Bölüm 12

262 40 3
                                    

BÖLÜM 12Haftalardır yoğun iş programından ötürü başını kaşıyacak zamanı zor buluyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM 12

Haftalardır yoğun iş programından ötürü başını kaşıyacak zamanı zor buluyordu. Büyük davalarda Poyraz Kılıç Altun'a yardımcı olmak bile bazen çok yorucu olabiliyordu. Ekranın başına eğilmiş, bir elinde paskalya çöreğini kocaman ısırıklarla yerken bir yandan da boşanma davasında avukatlığını üstlendiği adamın hikayesini gözden geçiriyordu. Kapısı tıklatılarak açılırken, Elçin'in gülümseyen yüzü gözlerinin kısılmasına neden oldu. "Nasıl oluyor da ben bu kadar berbat gözükürken sen bu kadar ..." Diyerek elini salladı. Genç kız gülümseyerek bir fincan sıcak çayı önüne bıraktı. "Kuru kuru boğazınızdan geçmez diye düşündüm." Dedi.

Merve "Senden nefret ediyorum. Şu durumda senin beni pohpohluyor olman gerekir."

"Şekeri de yanında." Diyen Elçin kendisine gülümsemeye devam edince Merve içini çekerek doğruldu ve arkasına yaslandı. "Çıkar ağzındaki baklayı" dedi.

"Mir Ali Bey'in evi son hızla yapılmak üzere. Dila'nın söylediğine göre kat kat bir ev inşa ettirmektense... daha çok çiftlik evine benzer bir şey inşa ediyorlarmış."

Bunlar Merve'nin ilgisini çekmiyordu ki! "Mir Ali'nin yatacak bir yer yapması çok hoş olsa da duymak istediklerim bunlar değil." Dedi.

Elçin "Dila da ben de sizin bildiğinizden farklı bir şey bilmiyoruz. Tek bildiğimiz kuzeniyle kaldığı süre boyunca evden dışarı çıkmadığı." Aklına aniden bir fikir gelmiş gibi duraksadıktan sonra "Bir ara Berat Albayrak'la görüşmüşler," dedi "Ne için olduğunu elbette bilmiyorum ama belki bilmek istersiniz diye düşündüm." Dedikten sonra Merve'yi düşünceleriyle bir başına bıraktı. Yedi senedir onların yanında olmasına rağmen hala birçoğunu tanımıyordu. Mir Ali'nin ne yaptığını ne planladığını bilmiyordu. Boşta olan eliyle başını kaşırken odasının kapısı açıldı. Poyraz Bey, başını içeri uzatmış gülümsüyordu.

"Bugün izinlisin." Dediğinde Merve "Kovuldum değil mi?" diye sordu. Poyraz Bey, içeri girip kapıyı arkasından kapattı. bir koltuğa oturup, eliyle Merve'nin elindeki çörekten bir parça vermesini işaret ettikten sonra "Bir buçuk aydır sana nefes aldırmadığımı fark ettim." Dedi. Merve, gülümsese de bu adamla konuşurken hareketlerine dikkat etmesi gerektiğini kendisine defalarca söyleyip durdu. "Gidip bir duş al ve güzel bir uyku çek."

"Bir dava üzerinde çalışıyorum."

Poyraz Bey "Araştırmayı istediğin her neyse, bana söyle. Asistanların halletmesini sağlarım." Dedikten sonra bakışlarını odanın içerisinde dolaştırdı. Merve, bundan istifade ederek adamı incelemeye koyulduğunda kalp atışları hızlandı. "Mir Ali ile görüşüyor musun Merve?" diye sorduğunda hazırlıksız yakalandı.

"Beni itiyor." Diyebildi birkaç saniyenin ardından.

"O zaman sende onu it."

Merve, kaşlarını çatınca "İlişkiler ilgilenilmek isterler." Diyen Poyraz Bey'e içini çektiğinde, daha sonra "Şey o bunu da istemiyor." Diye yanıt verdi genç kadın. "Onunla konuşmaya çalıştığımda beni itmekten fazlasını yaptı. Sanki düşmanıymışım gibi davrandı. Canı ne zaman isterse o zaman benimle konuşurmuş. Sanki benim cevaplara ihtiyacım yokmuş gibi! Beni deli ediyor. Ona hem üzülüp aynı zamanda öldüresim geliyor." Dediğinde Poyraz Bey'in gülümsediğini görerek dehşete düştü. "Ö-özür dilerim. Yeğeniniz olduğunu biliyorum ama..."

Adam rahat bir halde omuzlarını silkti. "Siz gençlerin birbirinize nasıl yaklaştığınız beni ilgilendirmese de aranızda yaşanacak bir şey kaldığına dair inancınız tamsa bunun için mücadele etmeniz gerektiği kanısındayım. Mir Ali, gençken de zor bir çocuktu. İnsanlarla arasında belirli bir mesafe vardı. Aradan geçen zamanı düşününce bunun ilerlemiş olması kaçınılmazdı zaten ama bazen bazı şeyleri alttan alman gerekir ve burada en büyük iş sana düşüyor."

"Çünkü hisleri karışık olan ve ne yapacağını bilemeyen o olduğu için mi?" diye sordu Merve.

Poyraz Bey "Her an patlamaya hazır bir bomba olduğu için, Merve. İlişkiler böyledir. İki kişi asla aynı karakterde olmaz. Biri çok bağırıyorsa diğeri susar. Biri çok konuşuyorsa diğeri az konuşur. Biz buna denge diyoruz sizse inat çoğu zamansa gurur." Ayağa kalkıp içini çekti. "Belki duymuşsundur her deliye bir akıllı düşer derler."

Merve, neredeyse gülecekti. Adam kapıyı açıp gittikten sonra gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı.

**

Mir Ali, inşaatın her şeyiyle ilgileniyordu. Eğer istediği gibi giderse, yeni evine hemen yerleşebilir ve planladığı gibi işlerine başlayabilirdi. "Ev çok güzel olacak." Diyen Korhan'ın sesiyle başını sallarken "Eğer istediğim gibi giderse evet" diye mırıldandı "Babam neden beni çağırdığını söyledi mi?"

"Hayır." Dedi Korhan "Ama o cep telefonunu neden yanında taşıdığını da merak ettiğini söylememi istedi."

Mir Ali, güldü. "Duymamışım." Dedi. Kucağındaki dosyaları okumaya devam ederken "Benim yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sordu Korhan.

"Hayır." Dedi "Bu benimle ilgili."

Korhan "Yardım etmek istediğimi söylesem peki?"

Mir Ali'nin gülümsemesi ağır ağır soldu. "İhtiyaç duyarsam söylerim." Dediğinde arabada durdu. Dosyaları çantasına koyup, dışarı çıktı. Evin bahçesine girdiği sırada ön kapı savrularak açıldı. Karaca yanında Atıl'la birlikte bir adım geride duruyorlardı. Önlerindeyse küçük kız kardeşi olduğunu söyleyen Lidya vardı. Yüzünde gülücükler açarak gözlerinin içine bakarken Mir Ali'nin onu görmezlikten gelmesini zorlaştırıyordu.

"Hoş geldin, Mir." Diyen ablasına bir baş selamı verirken, uzanıp Atıl'ın elini sıktı. "Evlendiniz mi?" diye sordu.

Ablası pis pis sırıtınca Atıl gözlerini devirdi. "Henüz değil." Dedi "Ablanın tuhaf inançları var." Diyerek elini Karaca'nın beline koyarak onu geriye çekti. Mir Ali, çantasını omzuna asarken hala orada durmakta olan Lidya'ya baktı. "Naber?" dedi. Parmağının ucuyla kızın yanağını okşayarak bekledi. Lidya, elini tutup "Annem yemek yapmaya çalışıyor." Dedi.

Mir Ali'nin kaşları havaya kalktı. "Ama yapamıyor. Babamla kavga ediyorlar yine." Dediğinde genç adam gülümsedi. Hiç düşünmeden eğilerek kızı kucağına aldı. Lidya kıkırdayarak kollarını boynuna doladığında "Bu zamana kadar açlıktan ölmemişsin." Diyen Mir, kızın "Babam çok güzel makarna yapıyor" demesiyle kahkaha attı. Salona geçtiklerinde Mir Ali, yalnız olmadıklarını fark ederek duraksadı. "Bu Merve." Diyen Lidya'ya kısa bir süre bakan genç adam, Karaca'nın "Sürpriz." Demesiyle gözlerini kısarak yeniden Merve'ye döndü. "Hoş geldin." Dediğinde onun "asıl sen hoş geldin" demesi üzerine gidip koltuklardan birine oturdu. Mutfaktan anne ve babasının didişme sesleri gelirken Mir Ali, Merve'nin sürekli buraya gelip gelmediğini merak eder oldu. Elinde fıstık torbasıyla koşarak içeri giren Asil, Merve'nin yanına çıkıp oturunca kaşlarını çatmasına engel olamadı. "İkisi çok iyi anlaşıyorlar." Diyen Karaca da gelip tekli koltuklardan birine oturunca Mir dönüp ablasına baktı. Öyle mi dercesine başını Merve'ye çevirdiğinde onun kendisine bakmadığını, bunun yerine Asil'in kendisine ikram ettiği fıstıkları yemekte olduğunu gördü. Lidya kucağında kıpırdanarak dikkatini kendisine çekerken gülümseyerek ona baktı. "Sana da fıstık getireyim mi?" diye sorduğunda Mir Ali "Gerek yok." Diyerek kızın saçlarını sevdi "Saçlarını kim ördü?"

"Bade Teyzem. Şura Abla'nın saçlarını da o örüyor." Dedi Lidya.

Mir Ali "Çok yakışmış" deyince aldığı karşılık küçük kızın sevgi dolu gülümsemesi oldu. "Sen Karaca'yla mı çalışıyorsun?" diye sorduğunda dudaklarını büzerek "Hayır." Dedi "Çalışmıyorum."

"Yaaa." Dedi "O zaman ne yapıyorsun?"

Mir Ali, bir omzunu silkti "Şimdilik hiçbir şey." Dedi. O sırada Asil "O tembel." Diye homurdanınca Karaca kıkırdadı, Lidya ise "Hiç de bir kere!" diye bağırdı.

"Tembel değilsin sen!" diyerek kendisine dönen Lidya'nın gözünün içine bakıp "Beni savunman hoşuma gitti." Dedi. Kızın çenesini okşayarak onun gözlerinin içine bakarken "Neden buraya geldi?" diye sordu Asil. Mir Ali ona bakınca çocuk çatık kaşlarla kendisine döndü. "Seni sevmedim." Dedi.

Lidya'nın kucağında kıpırdanması onun yeniden harekete geçeceğini gösterince Mir Ali, derin bir nefes alarak kızı sımsıkı kucakladı. Kardeşi başını çevirip yüzüne baktığında "Okula gidiyor musunuz?" diye sordu Mir. Lidya "Ben birinci sınıfa gidiyorum." Dedi "Asil de ikinci sınıfa gidiyor. O sekiz ben de altı yaşındayım." Dediğinde "Kilid'deler." Dedi ablası.

"Evet, orası çok güzel. Bir sürü renkli çocuk var." Diyen Lidya, Karaca'nın kahkaha atmasına sebep olurken, mutfaktan kıpkırmızı olmuş bir suratla dışarı çıkan Erdem Bey "Sohbetinizi bölmek istemem fakat yemek hazır." Dedi. Mir Ali, Lidya'yı kucağından indirdi. Ayağa kalktıklarında Merve'yle yüz yüze geldiler. "Nasılsın?" diye sordu.

"Yorgun" diye yanıt veren genç kadın, başıyla yürümesini işaret edince Mir "Peki." Diyerek yürümeye başladı. "Neden buradasın?" diye sormadan duramadı. Merve'nin bir kaşı havaya kalkarken "Gelip gelemeyeceğimi sana soracağımdan haberim yoktu." Dediği sırada Asil'in onları dinlediği verdiği cevaptan belliydi. "Sormana gerek yok zaten! Burada istenmeyen o!"

Mir Ali, gözlerini kısarak küçük çocuğa baktı. İkisinin de birbirlerinden hoşlanmadıkları belliydi. "Burası benim evim!" diyen Mir, çocuğu iterek önüne geçtiğinde, Merve arkasından itiraz ederek bağırdı. "Bu yaptığın hiç hoş değildi. O daha çocuk."

Mir Ali "Hı hı, eminim öyledir" ablasıyla birlikte eskiden olduğu gibi yan yana oturduklarında, artık mutfak adasının etrafında farklı insanlar da vardı. Karaca'nın yanına oturan Atıl, Lidya ve Asil ile çoğalmıştı. Orada olmak kendisine ne kadar garip geliyorsa onlara sıradan bir günü paylaşıyorlarmış gibi geldiği çok açıktı. Merve'nin, annesiyle babasına yardım etmesinde bile Mir Ali'ye gelen bir yabancılık hakimken ablasının onu koruma işini layığıyla yerine getirdiğini görebiliyordu. Merve'yi gözetmekle kalmamış onu olduğu gibi ailesinin içine dahil etmişti.

AŞK LABİRENTİ ( Kuyu Serisi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin