Bölüm 4

336 43 2
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



BÖLÜM 4

"Ah ne çok özledim seni...
Bir bilsen ah bir görsen...
"

**

Elleri kalbinin üzerinde, gözleri Mir Ali'nin üzerindeydi. Hayal olmalıydı. Hayal olmasından da ölesiye korkuyordu ya o anda ne tepki vermesi gerektiğini bir türlü akıl edemiyordu. Zihni, kalbi, ruhu ona dair her şeyde fazlasıyla yorulmuştu. Tam da ümidini kesmişken bir anda çıkagelmesi –yeniden- nefesini kesmişti. Gözleri dolarak boynunu bükerken "Sen..." diye fısıldadı. Sonra kalbinin üzerindeki ellerini genç adama doğru uzattı. Onun yatağından kalkışını, parmaklarının ucundan tutup da kendisine doğru gelmesiyle ağlamaya başladı. Sımsıkı kucaklarken birbirlerini Merve hiç bitmesin istiyordu.

"Ali?"

Genç adam, yüzünü boynuna gömüp kokusunu içine çekti "Hm?"

"Bu bir rüya mı?"

Mir Ali, kızın tenine doğru gülümsedi. Boynuna küçük bir öpücük bırakıp, doğrulurken "Değil" dedi "Rüya olamayacak kadar güzel çünkü" deyip kızın yüzünü avuçlarının arasına aldı. Gözlerinin içine bakarken gülümsüyordu. Yorgun, halsiz ama en önemlisi buram buram özlem kokuyordu. Merve kokuyordu burnunda, sinesinin tam orta yerinde. Nefessiz kaldığı, suskun kaldığı günler sona ermişti nihayet. Nihayet gelebilmişti. Nihayet toparlanabilmişti. Bencillik ederek hayatını feda etmesini sağladığı kızı öyle derinden seviyordu ki bunu yıllar sonra dile getirecek olma düşüncesi, genç ama yorgun kalbini heyecanlandırıyor aynı zamanda korkutuyordu da.

"Hoş geldin" diyen Merve ellerini öperken gözleri dolu dolu gülümsedi Mir Ali. Geldiği ilk duraktı Merve'nin yanı ve sonda olacaktı.

"Hoş buldum, Merve" deyip kızın yanaklarından öptükten sonra eline uzandı. "Hadi içeri girelim" dedi "Baban sinirlenmeden, yanlış bir şey yaptığımızı düşünmeden önce yanlarına gidelim"

Merve, başını salladı. Onun peşinden içeri girerken sormak istediği sorular vardı. Gömüldükleri yerden geri çıkıyor, iğne batarmışçasına beynini işgal ediyorlardı. Neredeydi bunca zamandır? Neden bu kadar yorgun gözüküyordu? Neler olmuştu da gitmek zorunda kalmıştı?

Mir Ali, anne ve babasıyla konuşup onlardan özür dilerken başını çevirmişti. Arda, dikkatle Ali'yi süzüyor onun yüz hatlarını taklit etmeye çalışıyordu. Merve, küçük kız kardeşinin bu haline gülümserken babasının kendisine seslenmesiyle bakışlarını onlara doğru çevirdi. "Efendim?" dediğinde annesinin Mir Ali ile birlikte ailesinin yanına gidip gitmeyeceğini sormasıyla kaşlarını havaya kaldırıp "Hayır" dedi "Benim burada kalmam daha doğru olur"

Mir Ali'nin başını sallaması hemen sonrasında ayağa kalkmasıyla, yerinden kalkarken, ona kapıya kadar eşlik etti. Genç adam, gitmeden hemen önce Merve'nin soru soran bakışlarına bakarak gülümsedi " Bir yere gitmeyeceğim" dedi.

"Peki, benimle konuşacak mısın?"

Mir Ali, başını sallarken kaşlarını çatmıştı. "Evet" dedi. Sesinin rengindeki bir şey Merve'nin gözlerinin içine daha dikkatli bakmasına neden olduğunda genç adam kızı yanağından öpüp, apartmandan dışarı çıktı. Kapanan demir kapının ardından kendisi de evin kapısını kapatarak içeri girdiğinde gülümsüyordu.

