Ares beline kılıcını yerleştirdi, Elieen "Daha ne kadar gitmeye devam edeceksin?" diye sorarken. Çekik gözlü çocuk yorgunluktan etrafı morarmış gözlerini daha da kısarak genç kızın yüzüne baktı. Gözlerinin beyazı kırmızıya dönecekti bu gidişle. Omzunu bir yukarı kaldırdı bir de aşağı indirdi, bilmiyorum demek istedi ve ardından derince iç çekti.
Bir süredir her gece o köydeki tavernaya gidiyordu ama hâlâ bir gelişme yoktu. Köy halkı oldukça sıradan görünüyordu, Ares bir kez bile büyücülerden bahsettiklerini duymamıştı. Camını açıp karanlığa bakarken arkasında bekleyen Elieen'a dönüp biraz geç de olsa cevap verdi. "Son on gün içinde bir şey duyamazsam bir daha gitmeyeceğim."
On gün kısa değildi ama Elieen yine de samimi olmayan bir tebessümü yüzüne yerleştirdi. Kendisi de kim bilir kaç on gündür buradaydı, sanki zaman çabuk geçiyordu. Ares camdan atlamadan önce bir an duraksayıp Elieen'a bir kez sarıldı, merak etme demek için çabalıyordu çünkü Elieen'ın tedirgin bakışlarının farkındaydı.
Yine hava zifiri karanlıkken bedenini camdan dışarı atıp karanlık ormana doğru ilerledi. Ares korkusuzdu, gecenin bu saatlerinde ormana gidebilmek cesaret isterdi.
Ares'in gidişinin ardından, Elieen bir süre en yakın arkadaşının gittiği yolu seyretti. Odaya gelen Christopher ve Damien, Elieen'in camdan uzaklaşmasına sebep oldu. İki genç odaya geçince, Elieen de çıkmak için kapıya yöneldi.
Damien bugün yüzü asık olan cadının omzuna dokunup, "Dur, gitmek zorunda değilsin." diyerek onu durdurmak istedi. Elieen'ın huzursuzluğunun sebebi, Ares dışında başka biri ya da başka bir şey değildi. Onun yorgunluk ile kızaran gözleri genç cadıyı üzüyordu. Tıpkı Ares'in yaptığı gibi, Elieen omuzlarını yukarı kaldırdı ve sonra aşağı indirdi. Sesi çıkarmadan odadan ayrıldığında, Damien'ın da yüz ifadesi asıldı. Christopher, Elieen'ı mutsuz görmek istemiyordu ama bir yandan da Damien ile konuşmadığı için içten içe sevinmişti. Sevincinin hemen ardından, dudakları arasından tek bir kelime çıkmadan kendisine lanet okudu; düşündükleri yanlıştı.
Az önce Elieen'ın baktığı camdan dışarı göz gezdirdi ve ardından yatağına uzandı delikanlı. Camda gördüğü bedenin tenine yapışmış siyah desenler bu gece onu rahatsız etmişti. Aslında Christopher en çok kendi bedenine zarar vermek istiyordu; elinde olsa, teninden çıkmayan bu lanet desenlerine savaş açacaktı.
Ares'in içinde bugün bir huzursuzluk vardı. Kadehlere kırmızı şarabı doldururken, uzun ince parmaklarıyla dağınık saçlarını daha da karıştırdı.
Ares'in burada olma sebebi olan cadı, delikanlının yanına geldi ve gerçekten Ares çok umurundaymış gibi Ares'in kolunu tutarak, "İyi misin?" diye sordu. Başını olumlu anlamda sallayıp kelimelere ihtiyaç duymayan Ares işine tekrar devam etti.
Tahta kapının açılması ile içeriye soğuk doldu, genç adam titredi. Başını kaldırıp içeri girenlere bakmamıştı ama duyduğu ses ile bir kez daha titredi, bu kez soğuktan değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa'nın Çocukları
FantasyEğer paralel evren gerçekse ve sihir yapmak mümkünse ne olurdu? Elieen içinde saklı olan güçleri daha fazla saklayamadı. Bir cadı olduğunu bilmiyordu ama rüzgar parmakları arasında kendisine itaat ediyordu. Bu evrende sihir ve büyüye kimse inanmazdı...