BÖLÜM 29Merve, uyandıklarında bugünün nasıl başlayacağına dair en ufak bir fikri olmadığı düşüncesindeydi. Bedeni erimiş çikolata kıvamındaydı. Her yerinde Mir Ali'den bir iz, ona dair bir koku vardı ve bu onu deli ediyordu. Onun için deliriyordu. Yaşadıkları şok edici duygular içerisinde bu her ikisi içinde inanılmaz bir şeydi. Merve'nin bunun üzerine kafa yoracak bir aklı kalmamıştı. Bundan o kadar emindi ki! Ama her kavgalarının sonu bu şekilde bitecekse itiraz etmek için sıkı bir sebebe ihtiyacı vardı. Bir saat sonra Mir Ali'nin mutfağında birlikte bir önceki günden kalan yemekleri yediler. Merve'nin aklı ancak uyanıyordu. Yutkunup, bir yandan da esnerken başını çevirip duvardaki saate baktı. Üzerini giyinirken Jibit'ten bir mesaj almış ve gelmek için acele etmemesini yazan mesajı okurken yanakları kıpkırmızı kesilmişti. Ortalığı toplayıp eşyalarını eline aldıktan sonra Mir Ali'yle dışarı çıktılar. Korhan arabanın dışında kendilerini bekliyordu."Benimle gelmek zorunda değilsin," diyen Merve'nin ceketinin düğmelerini ilikleyen genç adam gülümseyerek onun gözlerinin içine bakınca genç kadın "Sence ne yaptığımızı anlamış mıdır?" diye sormadan edemedi.Mir Ali, onun burnunun ucuna bir öpücük kondurarak geri çekildi. Ona cevap vermek yerine elinden tutarak birlikte basamaklardan aşağıya indiler. "Bugün yeni çalışanlarınız gelecek." Diyen Korhan'a başını sallarken "Bizi adliyeye bırak lütfen," dedi "Merve'nin tüm gün orada olması gerekiyor. Beni de daha sonra annemlere bırakırsın.""Anlaşıldı." Diyen Korhan kapıyı kapatıp arabanın etrafından dolaştı. Dün gece yağan yağmur yüzünden yol çamur içindeydi. Bir ara buranın da bakımı için işe koyulmaları gerekiyordu. Yola çıktıklarında Merve özel hayatını arkasında bırakmış gibiydi. Kucağına koyduğu dosyaları okumaya başladığında yüzünün aldığı şekil, Mir Ali'nin gözünden kaçmıyor ve hoşuna gitmiyordu. "Merve'yi eve götürüp getirmeni istiyorum." Dedi Korhan'a.Adamın dikiz aynasından kendisine şüpheyle bakışı karşısında Mir Ali bir omzunu silkti. Merve'yse okuduğu dosyadan başını kaldırmadan "Buna gerek yok. Eve kendim gidip gelebilirim." Dedi.Mir Ali "Ehliyetin var mı?""Araba kullanmayı sevmiyorum." Diye yanıtladı genç kadın. "Trafik beni deli ediyor."Mir Ali iç geçirerek yeniden Korhan'a bakınca "İsterseniz size bir araç ayarlayabiliriz." Dedi adam. Merve dudaklarını büzerek başını kaldırdı "Pekâlâ, nedir tüm bu gizem?" diye sordu. Mir Ali cevap vermeyince Korhan'a dönen genç kadın, onun oturduğu koltuğun başlığına tırnaklarını geçirerek "Geceyi onunla geçirdiğim için özel muamele falan mı görmem gerekiyor? Nedir şimdi bu?" diye sorduğunda Korhan dudaklarını birbirine bastırarak "Özel hayatınız beni ilgilendirmiyor Merve Hanım," dedi kısık bir sesle "Ama bu sabah Jibit Kohen'den bir telefon aldım ve bana emir verdiğinde bunu yapmamam için geçerli hiçbir nedenim yok. Yani seçim sizin, ya benimle birlikte eve gidip gelmeye alışacaksınız ya da başka bir şoför tahsil edilecek size."Adliye'ye geldiklerinde burnundan soluyordu. Mir Ali, peşinden gülerek geliyor, onu takip ediyordu. Merve tüm çalışma süresi boyunca kendilerine tahsil edilen odadan içeri girdiklerinde gözleri Jibit'i aradı. "Özel şoföre ihtiyacım yok." Dedi onu bulup yanına gittiğinde. Kadın bugün kıpkırmızı bir takım elbise giyinmişti ve bir yanardağ gibi parlıyordu. Simsiyah saçları kalın dalgalar halinde omuzlarından aşağı dökülürken gözlerindeki ifade 'emin misin?' dercesine bakıyordu. Kalçasını masaya dayadığında bir bacağını diğerinin önüne atarak onu dinlemeye başladı. "Davanın ciddiyetini biliyorum ama...""Sana her gün tam burada ihtiyacım var. Saat yedide burada, işinin başında olman gerekiyor. Bazen sana isimler, bölgeler ve yerler vereceğim. Oraya gitmen gerekecek. Davanın ciddiyetini kavradığını sanmıyorum" diyen Jibit içini çekerek ona doğru eğildi "Bir akşam eve giderken öldürülebilirsin. Cerrahpaşa'nın oralar pek de tekin yerler değil öyle değil mi? Ya da bir sabah ansızın seni burada vurabilirler? Bunu hem senin güvenliğin için hem de işi kavraman için söylüyorum. Dün tüm haber kanallarında benimle birlikte gözüktün. Sanıyor musun ki bundan sonra boşanma davalarına bakacaksın?"Merve, iç geçirerek derin bir nefes aldı. Sinirlerine hâkim olmaya çalışırken Jibit "Parlıyorsun" dediğinde şok geçirdi. Felce uğramış gibi bir ifadeyle onun gözlerinin içine bakarken kadının kahkahası odayı sardı. Mir Ali hala kapının ucunda durmuş ikisi arasındaki konuşmanın bitmesini bekliyordu. Nihayet yanlarına gideceği zaman geldiğinde "Bu kadının rahatlaması gerekiyordu Mir ama bakıyorum şarjörü dolu tabanca gibi kullanılmaya hazır duruyor." Diyen Jibit'in sözleriyle kahkahasına engel olamazken Merve'nin kızaran suratını gördükçe keyfi daha çok yerine geliyordu. Onu kendisine çekip, şakaklarından öptükten sonra "Kendine dikkat et." Diyerek çantasını masanın üzerine bıraktı ve dışarı çıktı. "Mir Ali?"Jibit'in seslenmesiyle durup ona baktı. "Bir şey mi oldu?" diye sordu.Birlikte yürümeye başladılar. Jibit, Nevzat'ın son durumu hakkında onu bilgilendirirken keyfinin de kaçtığını hissetti. "Dışarı çıkabilecek mi?"Jibit "Elbette hayır. Merve'nin de onun için bir suçlamada bulunduğunu biliyorsun." Dediğinde basının sesini duymalarıyla durdular. Mir Ali, onun baktığı yöne bakarak "Kimin yaptığı hakkında bir fikrin var mı?" diye sorduğunda Jibit'in gözleri kısıldı. "Tahminlerim var" dedi kadın ve bundan başka bir şey de söylemedi. Mir Ali, gitmek üzereyken durup Jibit'e baktı. "Yedi sene önce, ben gittikten sonra Adem Heybetli'nin peşine düştüğünü biliyorum."Jibit, başını salladı. "Evet.""O nasıl öldü?" diye sorduğunda Jibit ellerini ceplerine sokarak bir süre sessizce Mir Ali'nin gözlerinin içine baktı. "Bu artık konuşulması gereken bir konu değil." Dediğinde Mir Ali, bu cevabın yeterli olmadığını biliyor ama kurcalaması için geçerli bir sebep bulamıyordu. "Sanırım herkes payına düşeni bir şekilde yaşadı, öyle değil mi?" diye sorduğunda Jibit "Bir şekilde." Dedi "Senin gelişinin beni pek mutlu ettiğini söyleyemem. İtiraf etmem gerekirse herkese zarar vereceğini düşünüp duruyordum."Mir gülümsedi. "Peki ya şimdi?" diye sordu.Jibit, dudaklarını büzerek "Bilmiyorum. Akıllı biri olduğun gerçek ama tüm öfkenin kaynağının Nevzat Ayaz olduğu gerçeği de göz önüne alınınca senin için korkmamam gerektiğini biliyorum." Deyip gülümsedikten sonra "Onu hala ikna edememiş olmana da inanamıyorum." Diye ekleyince genç adam "Evlenmek istemiyor" dedi "Bunun için onu zorlayamam. Belki davanın bitiminde şansımı bir kez daha denerim." Jibit "Denemelisin." Diyerek ona göz kırptı sonra "Ablanla konuştum" dedi "Senin endişe etmeni gerektirecek bir durum söz konusu değil."Mir Ali, dik dik gözlerinin içine bakınca Jibit "Başka hayatlar var, Mir. Bazen bazı şeyler onlar için olur. Sonra görüşürüz" deyip arkasını dönüp giderken Mir Ali onun söylediklerini tekrar etti.*Öğleden sonra siteden içeri giriş yaptığında uzun zamandır görmediği arkadaşlarıyla yeniden bir arada olmanın keyfini doyasıya çıkardı. Ama Mir Ali'yi en çok şaşırtan Safira Ahva oldu. Çok değişmişti. Onu boğarak öldürmesine ramak kalan izin her ikisinde de olması aralarında garip bir elektriğin yayılmasına neden oluyordu. "Duyduğuma göre bir çiftliğin varmış." Dedi Safira. Gözlerini Mir Ali'nin gözlerine dikmişti. "Benden mi kıskandın?"Mir Ali gülümsedi. "Hayır. Ama yapılacak daha iyi bir şey aklıma gelmedi."Safira, başını sallayıp arkadaşlarının konuşup gülüştükleri noktaya baktığında "Sen nasılsın?" diye sordu."Muhteşemim." Diye yanıt verdi Safira "Benim kötü olma gibi bir ihtimalim söz konusu olabilir mi sence?"Şarabının tamamını içip, birlikte arkadaşlarının yanlarına gittiler. Behrem'le Saruhan'ın düğünü için hemen hemen herkes gelmişti. Mir Ali, burada geçirdiği son akşamı hatırlıyordu. Havuzun kenarında durmuş okumak istediği bölümü söylemişti. Arkadaşları katılarak gülerken, hayatının ondan sonrasını tepetaklak yapacağını bilmiyordu. Yenilen yemeğin, edilen sohbetlerin ardından baba evlerine döndüklerinde Mir Ali kendisini kuş gibi hafif hissediyordu. Odasına çıkan merdivenlerin en alt basamağında oturmuş, hayatının bir film şeridi gibi gözlerinin önünden kayıp geçişini izledi. Şu kapıdan içeri girip ablasını şikayet ettiği günleri, annesi ve babasıyla tartışıp durduğu, kavga ettiği zamanları..."Birilerinin terapiye ihtiyacı var sanırım?"Ablasının sesini duymasıyla başını çevirip ona baktı. Mutfağın kapısında duran Karaca, onu parmağıyla yanına çağırırken Mir Ali yerinden kalkıp peşine takıldı. Ada tezgâhın etrafına konulan taburelerden birine otururken "Bu akşam kendi evinde kalacağını düşünmüştüm." Dedi Karaca. Bir cezvede süt kaynatıyordu."Merve'nin çalışması ve de evine gitmesi gerekiyor." Diye yanıt veren Mir, uzanıp bisküvi kavanozunu önüne çekti. Kapağını açıp tezgâhın üzerine boşalttığı bisküvilerden bir parça alırken "Sen neden buradasın?" diye sordu."Eskiyi yad etmek için" dedi Karaca.Mir Ali "Atıl'la bir sorun yok öyle değil mi?""Ne? Allah korusun tabi ki yok. Bu da nereden çıktı?"Mir Ali "Bir süredir durgunsun." Dediğinde Karaca "Oluyor bazen öyle şeyler." Diyerek ısıttığı sütü bardaklara koyup Mir Ali'ye döndü ve karşısına oturdu. "Tüm sorunlarının sona erdiğini söyleyemezsin öyle değil mi?" diye soran ablasına baktı bir süre. "Ermediler sadece bir köşeye saklandılar ama en büyük sorunlarımın sona erdiğini söyleyebilirim. Geceleri uyuduğumda hala o kâbusları görmeye devam ediyorum ama artık sadece kabustan ibaret olduklarını biliyorum. Ve Nevzat parmaklıklar arasında durmaya devam ettiği sürece hiçbir sorun olmayacak. Onun bana değil de Merve'ye bir zarar verecek olması düşüncesi kalbimi sıkıştırıyor. Kendimi en çok onu düşünürken savunmasız ve güçsüz hissediyorum. Sanki engel olamazsam, onu korumayı başaramazsam ölecekmişim gibi geliyor. Tüm bunları düşündüğüm için nevrotik ve şüpheci biri gibi gözüküyor olabilirim ama...""Değilsin." Dedi ablası "Sevdiğin insan için endişelenmekte kötü bir durum yok."Mir Ali "Her şey o kadar hızlı gelişti ki.""Aranızda başlamadan biten bir şey vardı ama o bağ hep oradaydı. Belki sen korudun belki Merve, ne fark eder. Eğer aranızdaki sevgi, aşk bu kadar güçlü olmasaydı şu anda bu konuşmayı yapıyor olmazdın. Hayatımızın yarısı ah ve vahla geçecek Mir, bunun için hayıflanamayız. Hatalarımız, doğrularımız, yaşadıklarımız ve yaşayamayacaklarımız için üzülüp duramayız. Bize verilen bir hayat var ve onu yaşamak zorundayız."Mir Ali "Seninle konuşmayı özlemişim""Benim kadar değil." Dedi Karaca ve uzanıp kardeşinin yanağını okşadı.Mir Ali "Benden bir evlenme teklifi bekliyor."Karaca, gülümsedi. "Âtıl bana her gün ediyor" dediğinde Mir Ali "Aranızda olup bitenleri dinlemek istemiyorum." Dedi "Özellikle de onunla yaşadığın düşünülürse."Karaca "Ne fesatsın!"Mir Ali "Her neyse ama bence Merve bunu bahane ediyor." Dedi."O zaman sende bu bahaneyi kullan. Birbirinize zaman verin eminim evleneceğiniz gün, siz daha farkına varmadan gelecektir."Mir Ali "Emin misin?""Hem de ismimin Direnç olduğu kadar tatlım."Mir Ali, gülümsedi. "Seni seviyorum abla.""Ben daha çok."O gece yastığına başını koyduğunda mutlu ve de huzurluydu. Işıklar kapanıp, karanlık çöktüğünde artık o karanlığın içine hapsolmayacağını biliyor ve korkmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK LABİRENTİ ( Kuyu Serisi #1)
General FictionÖzlemek... Tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmak gibiydi. Geçmiyordu. Bitmiyordu. Birini uzaktan sevebilmenin ötesinde özlemin ucu bucağı olmuyordu. Yakıyordu. Ağlatıyordu. Merve, Mir Ali'nin gidişinin ardından bir kırık kalple baş başa kalmıştı...