Bölüm 9

282 36 0
                                    


BÖLÜM 9"Burada mı oturuyor?"Arabanın kapısına yaslanmış, elleri ceplerinde karşısındaki villaya bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM 9

"Burada mı oturuyor?"

Arabanın kapısına yaslanmış, elleri ceplerinde karşısındaki villaya bakıyordu. Arazinin çevresini sarmış olan duvarlar, geçilmezi zor kaleleri andırıyordu. "Son iki senedir burada yaşıyor." Diyen şoförüne baktıktan sonra Mir Ali yeniden bakışlarını önündeki manzaraya çevirdi. İçeride neyle karşılaşacağını ya da kendisini neyin beklediğini bilmiyordu. Tıpkı böyle bir sürprizle karşılaşacağını bilmediği gibi... Derin bir nefes alarak arabaya bindi. Korhan, arabayı çalıştırıp villanın ana kapısının önünde durduğunda kameraların mercekleri kendilerine doğru döndü. Mir Ali, başını yana çevirip "Berat." Diye homurdanırken ana kapı büyük bir gürültüyle iki yana açılmaya başladı. İçeri girdiklerinde genç adamın nefesi kesildi. Çok sevgili kuzeni kendisine yeni bir dünya yaratmıştı. Dışarıdan ne kadar nefes kesici gözüküyorsa içerisi de bir o kadar ihtişamlıydı.

"Biraz ürkütücü." Diyen şoförüne cevap vermek yerine başını salladı. Ne diyebilirdi ki? Böylesine şahane gözüken şeylerin altında genellikle kötü şeyler olmaz mıydı?

"Burada duralım." Diyerek Korhan'a baktıktan sonra "Biraz yürümek istiyorum" dedi.

Adam isteğini yerine getirdikten sonra peşinden dışarı çıktı. Mir Ali, ona itiraz edeceği sırada Korhan güneş gözlüklerini takarak "Şu anda sizi karşılamaya gelen kimse yok çünkü kim olduğunuzu biliyorlar," dedi. Yürümeye başladılar. "Ama normalde bu bahçede kırk kişilik bir koruma ordusu var. Böyle bir yere sahip çıkmak için oldukça makul bir sayı öyle değil mi?" diye sorduğunda Mir Ali içini çekerek ona baktı "Kuzenim kendisini dış dünyadan soyutlamak isterken sanırım biraz aşırıya kaçmış." Dedi.

"Olabilir." Dedi Korhan "Ama demek istediğim o değildi. Böyle bir arazide genç bir veliahdın oturuyor olması, pek çok rakibin dikkatini çeker. Kuzeniniz burada oturuyor çünkü burayı satın aldı. Arazi ile ilgili planları olan pek çok büyük şirkette, bu durumdan pek memnun değil." Eliyle gidecekleri yönü gösterirken Mir Ali "Arkadaşlarım hakkında çok fazla şey biliyorsun öyle değil mi?" diye sorduğunda "Sadece yakın olduklarımı." Dedi adam.

Her yer yemyeşil yer yer sararmış ağaçlarla doluydu. Mir Ali, kendisini masal dünyasında gibi hissederken "Şirketten ayrılacağınızı duydum." Dedi Korhan.

"Ayrılacağım." Dedi "Sadece henüz ne yapmak istediğime karar vermedim."

Küçük bir fıskiyenin yerleştirilmiş olduğu yeşillik bir alanın önünde durduklarında suratını buruşturan Mir Ali, ters ters küçük gül ağaçlarına bakakaldı. "Yolumuz uzun" dedi Korhan "Devam edelim mi?"

Mir Ali, sesini çıkarmadan yürümeye devam ederken "Bu yürüyüşün beni yoracağını düşünüyordum aslında," dedi bir süre sonra "Ama burası garip bir şekilde insana huzur veriyor."

Korhan'ın buna verecek bir cevabının olmaması genç adamın hem şaşırmasına hem de keyiflenmesine neden oldu. Henüz birkaç gündür yanında olmasına rağmen varlığına alışmamak elde değil gibiydi. Menaf'ın ya da Karaca'nın onu ne kadar tanıdıklarını bilmiyordu. "Neden onlardan ayrıldın da benim korumalığımı üstlendin?"

Adamın bir kaşı havaya kalktı. "Merak." Dedi "Kilid'e dahil olduğumda sizden korkunç bir canavarmışsınız gibi bahsediyorlardı. Ailenizse tam tersini. Dedikleri gibi olup olmadığınızı görmek istedim."

