İnsan mecbur kaldığında her şeyi kabullenmeye ve inanmaya başlar. Var olduğunu düşündüğümüz her şey gerçektir ama gerçekliğine inanmıyorsak gözlerimizi kapatır ve onu görmeyiz. Bu evrendeki sihir Elieen'ın kapalı gözlerini açmıştı. Artık olanlar o kadar da tuhaf gelmiyordu. Dünyanın sonunda değildi, paralel evrenin içerisindeydi. Kabullenmişti.
Damien, Aria'yı aramak için dışarı çıktığında Elieen burayı yalnızca bir günde ne kadar sahiplendiğini fark etti. Damien buraya aitti ama Elieen sanki buraya ait olan kendisi ve uzak bir diyardan gelen o çocukmuş gibi davranmıştı, yeniden hatırlamasıyla dudaklarına gülümsemenin yerleşmesi bir oldu.
Elieen, Aria'nın bunca zaman başından geçen hikâyesini bilmediği için huysuz kızı tanımıyordu. Neden dışarıda olduğuna anlam veremiyor, başına bir şeyler gelmiş olmasından korkuyordu. Etrafa bakındı, Bay Frey ve masada birlikte oturduğu üç çocuk dışında hiç kimse yoktu. "Biz de dışarı çıkıp aramalıyız." dedi. Damien haklıydı, yalnızca kendisi değil herkesin bu kızı meclise dönmediği zamanlar araması gerekirdi. "Başına bir şey gelmiş olabilir, neden bir şey yapmıyoruz?" diye sordu. Bay Frey daha biraz önce söylemişti, felâketler dört bir yanı sarmıştı.
Ares elini genç kızın omzuna yerleştirdi, başparmağı durduğu yeri belli belirsiz okşamıştı. Elieen kapalı bir kutu gibiydi, hakkında bilenen her şey sınırlıydı. Beraber büyüdüğü bu çocukların tüm hikayesini biliyordu ama Elieen'ı değil, hepsi bir yana, tüm çocukların hikâyesini bu kıza öğretmek çok zaman alacaktı. Basit değildi yaşamları, çok şey görmüştü bu gözler. Derin bir iç çekti, cevap bekleyen gözlere istediğini vermeden önce. "Aria bunu ilk kez yapmıyor, yıllardır böyle. Gidip getirsek de, konuşsak da aynısını tekrar yapacak." Elieen'ın gözleri kelimelere gerek kalmadan "Neden?" diye soruyordu.
"Meclisin en güçlü ailesi bundan yıllar önce ortadan kaybolmuş ve bir daha geri dönmemiş. Adam ve kadının nerede olduğunu kimse bilmiyor. Oğulları Hunter dördüncü cadı katliamlarında meclisten kaçırılıp öldürülmüş. Anne ve babası da büyük ihtimalle cadı katliamlarında öldü. Yani en güçlü aile ortadan silinince Dark ailesi bu mertebeye yerleşmiş. Aria'nın iki abisi en güçlü büyücüler arasında. Aria da en güçlü cadı olsun istedikleri için Bayan Dark kızını zor şartlarda eğitmeye çalıştı. Aria bunu istemediği için hep kasabadan uzaklaşıyordu, bir gidişinde tam bir sene boyunca geri gelmedi. Söylediğine göre bir kelebek onu annesine götürmüş. Anne dediği kişi bir iblis. Aria hala o iblisi arıyor ve kelebeklerin peşinde gidiyor. Bizi değil, kendisini dinliyor."
Sesin sahibi kapıda dikilen Damien'dı, henüz gitmemişti. Genç adam zeki bir büyücüydü, tarihteki neredeyse her gelişmeyi bilirdi, tüm büyü kitaplarını baştan sona okumuştu. Bahsettiği aile yakın tarihe ait ama efsanevi bir aileydi. Hunter denilen çocuk; masada oturan ikili, kapıdaki Damien ve kelebek peşinde koşan Aria ile bir arada büyümüştü. Hunter en büyük öğrencilerden birisiydi ama sessizliği ve zayıf vücudu ile en küçükleri gibi gözükürdü, ailesinin yokluğu çocuğu sessiz ve çekingen yapmıştı. Bay Frey, Hunter'ı kendi çocuğu gibi görüp büyütmek için uğraşmış olsa da insanların çıkardığı isyanlarda, dördüncü cadı katliamında, Hunter kaçırılmış ve ailesi gibi evrenden silinmişti.
Bay Frey kapıya doğru yaklaştı ve oğlunun omzundan tutarak içeri doğru çekti ve "Aria'ya bakmaya ben giderim, hepiniz yataklara!" emrini vererek dışarı çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa'nın Çocukları
FantasiEğer paralel evren gerçekse ve sihir yapmak mümkünse ne olurdu? Elieen içinde saklı olan güçleri daha fazla saklayamadı. Bir cadı olduğunu bilmiyordu ama rüzgar parmakları arasında kendisine itaat ediyordu. Bu evrende sihir ve büyüye kimse inanmazdı...