten bir uyuşmuşluk vardı. Dikkatimi piç kurusu çekemiyordu bile, Ecel'in yumuşacık sesine konsantre olmuştum.

"Sırası geldiğinde, ona karşılık verebilmen için şimdi savaşmayı bırak. Seni harap etmesine izin verme. Seni ancak ben harap edebilirim tamam mı?"

Boğuk sesiyle kıkırdamasını işittiğimde, dudaklarım kıvrılmıştı.

"Beni yalnız sen harap edebilirsin."

Andy'nin sandalyeme attığı tekmeye karşı koymadan kendimi yere attım. Onun, sesinin geldiği duvar yönüne doğru sandalye; patates çuvalı taşıyormuş gibi cansızca betona serildi. Andy'nin boğazını parçalamak o işe yaramaz ciğerlerini ellerimle sökmek istiyordum, yapacaktım da fakat bedenimde hala yatıştırıcı kol geziyordu. Kendimi, uyuşturucunun dozunu kaçırmış bir keş kadar aciz, bitkin ve yılgın hissediyordum.

İntikamımı saklayıp, gözlerimi yumdum. Andy bir kaç tekme daha attı bedenime, tepki alamayınca birkaç küfür savurup, defoldu gitti. Ortalıkta hiç soluk sesi kalmayana kadar sakince yattım orada öylece. Daha sonra, yan devrildiğim sandalyede duvara sürünerek daha da yanaştım. Zincirler, kollarımdaki deriye sürtmekten aşınmış, sıyrıklar oluşmuştu. Önemsemeden, sürünmeye devam ettim.

Sağ omzumun üzerinde yatarken, başım duvara geliyordu. Güçsüz bedenimi biraz daha sürükledim, artık tamamen duvara yaslanmıştım. Alnımı pürüzlü duvara dayadığımda, duyabileceğini ümit ettiğim oktavda fısıldadım.

"Ecel?"

Sesimi işittiğini, kalbinin ritmini değiştirdiği saniye de anlayarak gülümsedim. Beni dinledikçe, gözlerime baktıkça hatta bazen durup dururken, hızlanan kalp atışlarına bayılıyordum. Onunla öpüşürken, minicik yüreğinin dört nala koşan midilliymişçesine tempo tutuşuna aşıktım hele. Heyecanlı sesi, çatlak çıkıyordu.

"Rick?"

Tatlı sesin duyulduğu nemli dudaklarını öpmek istedim. Alnımdan sonra, burnumu da hafifçe duvara sürttüm.

"Sevgilim buradayım." dedim, gözlerimi yumarak.

O da bana az evvel sevgilim demişti, nihayet beklediğim o sıfat dökülmüştü güzel dudaklarından. Hem de ben istemiş falan değildim; zoraki değildi. İçten bir aşkla söylemişti.

"Özür dilerim."

Cılız sesinden, ağladığı fark ediliyordu. Damağımda zehir varmış gibi, acı yavan tatla yutkundum.

"Ağlama." diye fısıldadım, yalvarırcasına.

Hatta yalvarıyordum.

"Sana zarar veriyorum."

Bu defa bir hıçkırık kaçtı genzinden. Ondaki hıçkırık, benim boğazıma takılı kalmış tutunuyor gibiydi. Soluk borumda düğümlenen hıçkırığı geri gönderdim.

"Seni seviyorum."

Benim itirafıma karşın, sesinden pişmanlık akarken konuştu.

"Gelmemeliydin."

"Ama geldim!"

Fazla sert bariton tınımı yumuşatmalıydım ama aynı aptal şeyleri tekrarlamasına katlanamıyordum.

"Pişman değilim, yine gelirdim."

Art arda birkaç defa iç çektikten sonra sesi daha iyi geliyordu.

Auxılıum Serisi II; AlavanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin