Bölüm 16: İlaç

36 3 0
                                    

Uçurumdan sonra eve geçtiğimde başımın ağrısı iyice şiddetlenmişti. Annemin evine de aslında sırf bu ağrı için gitmiştim ama yaşananlardan sonra sormak aklıma gelmediğinden evi terk etmiştim. Her ne kadar annemle görüşmek istemesem de şu an arayacaktım. Berk ve Yaren'e kızgın olduğum kadar anneme de kızgındım. Ben artık çocuk değildim, kendi başımın çaresine bakabilirdim. Buna rağmen çocukmuşum gibi arkadaşlarımdan bilgi alması onurumu incitmişti.

Rehberde 'annem' kişisini bulup arama tuşuna bastım. 

"Alo oğlum."

"Anne başımda yine o olaydan sonrasında oluşan ağrılardan var. Murat abiyle ilacı gönder." 

Telefonu kapattım.  Bu kadar kaba biri değildim. Annemin halini hatırını sorar, uzun uzadıya konuşurdum ama dediğim gibi onurumu incitmişti. Bir süreliğine de olsa aramıza mesafe koymak iyiydi. Daha fazla olanları düşünmeden odama geçtim. Cebimde ağırlık yapan taşı komodinimin üzerine bıraktım. Taşa ilk dokunduğumda zaten bir enerji hissetmiştim. Hiç güvenmediğim anonimin mesajı ise  sanki enerjiyi doğrular nitelikteydi. Orada bırakamayacağımdan dolayı da eve getirmiştim. Anonimin bahsettiği meseleyi çözene kadar da atmaya niyetim yoktu. 

Uçurumdan dönüşü telefonuma birçok arama ve mesaj geldiğini görmüştüm. Hepsi Yaren ve Bora'dandı. Özür diliyorlardı ama umurumda değildi. Belki de bu zamana kadar yanımda durmaları peşimden ayrılmamaları hep para içindi. Yaşamak için dostlara ihtiyacım yoktu. 

Mutfağa ilerleyip belki biraz rahatlatır diye kahve yapmaya karar verdim. O sırada telefonum titredi. Anonimden mesaj gelmişti. Tam açacağım sırada gelen aramayla sonra açmaya karar verdim. Gökçe arıyordu. 

"Alo Gökçe."  Sesim bir hayli bitkin çıkmıştı. 

"Alo öğrencim. İyi misin? Sesin iyi gelmiyor."

"Başım çatlayacak gibi." 

"Adres at. Sana muhteşem karışımımdan yapmaya geliyorum. Öptüm." Ü ve m'leri  uzatarak telefonu kapatmıştı. Şiddetli baş ağrıma rağmen beni gülümsetmeyi başarıyordu bir şekilde. Adresi Gökçe'ye attıktan sonra kahve fikrinden vazgeçip oturma odasına geçip koltuklardan birinde uzanmaya başladım.

20 dakika sonra kapı çaldığında Gökçe elinde poşetlerle içeriye girmiş, yanağıma bir öpücük bırakmıştı. Sanki evime ilk defa gelmiyormuş gibi eliyle koymuş gibi mutfağı buldu. 

"Berk şimdi sana mükemmel bir çay yapacağım. Baş ağrın hemen geçecek." Gülümseyerek elindeki poşetlerden bitkiler çıkarıp ocağın üstündeki çaydanlıkta hazırlamaya başladı. Tüm bunları yaparken muhteşem gülümsemesi yüzünden silinmedi. Onu böyle izlemek kalbimin ritmiyle oynuyordu. Gülüşü bulaşıcıydı sanki. Bana da bulaşıyordu. Yarım saat önce baş ağrısından ölen ben değilmiş gibi gülümseyebiliyordum. 

Gökçe'nin çayı hazır olduğunda kapı tekrar çaldı. Açtığımda Murat abi elindeki poşeti bana uzatıp tek kelime etmeden gitti. İçindeki ilacı çıkarıp mutfağa girdim. Poşeti çöpe atıp ilacı tezgaha bıraktım. İlacı içmek için bardağa su doldururken Gökçe'nin sorusuyla allak bullak oldum. 

"Berk neden sakinleştirici kullanıyorsun?" 

@gökotta: İşte her şey yeni başlıyor sevgilim. 




Gökotta| Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin