Her geçen saniye gerginlik biraz daha artıyordu meclis binasında. Elieen daha birkaç gün önce sihre inanmayan sıradan bir genç kızken şimdi sahip olduğu, kabullendiği güçlerle bir savaşa yaklaşıyordu. Bu Elieen'ın ilk savaşı olacaktı, buraya ait olduğunu bu savaş ona öğretecekti.
Elieen'ın düşünceli ve sakin bakışlarını izleyen Damien, genç kız ile göz göze geldiğinde bir süre daha seyretti, ardından diyeceklerini toparlamış gibi yerinde dikleşmiş ve dudaklarını aralamıştı. "Geç oluyor, yurttaki çocukları güvenli bir yere götürmemiz lazım." Çocuklar daima savaşlardan uzak tutulurdu, acil durumlar için kasabanın biraz ilerisinde bir kulübe vardı. Yerinden kalkıp üst kata çıktı, birkaç dakika içinde geri döndüğünde peşinde onlarca çocuk ve yaşlı ve bir cadı vardı. Onlarla birlikte kulübeye doğru yola çıktı, hava karardığında tek başına geri dönmüştü.
Beklenen ama istenmeyen misafirlerin gelmesi uzun sürmezdi.
Damien'ın soğukkanlı tavırları tıpkı babasını andırıyordu, sakindi, sanki savaşmak her gün yaptığı sıradan bir eylemmiş gibi. Bay Frey ise ilk defa tedirgin görünüyordu. Altı çocuk ve birkaç yetişkin büyücüsü vardı sadece. Bu altı çocuktan birisinin sahip olduğu, kontrolsüz büyü gücü güvenmesi gereken yetişkinlerin toplam gücünden fazla olunca tedirgin olmakta da haklıydı usta büyücü. Tek güvencesi özenle yetiştirdiği beş çocuk ve yabancı olduğu kadar tanıdık olan Elieen'dı.
Büyücü kasabalarının zayıf olması kadar güçlü büyücüler barındırıyor olması da büyük tehlike demekti. Kara büyücüler güçlü olan tüm büyücü ve cadıları kendi tarafında istediği için gelip bugün olduğu gibi tehditler savuruyordu. Bu şekilde kara büyücüler tarafına geçmiş çok kasaba vardı ama Courts bunlardan birisi olmamak konusunda kararlıydı.
Tekme ile açılan kapı sonrası öfkelenmek için yer arayan Aria ayağa kalkıp ellerini masaya vurdu. Sabah burada olan ve sürekli pişkin bir sırıtışı dudaklarında tutan kadın gülüyordu onun bu haline. "Şu öfkene bak Dark, tamamen yanlış yerdesin. Karanlık olduğun hâlde hâlâ aydınlık tarafa ait hissediyor olman inanılır değil." Sarışın kız işittiği sözlerle adeta burnundan solurken birkaç adım öne çıkan Damien durumu tamamen değiştirdi. "Biz kasabamızı ya da ailemizi size vermeyi reddediyor, savaş teklif ediyoruz."
Kulakları tırmalayan bir kahkaha sesi duyuldu. Yaklaşık yirmi kişilerdi ve bir grup çocuk savaş teklif ediyordu. "Siz çocuklar ciddi misiniz?" Adamın dalga geçen sesini sessizliği ile bilinen Christopher böldü. "On dokuz yaşında olan biri çocuktan sayılmıyor, ciddi olup olmadığımızı görmek için neden dışarı çıkmıyoruz?"
Sivri sözleri dışında bir başka yönü ile de öne çıkıyordu Christopher. Bedenini sarmış lanetli desenleri onu beyazlar giymiş bir şeytan gibi gösteriyordu. "Ait olduklarına karşı savaşmak mı istiyorsun? Savaşalım." Sözünü bitiren adam kendinden emin tavırlarla dışarı çıktığı an savaş başlamıştı. Meclisin içi hızla boşalıp zifiri karanlık gecede herkes ormana doğru dağılırken Ares, Elieen'ın kolunu tutup durdurdu. "Öldürmek yok, sadece savaşamayacakları hâle getireceğiz unutma."
Bu evrende savaşlar bile ölümsüz olmalıydı. Büyücüler olağanüstü türler olduğu için ölümleri sis şeytanlarını yaratırdı. Elieen başını olumlu anlamda sallarken Ares'in peşinden dışarı çıktı.
Kara büyücülerin güçleri havayı sarmış bir durumdaydı. Bedenlerini delip geçen, kendilerinin bile zor taşıdığı akıl almaz güçleri arasında galibiyet uzak değil gibiydi onlara.
Kafasının bir tarafında hiç saç bulunmayan ama diğer taraftaki saçları beline kadar uzanan, desenlerle lanetlenmiş adam Christopher'a doğru yaklaştı. Christopher'ın boynundaki desenler acımaya başlamıştı ve bu acı yavaş yavaş kollarına doğru iniyordu. Bunun sebebi içerisinde saklı olan kara büyüydü. Gözlerini kapattı ve gücünü avuçları arasında topladı. Adam, genç büyücünün bedenini kolları arasına sıkıştırıp esir aldığını düşünürken Christopher ellerine doldurduğu gücü ile adamın kolunu kavrayıp ileri doğru şiddetli bir güçle savurdu. Christopher'ın gücü hiç hafife alınacak gibi değildi. Tek dizi üzerine düşen adam doğrulup yeniden Christopher'ın bedenine doğru harekete geçti. Genç büyücü bu kez aniden belinde oluşturduğu siyah kılıcı kavrayıp savurdu. Keskin kılıç kara büyücünün koluna bir kesik attığı zaman adam öfkelenmiş ve küfürler savurmaya başlamıştı. Bir elinde kılıcı ustaca kullanırken diğer elinde oluşturduğu siyah topları havada asılı tuttu. Kılıcıyla oluşturduğu mermi gibi keskin toplara hızla vurarak adamın bedenine sapladı. Acı ile kıvranarak yere yığılan adam hâlâ küfürler savurmaya devam etse de bu sefer yerinden kalkamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa'nın Çocukları
FantasiaEğer paralel evren gerçekse ve sihir yapmak mümkünse ne olurdu? Elieen içinde saklı olan güçleri daha fazla saklayamadı. Bir cadı olduğunu bilmiyordu ama rüzgar parmakları arasında kendisine itaat ediyordu. Bu evrende sihir ve büyüye kimse inanmazdı...