BÖLÜM 5
Çoğu insanın hayatını belirleyen unsurlar olurdu. Bunu çeşitli isimlerle adlandırır, bir şekilde yürümeye devam ettikleri yoldan devam ederlerdi hayatlarına. Merve’nin ise yürüdüğünü sandığını o yol farkında olmadan değişmeye başlamıştı. Günlerdir içi içini yiyor, düşünmekten aklı karışıyordu. Üstelik tüm bu karışıklığa neden olan adam ortalıklar da yoktu! Bakışları perdenin ardından sokaktan gelen geçenlere takılmıştı. Koltukta, dizlerini kırarak oturmuş, dirseğini de koltuğun arkasına yaslayarak başını avuç içine yaslamıştı. Uzun yoldan sevdiğinin dönmesini dört gözle bekleyen o hikayelerdeki kadınlardan biri gibi hissediyordu kendisini. Kendi kendisine gülümsedi. Tam da bu sırada yanında bir hareketlilik oldu. Başını çevirip, karşısındaki tekli koltuğa oturan adama baktı. Neredeyse liseden beri arkadaşı olan, aynı zamanda dostu, bazen hiç olmadığı abisi gibi davranan adama baktı. İlker, gözlerini kısmış sevimli bir ifadeyle gözlerinin içine bakıyordu.
“Karın nerede?” diye sordu Merve onun bu haline gıcık olup.
“Karım, sana çay yapıyor arkadaşı.” Diyen İlker, Merve’nin kaşlarını çatmasıyla derin bir nefes alıp yerinde kıpırdandı. “Demek Mavi’nin söyledikleri doğruymuş?” dediğinde Merve sesini çıkarmadan bakışlarını az önceki yere çevirdi. İlker’in “Gerçekten…” diye başlaması üzerine ona doğru döndü. “Seninle evlenmek istediğini söylerken… yani gerçekten evlenmekten mi bahsediyordu?”
Merve, gözlerini kısarak İlker’e baktı. Lisede başlayan arkadaşlıkları üniversite yüzünden ayrı şehirlere düşmüş olsalar da devam etmiş, bugüne kadar gelmişti. Üstelik İlker, Merve’nin en yakın arkadaşıyla evlenmişti. Bu yüzden iki kere en iyi arkadaşı oluyordu. Genç kadın, sinirle başını sallarken İlker inanamıyormuş gibi bir kere daha homurdandı. Eğer bunu bir kere daha tekrarlayacak olursa Merve ona saldıracaktı. Günlerdir düşünmekten başına ağrılar girdiği bu konunun böyle tepki çekmesini beklemiyordu. Yani… Sanırım…
“İşte çaylar da geldi!”
Mavi’nin elinde tepsiyle yanlarına geldiğini görünce omuzları rahatlamayla birlikte çöktü. Tüm bu bekleme zamanı boyunca yanında herkesten çok o durmuştu. Saçma sapan nedenlerden ötürü ağlama krizlerine girdiğinde başını en çok onun omzuna yaslamıştı. -en azından fırsat bulup görüşebildiklerinde!- Uzanıp fincanını eline alırken arkadaşlarının yandan birbirlerine baktıklarını görüp gözlerini devirdi. “Neden herkes bunun yanlış olduğunu düşünüyor?” diye patladı. Sesini yükseltmek istememişti ama yükselmişti işte. Mavi, İlker’in yanındaki diğer koltuğa oturarak önce ona ardından da gözlerinin içine baktı. “Çünkü bu doğru olamayacak kadar yanlış canım.” Dedi.
“Onu seviyorum.”
İlker, bir kez daha homurdanınca Merve “Bir daha aynı şeyi yaparsan o çillerini burnunun üzerinden cımbızla çekerek yolarım. Kes şunu!” diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK LABİRENTİ ( Kuyu Serisi #1)
General FictionÖzlemek... Tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmak gibiydi. Geçmiyordu. Bitmiyordu. Birini uzaktan sevebilmenin ötesinde özlemin ucu bucağı olmuyordu. Yakıyordu. Ağlatıyordu. Merve, Mir Ali'nin gidişinin ardından bir kırık kalple baş başa kalmıştı...