"Öyle miyim peki?" diye soran Mir Ali, adamı takip ederken gözüne ilişen pembe çiçeklerle gülümsedi.

"Ne oldu?" diye sordu Korhan.

Mir Ali "Hiç. Cehennem çiçeklerinin böylesi huzur veren bir yerde bulunması çok komik geldi bir an gözüme." Deyince Korhan "Zakkum çiçeklerinin anlatmak istediği de bu sanırım." Dedi "Tüm güzelliklerin ortasında ince bir mesaj vermeye çalışıyor gibi öyle değil mi?"

Mir Ali gülümsemekle yetindi. Başını kaldırıp önündeki dev yapıya baktı. İnce ve uzun, sanki çıkması bir ömür sürecekmiş gibi gözüken merdivenleri vardı. Bakınca İtalya'daki İspanyol merdivenlerini andırıyordu. Dışarıdan villa olduğunu düşünmüştü fakat şimdi bunu diyerek karşısındaki güzelliğe hakaret ettiğini düşünüyordu. "Bu çelik." Dediğinde Korhan "Kuzeniniz henüz genç bir öğrenci olsa da yaşam tarzı ve istekleri konusunda çok seçiciydi." Diyerek güldü.

"Kazıklı Voyvoda olmaya falan mı çalışıyor?" diyerek başıyla göğe uzanan ince çelik sütunları gösterdi. Her birinin ucunda ay, hilal ve kartal simgesi vardı. Şakadan da olsa ürpererek "Kendimi kanlı bir ritüele tanıklık edecekmişim gibi hissediyorum." Dediğinde Korhan kahkaha atarak kendisine baktı.

"Ben sizi burada bekliyor olacağım." Diyerek malikanenin kapısının önünde durdu. Sırtını kapıya doğru çevirirken, Mir Ali ona kısaca baktıktan sonra kapıyı açıp içeri girdi. "Dışarıyı kırk kişi koruyor ama malikanenin kapısını ben açıyorum öyle mi?" diye homurdandı. Antrede durmuş etrafına bakınıyordu. İtalyan mimarisinin hepsi neredeyse evin içini sarmış durumdaydı.

"Mir Ali Bey?"

Başını çevirirken orta yaşlı bir kadının kendisine gülümseyerek yaklaşmakta olduğunu gördü. Dimdik durdu. "Ben Halime Korhan. Lütfen buyurun." Diyerek ona yol gösterdi. Mir Ali, evin alt katına indiklerini fark edince kadına soru sorar gibi baktı. "Kuzeniniz bu saatlerde spor yapıyor" diyerek gülümserken başını sallayarak önüne döndü. Ardından farkındalıkla yanındaki kadına baktı. "Siz?"

Kadın gülümseyerek başını sallarken "Eşim sizin şoförünüz." Dedi. Sarışın, ela gözlü hoş bir kadındı. Sıcacık bakan gözleri, mutlulukla parlayan bir yüzü vardı. Gözlerinin ve dudaklarının etrafındaki çizgiler çok fazla yaşanmışlık vaat ediyordu. Mir Ali, onu izlediğini bu kadar belli ettiği için utanarak önüne dönerken "Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum." Dedi Halime Hanım.

Mir Ali "Ben de." Diyerek yanağının içini ısırırken kadının "Bu taraftan lütfen." Demesiyle onu takip etti. Sesler gittikçe artarken Halime Hanım bir kapının önünde durup, beklemeden açtı. "Tekrar hoş geldiniz." Dedikten sonra Mir Ali'yi orada bırakarak geldikleri koridordan geri döndü.

*

İçerisi deri kokuyordu. Kafasını ne yöne çevirse bir kondisyon aleti vardı. Menaf'ın burada ne yaptığını düşünmek bile istemiyordu. Onun bir kas yığınına dönüştüğünü hayal ettiği sırada adımları durdu. Yumruk seslerinin geldiği yöne doğru döndüğünde, onun hayal ettiği gibi durmadığını fark ederek gülümsedi.

"Hala ilk günkü gibi güzelim kabul et." Diyen Menaf alnına yapışan saçları bir baş hareketiyle arkaya atarken Mir Ali "Ben de saçlarımı öyle savursam aynısını söylerdim herhalde." Dedi. Durup birbirlerine baktıklarında Mir Ali bir adım geri çekilerek "Sana sarılmayı düşünmüyorum." Dedi.

Menaf "Öyle bir niyetim yok. İnsanlarla yakınlaşmayı bırakalı çok oldu." Dedi kum torbasına bir yumruk daha atarken.

Mir Ali, kısık gözlerle kuzeninin yüzüne baktı. Yara izi eskisi gibi değildi ama yine de oradaydı ve Menaf'ın o şirin, yakışıklı suratını yıllar geçtikçe sertleştirmişti. Tanıdığı, bildiği Menaf değildi karşısındaki.

Menaf "Dönmüşsün." Dediğinde "Döndüm" diye karşılık verdi Mir Ali. "Beni özledin mi?"

Kuzeni güldü. "Çok." Dedi. "Merve'yle evleneceğini duydum."

Mir Ali "Öyle."

Menaf "Eh bu planı bozmak zorundayım öyleyse." Diyerek iki eliyle birden kum torbasını tutarak kendisine baktı. "Kızı yedi senedir arayıp sormuyorsun. Şimdi de karşısına geçip onunla evlenmek istediğini mi söylüyorsun? Neden?"

Mir Ali "Onu seviyorum."

"Eh bu koca bir yalan. Onu tanımıyorsun bile! Neyi sevip, sevmediğini bile bilmiyorsun." Dedi Menaf. Bileğindeki tokayla saçlarını toplayarak odanın içinde yürümeye başladı. Mir Ali, onu takip etti. Büyük, geniş bir bahçeye çıktıklarında Menaf hasır koltuklardan birine oturarak kuzeninin yüzüne baktı. Mir Ali "Öğrenirim." Dediğinde Menaf "O kızı harcamana izin veremem. Ağladığı, kendini kaybettiği zamanlarda burada değildin."

"Sen benim kuzenimsin. Neden karşı tarafı tutuyormuşsun gibi hissediyorum?" diye soran Mir Ali, Menaf'ın "Çünkü öyle!" demesi üzerine "Ne yapabilirsin?" diye sordu sinirle.

Menaf, içini çekerek arkasına yaslanırken "Onunla evlenebilirim. Seninle değil ama benimle evleneceğinden eminim. Nasıl olsa beni tanıyor." Diyerek kollarını iki yana açtı.

"Elin nasıl?" diye sordu Mir Ali.
Menaf, dudaklarını büzerken "İyi. Ya sen?" diye sordu.

Mir Ali "Dosyayı bana senin getirmiş olmanı isterdim." Deyince Menaf gülümsedi. "O ön hazırlıktı. Hala araştırıyoruz ama Allah aşkına, İstanbul'a aşk evliliği yapacağım diyerek gelip başka şeylerle uğraşmaksa nedenin..."

"Menaf!" diye uyardı Mir Ali.

"Ben sadece söylüyorum." Dedi Menaf "Ne olursa olsun arkandayım ama bir haksızlığında yakana da yapışırım haberin olsun."

Mir Ali, başını sallarken "Okul nasıl?" diye sordu.

"Bir sene uzadı biliyorsun," dedi Menaf "Seneye mezuniyet ondan sonra yeniden sınava gireceğim. Ama iyi gidiyor. Kadavralarla aramda güzel bir bağ olduğunu hissediyorum."

Mir Ali gülerek "Belli. Kendine bir morg inşa etmişsin." Dediğinde Menaf "Hiç de bile." Dedi "Evim şahane. Büyüklüğü konusunda elbette tartışmalara açığım ama kesinlikle morga benzemiyor. Öte yandan depreme dayanıklı." Dediğinde Mir Ali dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra "Deprem, deprem önemli tabi." Dedi.

"Çelik esner." Dedi Menaf bunun üzerine. Ardından kahkahalara boğuldular.

*

Akşam yemeğini bahçede yediler. Menaf'ın tüm ısrarlarına rağmen ne Halime Hanım ne de Korhan onlara eşlik etmediler. Konuşacakları çok fazla şey olduğunu söyleyip yanlarından ayrılırlarken Menaf gülümsüyordu. "Burada olduğunu bilmek güzel." Diyordu. Mir Ali, arkasına yaslanmış şarabını yudumlarken "Kafam çok karışık" dedi.

"Hala uyumakta zorlanıyor musun?" diye sordu Menaf.

Mir Ali, yutkundu. Konuşmasına gerek yoktu. Elbette zorlanıyordu. "İnsan psikolojisi berbat bir şey," dedi "Doktorların senin iyi olduğunu söyleyip bırakmaları, iyi olduğun anlamına gelmiyor. Bilinçaltımın bana oynadığı pek çok oyun var. O oyunlar yüzünden suçladığım kişilerde"

"Annen." Diyen Menaf'a bakmadan başını salladı. "Dönmeme engel oldu, Menaf." Dedi "Bir sene sonra geri dönecekken, beni bulunduğum yere hapsetti. Tüm çıkış noktalarımı kapattı. Bilerek yaptı."

"Öfkeliydin Mir." Dedi Menaf.

Mir Ali acı acı gülümsedi. "Şimdi değil miyim sanıyorsun? Elimden her şeyimi aldı." Derken Menaf "Yaşıyorsun." Dedi. "Her şeyini almış sayılmaz."

Dişlerini sıkarken "Bunu yapma." Dedi Mir Ali "Onu savunma."

"Şu durumda buna mecburum. Belki evet bu kadar uzun bir süre bizden uzakta kalman normal değildi ama eğer o halde dönmüş olsaydın Mir. Her şey daha kötü olabilirdi."

Mir Ali "Yine olacak. Olmayacağını söyleyebilir misin?"

Omuzlarını silken Menaf "Bilmiyorum." Diyerek onun gibi arkasına yaslanırken "Ama yanında olacağımı biliyorum. Teyzeme ne kadar kızsan da bir yanının onu haklı çıkardığını da biliyorum. Kabul et Mir, o şekilde buraya dönmüş olsaydın. Kan gövdeyi götürürdü."

Dişlerini sıkan Mir, bir süre sessizce otururken "Nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum" diye mırıldandı "Koca bir boşluğun içinde savrulmak üzere olduğumu hissediyorum."

"Zekisin." Dedi Menaf.

Mir Ali, sinirleri bozularak gülerken kuzeni devam etti. "El atıp altından kalkamayacağın hiçbir şey yok. Eğer üniversite okuyamadığın için kendini ezik biri gibi hissediyorsan, anneni düşün. Kadın liseden sonra hayatına istediği gibi devam etti. Güçlü ve ne istediğini bilen biri. Kilid'i kurdu. Kohen mirasının sahibi ve çok zeki. Sadece kendini dinlemeyi bırakman gerekiyor. Sen güçlüsün. Hislerinle hareket ediyor olsan da bu böyle. Bu yüzden biraz yavaşla ve vitesi geri al. Merve'nin üzerine gitmekten vazgeç. Bırak o sana gelsin. Önce arkadaşlığınızı geri kazanmaya bak. Onunla konuşmaya çalış. Gerçekleri, aslında kim olduğunu söyle. Onun yedi senedir beklediği Mir'in kim olarak geri döndüğünü söyle. Konuş, Mir." Dedi kararlı bir sesle "İçindekileri ona söylemezsen aranızdaki duvarlar senin sandığından daha çok büyüyecek. Onunla evlenmiş olsan bile asla mutlu olamayacaksın. Ne onun ne de senin mutsuz olmaya hakkınız var."

Mir Ali, gözlerini kapatarak başını arkaya atarken "Nevzat'ı bulmam gerek Menaf." Dedi "O etrafımda dolaştığı müddetçe asla rahat olamam."

"Onu bulacağız." Dedi Menaf da. Birbirlerine baktılar. "Burada ağırlarız." Diyen Menaf, gülmesine neden olurken Mir Ali "Cidden korkutucu bir yer." Dedi.

Yeniden gülüyorlardı. Menaf "Hadi oradan! Evim şahane!" diye itiraz ediyordu.

Mir Ali "Cici kızları kötü emellerine alet ettiğin bir yer gibi gözüküyor."

"Hahaha" dedi Menaf masanın üzerindeki meyve kasesinden bir parça üzüm alarak ona fırlattı. "Cici kız mı kaldı? Hani nerede? Nerede?" diye bağırırken iki kardeşin kahkahaları etrafta yankılandı.

**
Ertesi gün şirkettekiler öğle yemeği molasındayken Mir Ali de kendisine kuytu bir köşe bulmuştu. Gölge bir yerde, sessizce oturmuş, dalgın gözlerle ileriye bir yere bakıyordu. Baş parmakları bileklerinin üzerindeki dikiş izlerini okşuyordu. O kadar çok rüzgâr vardı ki ağaçların hışırtısı gözlerini kapatma isteğini canlandırıyordu. Yaklaşan ayak seslerini duyduğunda yerinde dikleşti. Kaşlarını çatarak savunma moduna girerken gelenin Merve olduğunu görmek şaşırttı genç adamı.

