seul hiç olmadığı kadar üzgün görünüyordu. güneş gökyüzünü sarıp sarmalamış gri bulutların ardında saklanmış, sıcaklığını insanlardan sakınıyor, soğuk rüzgar bunu fırsat bilerek sokaklarda gamsız bir şekilde sağa sola koşturuyordu. kuşlar ötmüyor, ağaçlar omuzlarını düşürüp kamburunu çıkarmış, insanların ayak izleri sokaklardan çoktan silinip gitmiş.
taehyung elini sigarasının önüne siper etmiş rüzgarı engellemeye çalışıyor, sırtındaki battaniyeye daha fazla sığınarak gökyüzünü izliyor, şehrin bu kasvetli halinden kendini sorumlu tutuyordu. yüreğindeki kasvet sanki oraya sığmamış, taşarak tüm şehre bulaşmıştı.
jungkook da balkonun soğuk zeminindeki minderlerin birine kurulmuş, dizlerini kendine doğru çekmiş, giydiği kalın, haki hırkasıyla tüm bedenini sarmıştı. taehyung tam karşısında oturmuş üçüncü sigarası ile kendini zehirlemeye devam ediyor ve dakikalardır gökyüzünü izliyordu.
"bu üçüncü sigaran," dedi jungkook hem hatırlatmak, hem uyarmak amaçlı konuşurken.
"bu gün kendime izin verdim," taehyung'a söz geçiremeyeceğinin farkında olan beyaz tenli nefesini sıkıntılı bir şekilde dışarı üfledi.
"kardeşimin öldüğü gün de hava aynen böyle kasvetliydi," tozlu zeminde gezinen bakışlarını belki aradığımı bulurum umuduyla tembel tembel gökyüzüne çevirdi. güneş, ay, yıldızlar neden saklanmışlardı? yoksa onların da mı cesareti yoktu bu yıllanıp, iyice ekşimiş acının kelimelerle tekrar canlanmasına?
jungkook, şimdi anlatacaklarını herkese, taehyung'a bile basitleştirip, en önemli kısmı kestirip atarak anlatmıştı. kendisi bile o kısımları görmezden gelmeye çalışarak yaşıyordu yıllarca. düşünmeye bile ödü koptuğu şeyleri nasıl anlatırdı başkalarına?
"biliyorsun, çok haraketli, enerjik, umut dolu biriydi. istediğini almadıkça da kolay kolay vazgeçmezdi. o zaman kız kardeşimiz daha altı yaşında, wooyoung ise on altısındaydı. soojin çok şımarık bir çocuktu eskiden. babamlar da ona bayılıyor ve onu daha fazla şımartıyorlardı. bizimle de ilgileniyorlardı tabi. ancak ona büyük bir sevgi gösteriyorlardı. woo da bu yüzden yakama yapışmıştı resmen. ilgisini bana yöneltip, hayranlık duymaya başlamıştı. çocuklar bunu ebeveynlerine yaparlar genelde, neyse. benimle uyuyor, sürekli peşimde dolanıp duruyordu. ancak her şey gittikçe daha korkunç bir hal almaya başlamıştı. beni taklit ediyordu. saçlarını benimkiyle aynı şekilde kestirip, aynı renge boyuyor, kiyafetlerimi araklayıp, haraketlerimi taklit ediyordu. o dönemler peşimde bir kopyamla dolaşıyordum sanki." kardeşinin o çocuksu hallerini hatırlamak yüzünde bir gülümseme doğurdu.ancak bu gülümseme sadece dudaklarıyla sınırlı kaldı, gözlerine ulaşmayı başaramadı.
"ancak tam donanımlı jungkook olmak için bir şey eksikdi. motorum... bir hafta boyunca motorumu kullanmak için yalvarıp durdu. ben de daha fazla katlanamadım ve kabul ettim. tabi tek başına kullanmasına izin vermeyecekdim. ilk başda her şey normaldi. sonra yağmur çiselemeye başladı. yol kayganlaştı... hala aklım almıyor. nasıl izin verdim? neden? beni nasıl ikna etti? hiçbir fikrim yok. ancak geri dönüş yolunda da kullanmasına izin verdim." paketten bir dal çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdi, titreyen elleri yüzünden yalnız üçüncü denemesinde yakmayı başardı.
bu sürede taehyung merakla adamı izliyordu. yaşananların onda ne kadar derin yaralar açtığından haberi vardı. bu kadar ayrıntılı olmasa da hikayeyi biliyordu. kendini acındırmaya mı çalışıyordu? kendini nasıl böyle haklı çıkaracaktı ki? sır bunun neresindeydi? öfkelendiğini, şakaklarında ayaklanmış bir ağrının usul usul tüm hücrelerine sızdığını hissediyordu.
kendin acındırıp durmasından nefret ediyordu. sürekli aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp önüne koyuyor, onu manipüle etmeye çalışıyordu. bu kez aynı şeylerin tekrarlanmasına izin vermeyecekti. ancak yine de jungkook'u dinlemeye karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flipped | taekook mpreg✔️
Fanfictaehyung'un hamile kalmasıyla hayatları tepetaklak olur.