jungkook uyandığında başında hafif bir sızı vardı. göz kapaklarını zar zor aralamayı başarmıştı. oda karanlık değildi. ne soobin beşiğindeydi ne de taehyung yatağında. her şey alışılmışın dışındaydı.yorganı üzerinden atıp yataktan çıktı. gece yere fırlattığı eşofmanını gözleri yarı kapalı bacaklarından geçirdi. dün giydiği tişörtü hala üzerindeydi. eskiden kiyafetleri ile yatağa oturmayan jungkook, şimdi tüm gün içinde dolaşıp durduğu ter ve soobin'in salyası sinmiş tişörtlerle uyuyordu.
acıyan gözlerini avuçlarının içiyle ovuştura ovuştura yatak odasından çıktı. kafası pek yerinde değildi. hala uyku sersemiydi. bu yüzden oturma odasında karşılaştığı manzaranın bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu algılması biraz zamanı aldı. gözlerini hızlı hızlı kırptı, ancak manzara değişmedi.
soobin taehyung'un kucağındaydı. taehyung oğlunun sırtına hafif hafif masaj yapıyordu. babası, seokjin de sessiz bir şekilde koltukta oturuyordu. bakışları soru işaretlerinde boğuluyordu. jungkook gibi onun da şaşkın olduğu her halinden belliydi. ancak taehyung sanki bu her zamanki haliymiş gibi rahat bir şekilde oturuyordu.
"taehyung?" dedi. taehyung bakışlarını soobin'den kaldırıp jungkook'la göz göze geldi. eş zamanlı seokjin de oğlunun gelmesi yüzünden rahat bir nefes almayı başardı.
bakışları kavuşduğu anda jungkook'un bedenine bir ürperme yayıldı. bu ürperme omurgasından aşağı süzülüp bacaklarını uyuşturdu. bu yüzden sevgilisinin kahvelerine daha fazla bakamadı ve gözlerini kaçırdı. taehyung'u yıllardır tanıyordu ve taehyung'la yıllardır yaşıyordu. ancak ne bu bakışlar ne de suratındaki ifade taehyung'a ait değildi. böyle deli baktığına hiç şahit olmamıştı.
"hyung, soobin'in uykusu geliyor. biz jungkook'la konuşurken sen onu uyutur musun?"
"tabi," dedi seokjin. o da en az jungkook kadar endişeliydi. geldiğinde kucağındaki soobin'le taehyung karşılamıştı onu. ancak karşısındaki çocuk hiç taehyung'muş gibi durmuyordu. son bir haftadır içinde bulunduğu psikolojik durumu da ele alınca seokjin iyiden iyiye tedirginleşmişti. taehyung'un soobine zarar vereceğinden korkmuştu. ancak ortalığın karışacağından korktuğu için hiçbir şey söylememeye karar vermişti. bu yüzdendir ki, soobin'i kucağına aldığında bir tüy kadar hafifledi.
jungkook babasının oğlunu yatak odalarına götürmesinin hemen ardından taehyung'a yaklaştı.
"onu kabullendin mi?" diye sordu fısıltıyla. taehyung'dan evet cevabını duyunca yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. kollarını açıp taehyung'a doğru ilerledi.
"buna çok sev-" taehyung jungkook'un kollarını itti ve kendini geri çekti. beyaz tenli şaşkınlıkla yerinde donup kalırken, taehyung bunu yapan o değilmiş gibi hiç oralı olmadı. kollarını göğsünün önünde kavuşturup sert bir nefes alıp verdi. bakışları zeminde dolaşıyor, sanki her şeyi yeni yeni anlıyor ve onu yavaş yavaş sindiriyormuş gibi başını aşağı yukarı sallıyordu.
"biliyor musun? her düşüncemi tek tek beynimin süzgecinden geçirdim ve her şeyin aynı kapıya çıktığı farkettim. soobin'in bir suçu yok," dedi.
ileri doğru iki adım attı. artık jungkook'la burun burunaydı. "asıl suçlu sendin... öfkemi öyle bir şekilde soobin'e yöneltmişim ki burnumun dibindeki seni görememişim. asıl suçluyu..."dedi göğsü hızlı hızlı inip kalkarken.
"ondan ölesiye nefret ederken, kafayı yemek üzereyken güvende hissetmek için sana sığınmışım. ancak sen-" işaret parmağıyla jungkook'un gösüne onu suçlarmışcasına art arda dokundu. "sen çok bencil birisin. sevdiğin adamı, onun ne hissettiğini, ne yaşadığını hiç umursamadın. beni kendinle tehdit edip siktir olup gittin bu kapıdan! ben seni anlamaya çalışırken sen kendinden başka bir şey düşünmedin. iştediğin soobin filan da değildi hiç. kendin yara almadan sıyrılmak istediğin bundan. sadece ve sadece kendini düşündün!" taehyung sinirden tir tir titriyordu. söylediği her şeyi tekrar yaşıyormuşcasına acı içindeydi. jungkook ise dehşete düşmüş bir şekilde taehyung'u dinliyordu. hayalet görmü gibi beti benzi atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flipped | taekook mpreg✔️
Fanfictiontaehyung'un hamile kalmasıyla hayatları tepetaklak olur.