**

"Biraz sakin olalım lütfen" diyen Poyraz Bey endişe yüklü bakışlarını salonda oturmakta olan ailesinin üzerinde dolaştırıyordu. Mir Ali'nin ansızın çıkagelmesi hepsini oldukça şaşırtmıştı. Adamın bakışları Derin'e takıldığında "Sakin olmak zorundasın" dedi. Aynı anda gözleri buluştuğunda kadının yapmış olduğu tek şey başını sallamak olmuştu. Oğlunu özlemişti. Onu yeniden görmeyi, konuşmayı. Elini tutan, sımsıkı saran ellere baktı. Ağladı ağlayacaktı neredeyse. Yıllar onun da duygularını törpülemişti nihayetinde. "Geldiler!"

Minel Kübra'nın, içeri koşmasıyla ayaklandıklarında Erdem Bey, karısının ellerinden tutarak onu kendisine çekti. Kızına bakıp "Karaca, Mir Ali'yle ilgilen" dediğinde kızı bir baş hareketiyle yürümeye başlamış, kapının önünde durmakta olan adamla birlikte dışarı çıkmışlardı.

"Sence iyi mi?"

Karaca, ofladı "İyi olmasa gelmezdi değil mi?"

Minel'in, Mir Ali'ye ciyaklayarak bağırması karşısında hem Karaca hem de yanındaki adam kaşlarını çatmıştı "Şimdiden başım ağrıdı" Ve sonra yürümeye başladı. Kardeşini yarı yolda karşılayıp, göz göze geldiklerinde "Tam bir baş belasısın Mir" dedi. Ablasının homurdanmalarına gülümseyerek karşılık verirken, onun değişmiş olduğunu düşünüyordu. En azından boynuna atlayıp sulu sulu öpene kadar. "Kes şunu" deyip ıslak yanaklarını silerken Karaca'nın yanında dikilmekte olan adama bakıp homurdandı "Sen neye gülüyorsun, Hedeon?" dedi. Kahverengi gözler keyifle kısıldığında adamın dudaklarının arasından birkaç kelime döküldü. Sıkı bir kucaklaşmanın ardından "Yokluğumda seni mi yerime koydu" diye takıldı.

"Süt kardeş olduğumuzu unutuyor gibisin" diyen Saruhan Hedeon, arkadaşını kolunun altına alırken "Herkes burada mı?" diye sordu.

Minel Kübra, kısa bir özet geçerken Karaca söylenmeye devam ediyordu. Eve girip, salona geçtiler. Mir Ali, kendisini kucaklayan, sarılan insanlara aynı şekilde karşılık verirken bakışları annesini bulup duraksadı. Capcanlı bakan o masmavi gözler, birden dondu kaldı. Kuru bir baş selamıyla annesini selamladığında bakışlarını etrafında dolaştırıp "Herkes nerede?" diye sordu.

Arkasından gelen ayak sesine doğru döndüğünde ellerini beline dayamış olan Behrem ile karşılaştı. "Gerçekten mi Mir? Geliyorsun ve bize haber dahi vermiyorsun, öyle mi?"
Gülümseyerek kızın üzerine yürüdü. Onu kollarına almadan hemen önce "Uzamışsın kuzen" diye takıldı. Saruhan, başını çevirip gülerken Behrem "Yerimde sayacak halim yoktu ya!" diyerek çemkirdikten sonra "Çok özledik seni" dedi.

"Menaf, nerede?"

"O da madem gelmiş ayağıma gelsin bir zahmet" dedi, omuz silktiğinde. Behrem'in saçlarını sevip, elinden tutarken "Ee" dedi kendisine merakla bakan ailesine karşı "Nasılsınız?"
"Hepimiz iyiyiz evlat" diyen babasına gülümseyerek baktığında "Peki sen?" diye sordu Poyraz Bey "Merve'yi görmek iyi gelmiş"

"İyiydim" dedi Mir Ali "Onu görmek de iyi geldi ve hazır buradayken size almış olduğum bir kararı söylemek istiyorum"

Karaca, Saruhan'a bakarken Behrem de Minel ile bakıştı. Her birinin burnuna pis kokular geliyordu.

Karaca "Bu hiç hoşuma gitmeyecekmiş gibi hissediyorum" dediğinde Mir Ali'nin "En kısa zamanda Merve ile evlenmek istiyorum. Gereği neyse yapılırsa çok memnun olurum" demesiyle Karaca "Ben dememiş miydim?" diye homurdandı. Onca zamandan sonra Mir Ali'nin yok olduğunu sandıkları öfkesinin odak noktasının, ailesinden, arkadaşlarından uzakta yaşamaya mahrum bırakılmasının elbette bir bedeli olacaktı. Bir şekilde burunlarından fitil fitil getirecekti. Özellikle annesinin.

AŞK LABİRENTİ ( Kuyu Serisi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin