✦
Bay Frey gece ne Elieen'a ne de Damien'a bir şey demedi. Hatta ilk defa bir gece, çocukları uyumaları için zorlamadı. Gece yıldızlarla aydınlanmıştı, çocuklarsa bu aydınlık gökyüzü altında kim bilir kaç saat oturmuştu.
Sabah olduğunda Elieen'ın başı Christopher'ın omzundaydı, kimsenin uyanmaya niyeti yoktu. Belli ki geceyi uyuyarak değil konuşarak bitirmişlerdi.
Diğer bir yanda Ares, tek başına olsa da uyumayanlardan biriydi. Kendisini uykusuz bırakarak ya da her gece bir insan köyüne giderek başını belaya sokacağı belliydi ama tek isteği sevdiği insanları güvende tutmak olduğu için dayanıyordu hepsine.
Sabah tekrar kasabaya döndüğünde yorgunlukla kendini Christopher ve Damien'ın olmadığı odaya atıp dinlenmek istedi ama başaramadı. Korkuları vardı, hâlâ Bay Frey ve çocuklar yurda dönmediği için huzursuzdu; bir aile olmak bunu gerektirirdi. Ares hem gece hem gündüz uykusuz bir ruh gibi beklemeye devam etti. Yorgun çekik gözleri daha da kısılmıştı artık.
Endişesi öğle saatlerinde son buldu. Uykulu gözleri tekrardan mecliste sesleri duyulan çocuklarla açıldı. Dönmüşlerdi.
Elieen'ın eski ruhsuz hâli kalmamıştı. Gün geçtikçe bu evrene alışmaktan çok buraya ait olduğuna inanıyor gibiydi. Belki de Bay Frey'in sürekli olarak söylediği umutsuz sözler artık buradan gidemeyeceğini düşündürmeye başlamıştı, bu yüzden inanmaya çalışıyordu.
Tüm samimiyetiyle usta büyücü onu buraya kabul edip kendi çocuklarından ayırmadan yetiştiriyor olsa da genç kızın kafasındaki en büyük soru işareti Bay Frey'di çünkü adamın bir şeyler bildiğine emindi ya da öyle olmak istiyordu. Adamın sırlarla dolu cümleleri Elieen'ın bilme arzusunu körüklediği hâlde tek bir gerçeği bile öğrenemiyordu. Aslında sadece Bay Frey değil, Elieen'ı tanıyan, tanıdığını düşünen kara büyücüler de bundan öncesinde karşına çıkmıştı. O hâlde genç cadı yabancı değildi ama kimdi? Bu sorunun cevabını öğrenmekten korkan bir yanı da vardı Elieen'ın. Bay Frey bir şeyler saklıyorsa Elieen belki de olmaması gereken birisiydi.
Christopher ve Damien'ın yanından ayrılmıştı düşünmekten yorulduğunda. En yakın arkadaşının, Ares'in şefkatli sözcüklerine bırakmıştı kendini. Elieen'ın aslında kim olduğunu bilen bir kişi de küçük savaşçıydı. Elieen sırrının Ares ile güvende olduğunu bildiği gibi onunla her şeyi konuşabiliyor olmaktan da mutluydu.
"Gidemiyorum ben. Karşımda bir kapı olsa da burayı ve sizi bırakıp gidebileceğimden emin değilim." Burada hayatta kalmak hiç kolay değildi ama gözlerine baktığı her kişi, buna Aria da dahil, sanki Elieen'a gitme diyordu. Bir de kalbinin sesi vardı kalmasını isteyen. Ares, genç kızın söylediklerine gülümsedi, "Nasıl bir yerdi evin?" diye sordu heyecanla. Elieen düşündü biraz, cadde boyu sesi hiç kesilmeyen arabaları, cep telefonu ve televizyonları anlatsa Ares hiçbirisine inanmazdı belki de. Hakkı da vardı, bu evrende Elieen nasıl sihrin varlığına inanmakta güçlük çekiyorsa, Ares de dünyanın gelişmiş teknolojisi karşısında aynı hayrete düşerdi. "İnan bana her geçen gün unutuyorum orayı." dedi Elieen, buruk bir tebessüm vardı yüzünde. "Ama şarkıları ve bir ninniyi hatırlıyorum, babamın bana söylediği ninniyi." Gözünün önüne babasını getirmek istedi ama yüzünü hatırlayamadı. Bunun yanında annesine dair hatırladığı tek bir anı bile yoktu, korktu. Her geçen gün gerçek kimliğini unutacağı için korktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa'nın Çocukları
FantasíaEğer paralel evren gerçekse ve sihir yapmak mümkünse ne olurdu? Elieen içinde saklı olan güçleri daha fazla saklayamadı. Bir cadı olduğunu bilmiyordu ama rüzgar parmakları arasında kendisine itaat ediyordu. Bu evrende sihir ve büyüye kimse inanmazdı...