BÖLÜM 24 "Vay be kocasından dayak yiyip mor çatıya sığınanı görmüştüm de sevgilisinin düşmanından dayak yiyip, geceyi sevgilisinde geçireni hiç görmemiştim." Diyerek alay ediyordu Behrem. Saçlarını tepesinde bir kalemle topuz yapmış kucağındaki cips paketini sömürmekle meşguldü. Ah bir de Merve'nin başının etini yemekle. Bir yanında Karaca diğer yanındaysa Behrem olan Merve'ninse durumu içler acısıydı. Karaca hiç sesini çıkarmazken sağ olsun Behrem'in çenesi yine sahalardaydı. Üstelik sürekli bir laf sokma peşindeydi. Bazen onun kendisini sevip sevmediğinden emin olamıyordu. Üzerlerinde pijamaları etraflarında bir sürü çerez yığını vardı. Merve'nin bu geceye dair planları farklı olsa da yine de kızları evinde ağırlıyor olmak güzeldi. Keşke Mavi de onlara katılıyor olsaydı.Behrem'in kikirdeyerek konuşması ana dönmesini sağlarken "Biraz daha bağırmak ister misin?" diye sordu. "Annemler de duymuş olur.""Annenler bence az çok anlamışlardır da baban dokuz ay sonrasından korkuyordur." Diye takıldı Behrem. O ana dek suskunluğunu başarıyla koruyan Karaca kolasının asidinde neredeyse boğulmak üzereydi. Gülerek kızlara baktı. Merve gözlerini kısıp ona bakınca omuzlarını silkti. "O haklı." Dedi."Hiçbir şey olmadı!" diye tısladı Merve. İnsanlara kendisini anlatmak zorunda olduğu için sinirleniyordu. Annesine yüzündeki bereler için açıklama yaparken zorlanmıştı ama şimdi daha çok zorlanıyordu.Karaca "Olabilirdi de bunun açıklamasını bize yapmak zorunda değilsin.""Eveet zorunda." Diyen Behrem yüzünde sinir eden gülümsemesiyle kirpiklerini kırpıştırınca Merve iç geçirerek arkasına yaslandı. Sanki böylesi daha iyiymiş gibi. Saçlarını tutturduğu tokayı çekip çıkardı. Arkasında bir yere attıktan sonra "Sizi eğlendiriyor olduğuma sevindim." Diyerek Behrem'e döndü "Düğün için her şey hazır mı?" diye sordu.Arkasına yaslanarak bacaklarını çaprazladı. Behrem "Bir organizasyon şirketiyle anlaştığımızı biliyorsun. Yer konusunda hiçbir sıkıntımız yok. Gelinlikte tamam." Dediğinde Merve "Ama?" diye sordu.Behrem gözlerini devirdi. "Hedeon hemen evlenmemiz konusunda baskı yapıyor." Dedi "Ona göre birkaç ay daha beklemek işkenceden farksızmış." Deyince Karaca "Neden acaba?" diye söylendi.Merve ona baktı. "Ne? Bu da ne demek oluyor?" diye sordu merakla.Behrem "Abartıyor. Bir şey demek değil.""Adama gösterip elletmiyor taktiği uyguluyor." Diyen Karaca kaşlarını kaldırarak gülerken Behrem'in yanakları kızardı. Merve onun bu halini görünce katıla katıla gülmek istese de yapamadı. Zira Behrem'in yırtıcı tarafından bazen korktuğu oluyordu. "Zavallı Saruhan." Diyen Karaca'ya bakıp susmasını işaret ederken Behrem "Ha ha." Diyerek yeni bir cips paketine geçti. Ardından Karaca'nın uğraşmalarına dayanamayarak gülmeye başladı. "Aşkım ya! Yerim onu yer yer." Deyip ağzına cips atarken Merve de ona katıldı. "Sen anlat" dedi Karaca "İş ve Mir Ali derken görüşemiyoruz artık."Merve tavana bakarak içini çekti. Omzunu silkti. Sonra "Biraz inişli çıkışlı olsa da benim için iyi gidiyor. Bazen Mir Ali'nin aklına girip ne düşündüğünü ne hissettiğini öğrenmeyi çok istiyorum."Behrem "Emin değil misin?""Kendi hislerimden eminim. Açıkçası onunla öpüşene kadar bu kadar..." Durup düşündü sonra "Hislerimin bu kadar yoğun ve de canlı olduklarından emin değildim. Evet onu bekledim ama onu gördüğümde bile hissettiklerim şimdiki gibi değildi. Bir tarafım iki iyi arkadaş olarak yolumuza devam edeceğimizi söyleyip duruyordu. Ama sonra beni öptü ve sanki onca zaman içeride tutmakta zorlandığım hislerin kapısı açılıverdi. Onca sene ona dair hissettiklerimin labirentinde bir o yana bir bu yana koşup durdum. Işık oradaydı ama yakalayamıyordum. Şimdiyse baştan sona ışıkla dolmuş bir haldeyim. Bir an olsun ayrı kalmayı düşünemez hale geldim ve bazen bunun hastalıklı bir düşünce olduğu kanısına varıyorum. Bilmiyorum. Bazen onunda gözlerinde görüyorum aynı ifadeyi. Aynı şeyleri o da bana soruyor. Bu nasıl mümkün olabilir? Oluyor işte! Seviyorum. Aşığım ulan!" deyince Karaca kahkaha attı. Behrem ise gözlerini kısmış yüzüne bakıyordu."Ne? Ne oldu?" diye sordu Merve. Behrem birden ağlamaya başladığındaysa panikledi. Karaca kahkahalarla kuzeninin haline gülerken Merve onun dizine vurup "Kalksana!" diye bağırdı. "Behrem iyi misin?" diye soran Merve kızın yanına oturup bir koluna girince Karaca da kalkıp yanına geldi. "Hem çok romantik hem de salaksın." Diyen Behrem burnunu çekerken cips paketine elini daldırdı. "Bunların hepsi regl yüzünden. Patlama noktasına geldim. Üstümde çok fazla baskı var resmen. Sen de böyle söyleyince, Hedeon arada hisler konusunda odun olduğumu söyleyip duruyor. Bir an kendimden şüphe ettim." Dedi.Merve kendisini tutamadı. Hıçkırır gibi bir ses çıkarınca Behrem kızarmış gözlerle ona baktı. Gözleri cam gibi olmuştu. "Özür dilerim." Diyen Merve onun yanaklarındaki yaşları silerken "Saruhan'a söyle boşanmak istediğinde seni savunacak sıkı bir avukata sahipsin." Dediğinde "Boşamam ki! Hayatını zindan ederim ona." Dedi burnunu çekerek. İçini çekip başını Merve'nin omzuna yaslayınca genç kadın Karaca'ya baktı. "Sen neden gülüyorsun?" diye sordu.Karaca bir şey söylemedi. Ama gözlerinin içine bakarken Merve bir an bakışlarını kaçırma isteğiyle dolup taştı. Üçü birlikte tek kişilik yatağında kol kola otururlarken Merve gülümsedi. Kızları seviyordu.**Mir Ali, evin eşyalarının yerleştirilmesini izlerken iç mimar olarak tuttukları Akın Bey neredeyse dediklerini yapmış gibiydi. Gerçi bir ara mutfağın tüm camlarını duvara çevirme konusunda başının etini yemiş olsa da kavga etmeden, gayet güzel bir şekilde anlaşmayı başarmışlardı. Ve görüyordu ki adam işini iyi yapıyordu. Ön kapı açıldığında Mir, Akın'ın imzalaması için vermiş olduğu kağıtları okuyordu. "Bitmiş he." Diyen Menaf hayranlıkla etrafına bakınırken "Çok güzel gözüküyor." Dedi."Sen bir de mahzeni gör." Dedi Mir Ali.Menaf, gülümsedi. "Mahzen değil ama ahırların olduğu kısım çok iyi olmuş. Atları almışsın?" diye sorduğunda Mir Ali "Bir yerden başlamam gerektiğini düşündüm. Diğerleri için hala araştırma peşindeyim. Seyis olarak işe alacağım ve burada çalışacak kişiler için arazinin doğu kanadına küçük bungalov tarzı yerler yapılacak. En azından şehre inmek zorunda kalmadıklarında eşleriyle ya da tek başlarına kalabilirler."Menaf "Vay be. Patrona bak. Beni de işe almayı düşünür müsün?" diye sorunca Mir gülerek onu başıyla evin en sevdiği kısma çağırdı. Mutfağa! Büyük bir ada tezgâhın üzerine sarkan bakır tavalar Mir Ali'nin yakın zamanda burada yemekli partiler vereceğini gösteriyordu sanki. Mutfak anlamıyla Amerikan tarzıydı. Büyük ve geniş dolaplar, gösterişli aksesuarlarıyla hiçbir şeyinden kaçınılmamıştı."Merve nasıl?" diye sordu kendisine bir bardak su doldururken musluktan.Mir içini çekerek taburelerden birine oturdu ve bisküvi kavanozunu önüne çekti. Kapağını açtıktan sonra "İyi." Dedi "Kendisini kötü hissetmediğini söyleyip duruyor."Menaf "İyiyim diyorsa iyidir." Diyerek suyunu içtikten sonra gidip karşısına oturdu. "Sen nasılsın?"Mir bakışlarına karşılık verdi. Bir süre birbirlerine baktılar. Menaf başını iki yana sallayınca Mir Ali içini çekerek "Hiç olmadığım kadar iyiyim." Dedi. "Başta bunun sorun olduğunu düşünüp duruyordum ama değilmiş."Menaf "Yani?""Merve'nin bana iyi geldiğini söylerken bunun ne demek olduğunu o ana dek fark etmemiştim. Sanki içimdeki iltihaplı yaranın iyileşmesi ona bağlıymış ve ben iyi olunca ona ihtiyacım kalmayacakmış gibi düşünüyordum. Ama sonra bir şey oldu. Aynısının ona da olduğunu biliyorum. Bu kadar kısa zamanda, birbirimizi doğru dürüst tanımazken üstelik kesseler bile kopamayacağımız bir bağla bağlandığımı hissediyorum. Hala aklımın bir köşesi o karanlık labirentin içinde sıkışıp kalan çocukla birlikte ama şimdi o çocuk o labirentin içine vuran ışığı görebiliyor. Onu takip ediyorum ve bu olduğu zaman Nevzat'ı düşünmüyorum. Yaşadıklarımı, bana yaşatılanları düşünmüyorum ve bunun üstesinden geleceğime inanıyorum. Sadece öfkeden ibaret olmadığımı biliyorum.""Değilsin zaten."Mir Ali ona bakarak 'Hadi oradan' dercesine gülümsedi. "İkimizde nasıl biri olduğumu biliyoruz. Hala çocukluğuma dair net hatıralara sahip değilim. Öz ailemle beni kaçıran kadının yaşattıkları arasında gidip geliyorum. Kendim olarak yaşadığım tek zaman dilimi lise dönemine ait. Ondan sonrası yine yok."Menaf "Bu senin suçun değil."Mir Ali sustu. Düşünüyordu. "Ne yaparsam yapayım insanlardan şüphe etmeye devam edeceğim."Menaf "Kimse senden hemen güvenmeni beklemiyor zaten. Sahip olduğun bu hayat senin. Kime güvenip kime güvenmeyeceğine de sen karar verirsin. Yetişkin biri oldun diye hayatında bir sürü insanın olmasına gerek yok. Kimseyle arkadaşlık etmene bile gerek yok. Bazen yalnızlık iyidir. İnsana insanlardan daha iyi gelen şeylerde var. Kendine birileriyle iyi anlaşma ya da ilişki yaşama konusunda baskı yaparsan zaten en çok zarar gören sen olursun. Kimse senden bunu beklemiyor. En azından ben, biz. Hayatında sadece Merve'yi mi istiyorsun? Al o zaman. Kimsenin buna karşı çıkacağını sanmıyorum." Diyerek kavanozdan bisküvi alıp ağzına attı. Mir Ali ona bakarken gülümsüyordu. "İyi ki varsın dediğim nadir insanlardansın." Dediğinde Menaf "Bence de. Ben iyi ki varım." Dedi ve konuştu. "Hafıza konusuna gelince. Bence ona da çok fazla takılma. Annem, abisine olanları hatırlarken halen daha çocukluğuna dair bazı şeyleri hatırlayamadığını söylüyor. Ki ona seninki gibi bir yöntem uygulanmadı ama içini ferahlatacaksa eğer teyzem de birçok kez zihinsel işkenceye maruz kalmış."Mir Ali "Teyzem demişken, annemin Merve'ye ders verdiğini neden söylemedin?"Menaf "Ha o mu?"Mir Ali "Ha o."Menaf "Yani o zamanlar bende pek iyi durumda değildim sevgili kuzenim. O an için sanırım teyzeme bir meşgale gerekiyordu ve Merve de bunun için iyi bir nedendi. Neden? Öğrenememiş mi?" diye sorunca Mir dudaklarını ıslatarak güldü. "Öğrenmiş sadece bunu beklemiyordum.""Giderken ablandan Merve'ye göz kulak olmasını istemişsin geri zekalı. Ne yapmasını bekliyordun? Kendi hayatını bırakıp Merve'nin hayatını yaşamasına yardım etmesini falan mı? Annene giderek en doğru olanı yaptı. Kimse Derin Kohen'den daha iyi bir öğretmen değil." Diyen Menaf kavanozdan bir bisküvi daha alınca suratını buruşturdu. "Neden bu pesküvitleri kremalı aldın? Ne anlıyorsunuz bunu yemekten ya!" diye homurdanıp ikiye ayırdığı bisküviyi ağzına attı. Parmağına bulaşan kremayı bir peçeteye silerken Mir Ali "Neyli istersin?" diye sordu gülerek."Mümkünse çikolatalı olsun. Biskrem olabilir ama kesinlikle Oreo ya da Negro olmasın, iğrenç çünkü." Diyen Menaf kuzeninin kendisine gülerek baktığını görünce ona göz kırparak yumruğunu uzattı. Tokalaştıklarında gülmeye başladılar. Mir Ali hayatında ne olursa olsun sahip oldukları konusunda şanslı olduğunu biliyordu.**Evdeki yoğun yeni eşya kokusu yüzünden bu akşamı geçirmek üzere siteye gelmişti. Kapıdaki güvenlik görevlileri aracın içeri geçmesi için kapıları açtıklarında yüzlerindeki ifade genç adamı güldürdü. "Sizin yokluğunuza o kadar alıştılar ki artık sizi görünce bu tepkiyi vermeleri kaçınılmaz" dedi Korhan. "Nevzat konusunda bir haber geldi mi?" diye sordu. Araba evin önüne yanaştığında Mir ceketini düzelterek kapıyı açtı. Korhan dışarı çıkıp yanına geldi. "Merve Hanım'ın şikayetinden sonra hakkında bir suç duyurusunda bulunuldu. Yerini henüz belirleyemediler ama bulunduğu anda size haber verilecek." Diyen Korhan'a bakan Mir Ali "Belki de benim onu bulmamı bekliyordur." Dedi.Adamın kaşlarının çatıldığını, gözlerininse şüpheyle kısıldığını gören Mir yüzündeki tebessümle "Merak etme." Dedi "Düşünmeden hareket edecek değilim. En azından ayarlarımla oynamadığı müddetçe." Adama bir baş selamı vererek yanından geçip evin bahçesine girdi. Annesinin özenerek baktığı güller yaprak dökümündeydi. Ellerini ceplerine sokarak basamakları çıktıktan sonra derin bir nefes aldı. Cebindeki elini çıkarıp zile bastı. İçeriden çığlık atarak gelen çocuğun sesini duyunca derin bir nefes aldı. Kapı açılıp da yüz yüze gelince Asil'in yüzündeki ifade görülmeye değerdi.Mir Ali içeri adımını atacağı sırada suratına kapanan kapıyla neye uğradığını şaşırdı. Bir eliyle burnunun ucunu ovalarken içeride Erdem Bey, Asil'e kimin geldiğini soruyordu. "Şura abla geldi. Lidya'nın boya kalemlerini getirip gitti." Diyen Asil yan gözle kapıya bakarken kaşlarını çatmıştı. Mutfakta yine bir hengâme vardı. Lidya, babasının kucağında onunla birlikte köfte hamuru yoğuruyor bir yandan da kikir kikir gülüyordu. Mir ise o sırada sakinleşmeye çalışarak derin nefesler alıyordu. Cebindeki anahtarları çıkarıp kapıyı açınca Asil'in asık suratıyla karşılaştı. Onun "Git buradan." Diye hırlamasıyla "Hoşt!" deyip içeri girdi ve düşününce kendisine yakıştıramayacağı hareketi yaptı. Asil'i yakaladı ve bir eliyle ağzını kapattıktan sonra onu az önce kendisinin durduğu yere koydu. Kapının dışına.Kapıyı üzerine kapatıp içeri girdiğinde ceketini çıkarıp eline aldı. Mutfaktan gelen seslere doğru yürüdü. Annesiyle babası yine kavga ediyorlardı. "İnanabiliyor musun Lili; annen bıçak kullanma konusunda bu kadar becerikliyken salata yapma konusunda nasıl bu kadar beceriksiz olabiliyor anlamıyorum.""Bıçağıma yakın olduğunu unutma!" diye bağıran annesinin gülümsediğini görünce bakışları yumuşayan Mir, içinin özlemle sızladığını fark edince derin bir nefes aldı. Kendisini ilk fark eden Lidya oldu. Başını kaldırıp pırıl pırıl parlayan gözlerle kendisine bakınca Mir ister istemez gülümsedi. "Ha Mir!" diye ciyaklayan kız babasının kucağından aşağı zıplayıp kucağına koştu."Ellerin..." diye bağıran babasına aldırmadan küçük kardeşini kucaklayan Mir onu sımsıkı tuttuğunda "Köfte yoğuruyoruz." Diyerek parmaklarını gösterdi. Mir suratını buruşturdu. "Yine mi köfte makarna gününe denk geldim?" diye sordu.Lidya başını iki yana salladı "Hayır. Bunları patlıcanların içine saracak babam. Annem onları kızarttı. Bizde bunları yoğurup içine koyacağız. Sonra fırında piştikten sonra annem üzerine domates sosla, yanına yoğurt verecek. Değil mi anne?" diye sordu."Hı hı." Dedi Derin Hanım.Mir Ali "Sen sebze seviyor musun?""En sevdiği şey." Dedi babası yanlarına gelerek "Hamburgeri bile zorla yediriyoruz."Mir'in kaşları havaya kalkınca Lidya utanarak "Ama güzel değil." Dedi. Yan yan Mir Ali'ye baktı. Mir dayanamayıp onu yanaklarından öpünce kızın iç geçirmesi üzerine onu daha sıkı tutarak mutfağın içine ilerledi. Kızı ada tezgâhın üzerine oturttuktan sonra babasıyla sarıldılar. Annesine baktı. Ona bir adım atıp, sarılmak konusunda gidip gelirken Derin Hanım başını sallayarak işine geri döndü. "Asil'i içeri al." Dedi.Mir Ali dudaklarını birbirine bastırınca Erdem Bey oğluna baktı. "Ne demek içeri al? Neredeki?" diye sordu.Annesi içini çekerek "Kapının önündedir." Dediğinde babasının "Yok artık. Aşk olsun Mir Ali!" demesiyle omuzlarını silkti. Zavallı adam endişeyle söylenerek kapıya doğru koştururken genç adam kıs kıs gülüyordu. "Hıı donmuşsun." Diye söyleniyordu babası. Kucağında Asil'le içeri girdiklerinde çocuk panter gibi babasının kucağından zıpladı. Mir Ali ondan gelecek her tepkiye hazırdı. Bu yüzden bacaklarına yiyeceği tekmeden kaçınırken çocuğun hırsından bağırmasını keyifle izledi. Başının üzerinden tutup onun kendisine yaklaşmasına izin vermezken babasına bakıp "Beni içeri almadı." Dedi.Erdem Bey "Bu onu sokağa atmanı gerektirmezdi genç adam." Dedi.Mir Ali "O da düzgün davranmış olsaydı." Diyerek kafasından itelediği çocuğun gözlerine baktı. Sanki Asil bir yanardağdı ve bakışları da lavlarla güçleniyordu. Mir ona baktıkça keyifleniyor ve yüzüne yansıyan her gülümseme de çocuğun çileden çıkıyor olması ona zevk veriyordu. "Seni sevmiyorum!" diye bağıran Asil, babasının "Bu abinin suratına kapıyı kapatabileceğin anlamına gelmiyor küçük bey." Demesi üzerine durup ona baktı. "O benim abim değil." Dedi."Evet öyle." Dedi annesi. Başını çevirip ona baktığında duruşunu korumaya çalıştığı o kadar belliydi ki. "Onu sevmesen bile ona saygısızlık edemezsin. Bu sefer o da sana, senin istemediğin şekiller de davranmaya başlayacak."Lidya "Ben seni seviyorum." Diyerek aralarına girdiğinde mutfakta bir sessizlik oldu. Mir başını eğip "Bende seni seviyorum." Dedikten sonra "Benlik bir şey yoksa eğer gidip biraz uzanacağım." Dedi. Ve Asil'in yanından geçip giderken onu itekledi.Annesiyle babası arkasından "Mir Ali!" diye bağırınca kahkahalarla gülmeye başladı. Ellerini pantolonunun ceplerine sokup, ıslık çalarak merdivenleri tırmandı. Kendisini odasına atar atmaz cep telefonunu çıkardı ve yatağına uzandı. Yüzünde bir gülümsemeyle mutluluğunu daha da arttırmak isteyen genç adam, Merve'yi arayıp onunla konuşmaya başladığında dünya umurunda değildi. Küçük, gıcık erkek kardeşi bile!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK LABİRENTİ ( Kuyu Serisi #1)
Ficção GeralÖzlemek... Tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmak gibiydi. Geçmiyordu. Bitmiyordu. Birini uzaktan sevebilmenin ötesinde özlemin ucu bucağı olmuyordu. Yakıyordu. Ağlatıyordu. Merve, Mir Ali'nin gidişinin ardından bir kırık kalple baş başa kalmıştı...