"Selam." Dedi genç kadın "Burada tek başına ne yapıyorsun?"

Elindeki iki kupa vardı. Sorusuna cevap beklerken, beklentiyle bakan gözleri sıcacıktı. Mir Ali, omuzlarını kaldırıp indirdi. "Oturuyorum." Dedi. Biraz yana kaydı oturması için.

"Sana ıhlamur getirdim." Dedi Merve elindeki kupayı uzatarak "Dila kahve içmediğini söyledi."

Mir Ali, kupayı elinden alarak teşekkür ettikten sonra ona baktı. "Benimki de ıhlamur" dedi Merve gülümseyerek "Kahve bende sinir yapıyor." Önce onun içmesini bekliyordu aslında. Merve, çayından bir yudum aldıktan sonra Mir Ali gülümsedi. Önüne dönerken "Kahve ve çay tüketmiyorum." Dedi "Bitki çayları..." Başını iki yana salladı.

"Peki ne içiyorsun?"

Mir Ali, içini çekerek dudaklarını ıslattıktan sonra "Kalabalık bir ortamdaysam su." Dediğinde Merve şaşırarak "Su mu? Sadece su mu içiyorsun?" diye sordu.

"Sadece su." Dedi Mir Ali.

Merve çekinerek "Peki neden?" diye sorduğunda Mir Ali'nin kulaklarında Menaf'ın sesi çınladı. 'Konuş, Mir.'

"Bir süre bitkisel tedavi dedikleri zımbırtılarla uğraşmak zorunda kaldım." Dedi "Onlar da hem fiziksel hem de ruhsal olarak beni mahvettiğinden şimdi hiçbirini kullanmak istemiyorum." Sıkılarak kıza döndü. Yüzünde tebessüm vardı. "Beni okulun önünde kanlı gördüğün gün, daha önce beni tanıdığını iddia eden bir çocuk tarafından saldırıya uğramıştım." Dedi. Derin bir nefes aldı. "Beni uyuşturup, Safira'ya da zarar vermeme neden oldu." Başını eğerek ellerine baktı. "Birini vurmuşum gibi gösterdi. Safira'yı neredeyse boğuyordum."

"Ama yaşıyor." Dedi Merve. Sesi titriyordu.

Mir Ali, başını salladı. Kupayı tutan eli zangır zangır titriyordu. "Tedavi olmak için gitmiştim." Dedi. Kalp atışları hızlanmaya başlayınca durdu. Elindeki kupayı yere bıraktıktan sonra terleyen avuç içlerini pantolonuna sürdü. "İlk bir hafta çok zordu. Sürekli atak geçiriyordum. İlaçlar, şoklar bir işe yaramıyordu. İkinci haftanın sonunda kendimi daha iyi ama aynı zamanda yorgun hissediyordum. Çocukluğuma dair anılarım bölük pörçük olduğundan, uygulanan tedaviyle anılarım gidip geliyordu. Bu yüzden bir süre yarı ölü gibiydim. Hayal ile gerçek bir arada gibiydi. Sesler duyuyor ama gerçek olup olmadıklarını anlayamıyordum. Acı çekiyordum." Deyip sesli bir nefes aldıktan sonra başını önüne eğerek bekledi.

"Mir?" diyen kızın sesiyle başını başka yöne çevirirken soluklandı. Daha sonra doğrularak Merve'nin gözlerinin içine baktı. "Devamını bir sonraki karşılaşmamızda anlatmamın bir sakıncası var mı?" diye sorduğunda gözleri yalvarır gibi bakıyordu. "Hı?"

Merve, dudaklarını sıkarak başını iki yana sallarken "Hayır." Dedi "Hayır, elbette yok."

Mir Ali, ayağa kalktı. Yerinden fırlamamak için tüm iradesini kullanıyordu. Merve'nin yüzüne bakıp, ona teşekkür ettikten sonra kaçarcasına yanından uzaklaştı. Konuşmanın atak geçirmekten bir farkı yoktu onun için. Bulabildiği ilk boş yere içindekileri çıkarırken, alnından boşanan terleri elinin tersiyle sildi. Nefes nefeseydi. Gözlerini kapatarak rüzgârın sesini dinlerken içinden ona kadar saydı. Ne olursa olsun yapabilirdi.

Öte yandan Merve onun peşinden bakarken gözleri dolu doluydu. Ona ne olmuştu?

AŞK LABİRENTİ ( Kuyu Serisi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin