BÖLÜM 25Sabah evden çıkmadan önce babasının radarına takılmıştı. Mir ona her ne kadar cevap vermek istemese de bir şekilde Erdem Eren'in kışkırtıcı cazibesine kapılmadan edememişti. "Evi yaptın. İşini de kurmak üzeresin. E güzel de bir kızda var hayatında." Diyerek aklını karıştıran babasının gözlerinin içine bakarken sabır dileniyordu. "Bunu sabah sabah konuşmak zorunda mıyız?" diye sorunca Erdem Bey "Faruk Bey çok iyi bir adam. Senin yüzünden adamla aramızın açılmasını istemiyorum. Eğer niyetin ciddiyse gidip Merve'yi isteyelim."
"NE!"
Erdem Bey "Ne bağırıyorsun oğlum? Tamam yaşlandık ama hala kulaklarım sapasağlam." Deyip esas konuya geri dönmüştü. "Ne diyorsun?"
"Neye ne diyorum baba? İstemiyorum isteme falan! Merve'yle güzel giden bir ilişkimiz var ama bunun içerisine ailelerimizin girmesini henüz istemiyorum."
Erdem Bey "Pardon tam olarak ne zaman girmemizi istersin beyefendi? Dokuz ay sonra? Çocuk bir yaşına gelince?"
Mir Ali, dehşete düşmüştü. "Ne çocuğu baba ya! Neden bahsediyorsun sen?"
Aslında hepsini düşününce ebeveynlerinin oyunu olduğunun farkındaydı ama nedense o anda babasının tuzağına düşmüştü. Arabaya binip, oradan uzaklaşırken öyle çok kahkaha atmıştı ki zavallı Korhan bu genç adamın delirdiğine inanmaması için bir nedeni kalmamıştı artık. Mir Aliyse bambaşka duygular içerisindeydi. Henüz kendileriyle ilgili sorunları varken bir bebeğin sorumluluğunu alabileceklerini düşünmüyordu. Merve'nin sadece bir gece kendisinde kalmasıysa ailelerinin arasında bu kadar gündem oluşturmasını beklemiyordu. "Allahım." Diye söylendi. Başını iki yana sallayıp Korhan'a baktı. "İkea'ya gidiyoruz." Dedi. Adamın başını sallamasının ardından arkasına yaslanıp kazağının boğazını aşağı doğru çekiştirdi.
Yaklaşık kırk beş dakikalık bir trafiğin ardından nihayet dev mağazaya adım attıklarında Korhan sesini dahi çıkarmadan peşinden geliyordu. Mir o sırada ona bağırmak istese de şu anda önceliği gece boyunca yapmış olduğu eksik listesindekileri almaktı.
"Bu gibi şeyleri iç mimarınızın yapması gerekmez mi?"
Mir Ali "Kişisel eşyalarımı benden başka kimsenin almasına gerek yok. O üzerine düşeni yaptı. Şimdi sıra bende."
Omzunun üzerinden adama bakınca onun dudaklarını birbirine bastırdığını görüp ekledi. "Kendi evime de eşya alamayacaksam ne diye kendi evim diyorum?" diye sordu. Ruh halinin labirentinden farklıydı burada dolaşmak. Kendisine güzel bir çalışma masasıyla büyükçe bir duvar tahtası aldı. Korhan onun her adımını, konuşurken takındığı tavırlarını, mimiklerini dikkatle izliyordu. Şu ana kadar fark ettiği hiçbir kusuru yoktu. Ona göre Mir Ali çok fazla hırpalanmış, henüz çok küçükken özgür iradesi elinden alınmaya çalışılmış genç bir çocuktu. Ama karşısındaki genç adamın o çocukla bir ilgisi yoktu. Ne istediğini biliyordu. Bazen hareketlerine acelecilik ve öfke yön veriyor olsa da bunları hoş görebiliyordu. Ama onda adını koyamadığı, karanlık bir yön de vardı ve bu yönüyle annesine benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK LABİRENTİ ( Kuyu Serisi #1)
General FictionÖzlemek... Tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmak gibiydi. Geçmiyordu. Bitmiyordu. Birini uzaktan sevebilmenin ötesinde özlemin ucu bucağı olmuyordu. Yakıyordu. Ağlatıyordu. Merve, Mir Ali'nin gidişinin ardından bir kırık kalple baş başa kalmıştı...