Bölüm 16

185 32 0
                                    


Bölüm 16"Belki zamanı değildir?"Mir Ali, bunu söyledikten sonra kendisini öpmüştü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 16

"Belki zamanı değildir?"

Mir Ali, bunu söyledikten sonra kendisini öpmüştü. Merve'nin bu kadar şaşırmaması gerekirdi ama dudaklarına değen dudakların, içinde kopan fırtınadan haberi yoktu. Şiddetine kapılıp dört bir yana savrulan yaprak gibiydi kalbi. Eğer durmazsa yere inişi canını çok yakacaktı... Öte yandan Mir'in kendisine olan yakınlığının tadını doyasıya çıkarmak istiyordu. Sıcaklığı, dokunuşu ve tadı... Kelimeler yetmezdi anlatmaya. Yüzünü kavrayan ellerinin üzerine kendi ellerini koyup, hiç birakmamacasina tutarken Mir'in dudakları nefes alabilmek için kısa bir süreliğine dudaklarından ayrıldı. Merve itiraz ederek kaşlarını çattı ve göz göze geldiler. Mir, o kadar yakinindaydi ki güzel gözlerinin maviliğinde kaybolmak üzere olduğunu hissediyordu. "Nefes almamız lazım."Diyordu Mir Ali. Gülümsüyor, yaramaz oyunlar oynuyordu. Burnunu burnuna sürtüp çekiliyor ardindan derin nefesler alarak kokusunu içine çekiyordu. Bir bağımlı gibi Merve'nin her halini özümsüyordu.

"Yeteri kadar aldık" Diyen Merve genç adamın şaşkın bakışlarına eklenen gülümsemeyle derin bir nefes aldı. Sonra onu yakasından tutarak kendisine çekti. Dudakları yeniden birleşti. Az öncekine kıyasla daha bilinçli, daha kendisinden emindi. Islak ve sıcaktı. Mir Ali'yi öpmek sanki ağzının içinde emdikçe patlayan şekerlerden farksızdı. Parmak uçları yakalarindan yukarı doğru çıktı. Onu okşuyor, araştırıyordu. Kollarını boynuna doladığı sırada Mir, belinden tutarak kendisine doğru çekti. Merve, inledi. Aldığı hazzın, yaşadığı heyecanın tarifi mümkün değildi. Mir'in dudakları yanaklarina yeniden dudaklarına dokunurken bir şeyler mırıldandı.

"Ne?"Diye sordu Mir Ali baştan çıkaran öpücüklerinin arasında.

Merve "Hedefinden şaşmasana." Dediğinde Mir boğulur gibi bir ses çıkararak kıkırdadı. Merve'nin bu sesle kalbi teklerken, Mir'in çenesini ısırıp hemen sonrasında orayı yumuşakça öpmesinin ardından içini çekti.

"Beni itmen lazım." Diye uyardı genç adam. Yavaş yavaş Merve'yi yere yatırıyordu.

"Olmaz. Kaçıp gidersin." Dedi Merve. Genç adam dudaklarının üzerinde gülümsedi. Alt dudağını emerek çenesine indi. Evin bir yerlerinden çekiç sesleri geliyordu ama bu ses Merve'nin kalp atışları da olabilirdi, emin değildi. Mir'in sıcacık dudakları çenesinden boynuna doğru inerken "Bunun sonu kötü."Diye homurdandı. Ardından kızın yumuşak etini yaladı. Merve ağlamaya benzer bir ses çıkarınca gülümseyerek yaladığı noktaya bir öpücük bıraktı. Doğruldu. Dirseğinin üzerinde durup kızın yüzüne bakarken, Merve de kızarmış, öpülmekten şişmiş dudaklarla kendisine bakıyor, Mir Ali'nin iradesini zorluyordu.

Işaret parmağıyla kızın ateş gibi yanan yanağını okşayıp içini çekti. Merve'nin başı dokunuşuna tepki verircesine hareket ediyordu. Dayanamadı. Eğildi ve onu bir kere daha öptü. Aldığı karşılık tüm savunma sistemini yerle bir etti. "Merve."Dedi dudaklarına doğru ardından kızın bacaklarının arasına girdi.

Merve'nin elleri saçlarını okşarken dudaklarından "Hmm' a" benzer bir şey döküldü. Mir başını kaldırarak ona bakınca "Bunu hissediyor musun?"Diye sordu. Kendisini kızın sıcaklığına doğru bastırıyordu.

Merve'nin gözleri hissettiği yoğunluktan ötürü koyulaşmış, baygınlaşmıştı. Yeniden "Hm"dediğinde genç adam ne yapacağını bilemeyerek bir süre ona baktı. Parmakları yakasının iki yanını kavramış, kaçmasına engel oluyordu sanki. Mir gülümseyerek başını iki yana salladı. Alnını kızın yanağına yaslayınca Merve derin bir nefes aldi ama ayni zamanda soluğunu da tutmaya çalışıyordu. Mir Ali'nin pekâlâ da farkında olan bedeni bir çılgınlık yapmak istiyordu. Tenine dokunmak, onu kendisine katmak, tamamlanmak istiyordu. Istemsizce kalçasını oynatınca Mir Ali'nin sık nefesler aldığını duyarak bekledi. Mir ağır ağır doğruldu. Başını çevirip dudaklarından bir öpücük daha çaldıktan sonra kendisini yana doğru yuvarladı.

Merve üstündeki sıcaklığın çekildiğini hissedince kaşlarını çatarak yanında yatan adama baktı. Ardından bakışlarını evin tahta tavanına çevirdi. Şurada onunla sevişmek üzereydi. Pişman değildi ama kesinlikle yarım kaldığı için kızgındı.Dudaklarını bükerek tavana bakmaya devam ederken Mir Ali kolundan tutarak bedenini kendisine doğru çekti. Kolları etrafına dolandığında Merve derin bir nefes alarak kulağını genç adamın göğsüne yasladı. Sakinleşmesine neden olan Mir'in kalp atışlarıydı. En azından eşit duygular içerisindeydiler.

"Iyi misin?" Diye sordu Mir Ali.

Merve "Feleğimin şaşması haricinde iyiyim."

Mir, yeniden kıkırdadığında "Beni sinir etmek mi seni böyle keyiflendiren yoksa bir parça bal sürüp geri çekilmen mi?"Diye sordu Merve.

"Ilki."dedi Mir Ali "Ikincisinin yeri ve zamanı değildi. Ustalar burada bizi uygunsuz bir vaziyette görecek olsalar benden çok sen rahatsız olurdun."

Merve bu sözler üzerine sesini çıkarmadı. Bir süre sakince Mir Ali'nin göğsünde uzandı. Parmakları birbirleriyle oyun oynarken "Güzeldi." Dedi genç kadın. Yanakları hala kıpkırmızı, kor gibi yanıyordu. Mir'in parmaklarıysa şimdi yanağını okşuyordu. "Buna sevindim."Diye mırıldandı Mir Ali "Döndüğümden beri aklımdaydı."

Merve "Ne?"

"Seni öpmek."Dedi Mir Ali"Buraya döner dönmez soluğu sizde almıştım. Içeride annenin olmasının bir önemi yoktu. Seni bekliyordum. Ne kadar özlediğimi göstermek için can atıyordum ama sen beni görünce bembeyaz olmuştun. Yaklaşmaya cesaret edemedim. Uzak durdum." Göğsünü şişiren bir nefes alınca Merve gülümsedi. "Eh beklemek güzeldir." Diye takıldı.

Mir de ona katıldı. "Öyleymiş sahiden" Dedi. Merve, başını kaldırıp gözlerinin içine bakınca gülümsemesi huzurlu bir tebessümle perçinlendi. Başını eğip kızın dudaklarına yeniden uzanırken ikisinden başka kimse önemli değildi o anda.

**

Annesinin yanında durmuş onun elindeki kökleri toprağa yerleştirmesini izlerken bir yandan da onunla konuşmaya çalışıyordu."Bana bir cevap verecek misin merak ediyorum?" Diye sordu. Ardından eline almış olduğu çapayla toprağı eşelemeye başladı. "Bunu defalarca konuştuk" dedi Derin Hanım. Uzun yer yer aklarin düşmüş olduğu saçlarını ensesinde hafif bir topuz yapmıştı. Kulağındaki inci küpeleri, bembeyaz teni ve donuk mavi gözleriyle ulaşılmaz bir görünüm sergiliyordu. Karaca yan yan annesine baktı. Gülümsüyordu. Gözlerinin etrafındaki çizgiler bile güzelliğine adeta güzellik katıyordu.

"Aramızı düzeltmek istediğinin farkındayım fakat senin değil Mir'in bana bir adım atması gerekiyor."

Karaca "Sana kızgın."

Derin Kohen, gülümsedi. "Kendince haklı sebepleri var. Bir süre sonra geçecek."

"Nevzat nerede anne?"Diye sordu Karaca bu sefer de. Annesinin an be an değişen görüntüsünü dikkatle izledi. Duruşu bir buz dağını andırıyordu. Yüksek, aşılması zor ve öldürücü bir soğuğa hâkimdi. Annesinin avcı yanı ortaya çıkmıştı. " Nevzat'ın nerede olduğunun hiçbir önemi yok. Zamanı gelince kendi payına düşeni yaşamak için gelecek ama bu senin de olaylara dahil olacağın anlamına gelmiyor, Karaca Direnç."

Karaca, umursamaz bir tavırla omuzlarını silkeledi. "Bana kızdığın zaman ikinci ismimi söylemen hoşuma gitse de benden dahil olmamamı bekleyemezsin. Mir benim kardeşim."

Annesi gülümsedi. Bakışları hala sertliğini korusa da sesi konuşurken yumuşak çıkıyordu. "Benim de oğlum. Allah biliyor onu bir güzel dövmek ve kendine getirmek için can atıyorum ama gördüğün gibi bekliyorum."Karaca bu sözler üzerine içini çekerken yüzündeki gülümseme ağırlaştı.

"Asil, Mir'i sevmedi."Diyen annesinin sözleri üzerine kıkırdadı. "Asil'in asıl sevmediği Mir'in, Merve'ye olan yakınlığı. Çocuk kıskanç."

"Uğraşma oğlumla." Diye takıldı annesi ardından birlikte kökleri toprağa yerleştirmeye devam ettiler.

AŞK LABİRENTİ ( Kuyu Serisi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin