Kendi köşesine çekilmiş ve kaderine teslim olan kişi sadece Ares değildi. Christopher dalları hışırdayan ağacın altına oturmuş kendi iç sesini dinliyordu. Bu evrende mevsim sonbaharı gösteriyordu, doğa kahverengi tonlarına bürünmüştü.
Tenini kaplayan desenler, Christopher'ı farklı kılıyordu; en azından genç adam böyle düşünüyordu. Yansımasını gördüğü her an o desenlere tırnaklarını geçirip teninden söküp atmak istiyordu. Sakince akan nehre doğru eğildi ve kendisine baktı. Siyah denilecek kadar koyu olan saçları gözleri önüne düşmüş, dağınıktı. Boynundan başlayan ve kollarına kadar inen izler ise en az saçları kadar siyahtı. Ares'in yüzünde bir dikiş izi vardı, bir dikiş izindense bu siyah lanetlere sahip olmak daha mı iyiydi? Genç adam başını iki yana salladı, büyüdüğü insanlar gibi bir büyücü olmak istiyordu, karanlık ile bütünleşmiş ve lanetli olarak anılanlar gibi değil.
Bedenini geriye çekti ve tekrardan sırtını ağaca yasladı. Tereddüt etse de en sonunda karar vererek kapattığı gözleri ile birlikte bir bıçak yarattı. Bu öylesine isteksiz bir büyüdü ki bıçak birkaç saniye sonra Christopher'ın ellerinde su gibi akarak kayboldu. Öfkelenen büyücü bir kez daha gözlerini kapattı ve aynı bıçağı yarattı.
Üzerindeki soluk renkli kumaşı çıkarıp kenara bırakarak, kumaşın altında kalan izleri de meydana çıkardı. Bıçağını omzundan başlayarak koluna doğru indirdi, siyah desenler adeta alev gibi yanmaya başladı. İşte buydu "lanet" olarak adlandırılma nedeni. Büyü kullandığı zaman şiddetli bir acı hissediyordu bu desenler üzerinde, gücünü bu desenlerden alıyordu genç adam. Ve ne zaman onları yok etmek istese bu acı bin kat artıyordu. İlk defa denemiyordu onları yok etmeyi, bu yaşına kadar onlarca defa denemişti ama acısına yenik düşerek her seferinde pes etmişti. Şimdi ise pes etmek istemiyordu, tüm gücünü kaybedecek olsa bile kara büyücü olmak istemiyordu. Oysa Christopher bilmiyordu, onun türünü belirleyenler tenindeki izler değil kalbindeki sesti.
"Dur!" dedi Aria, öyle gür çıkmıştı ki sesi ağaç dallarında bekleyen kuşlar bulundukları ağacı terk etmişti, bir karga hariç. Damien, Aria'nın hemen yanındaydı. Christopher'ı ve yaptığı aptallığı görünce arkadaşının yanına koştu ve elindeki siyah bıçağı alıp kenara fırlattı. Bıçak bir kez daha fazla beklemeden su gibi akıp yok oldu.
Damien, Christopher'ın kenarda duran tişörtünü alıp onun kesilen koluna bastırdı. Kanı da kızıl değil siyahtı. Belki de ruhu bile siyahtı Christopher'ın. Damien tamamen babasından aldığı özelliği ile karşısında duran delikanlıyı on yaş kadar küçük bir çocukmuş gibi azarlamaya başladı. Christopher'ın ifadesi ise tamamen donuktu. Christopher'ın bakışları o kadar hissizdi ki, herkes onun duygusuz olduğunu iddia ederlerdi. Damien dahil, onu en iyi tanıyanlar bile bazen bunu kabul edecek gibi olurdu.
Damien sitem eden sözleri bitince Aria'ya döndü. April'ı çağırmasını istedi çünkü şanslıydılar ki kesik büyülü bir eşya ile kesilmişti. April'ın gücü fazla derin olmayan bu kesiği iyileştirebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa'nın Çocukları
FantasiEğer paralel evren gerçekse ve sihir yapmak mümkünse ne olurdu? Elieen içinde saklı olan güçleri daha fazla saklayamadı. Bir cadı olduğunu bilmiyordu ama rüzgar parmakları arasında kendisine itaat ediyordu. Bu evrende sihir ve büyüye kimse inanmazdı...