bölüm 13

30K 1.7K 202
                                    

"ece. ne zaman geliyorlar kızım" yediğim ekmekle oynarken bağırdım.

"bilmiyorum anne" çemkirmesi odada yankılandı.

"arasana kız" ekmeği elime alıp odaya geçtim.

"gezerek yeme dökersin" bozulmuş olan telefonumu gösterdim.

"telefonum bozuldu. sokakta mı arayayım" kaşlarını çattı.

"git ara sokakta. çabuk gelsinler babanı sakinleştirmeye çalışıyorum" gözlerimi devirip üzerimdeki elbiseyi çekiştirdim. yine siyah ve üzerime oturan bir elbise giymiştim. dışarı çıkıp bahçeden geçtim. sokakta iki tarafa bakındım. sağ taraftan eve doğru geliyorlardı. elimi havaya kaldırıp salladığımda ege kahkaha attı. ne yapmıştım ki.

"bak görüyor musun sokakta bekleniyoruz" yanımdan geçerlerken koluna bir tane vurdum.

"telefonum bozuldu arayamadım. sokakta falan beklenmiyorsunuz" uluay gülüp yüzüme baktı.

"bir şey tahmin ediyorum ama gerçekleşmesinden korkuyorum. neden bozuldu" omzumu silkip ona baktım.

"oyunu hileyle indirmeye çalıştığımda çöktü herhalde" üçü birden kahkaha attıklarında sinirle onlara baktım.

"ne var. yapacak bir şey yok. canım sıkıldı. telefonun çökeceğini tahmin etmemiştim" kahkaha atmayı kesip bana baktı. evin kapısını açıp içeri girdiğimizde annemle o adamın kapıda beklefiğini gördüm. İkisinin de yüzüne bakmadan geçip oturdum. Başka ne yapacaktım ki. Herkes sırayla geçip oturduğunda annem bacağımı cimcirdi.

"Kalk kız kahve yap" ona bakıp cevap verdim.

"Banane" babam kaşlarını çatıp bana baktı.

"Dolunay. Hadi" tedirginlikle ayağı kalkıp mutfağa gittim.

"kimlere yapıyorum" annemin sabır dilediğine emindim.

"herkese yapacaksın kızım" ondan korkuyordum. ondan deli gibi korkuyordum ve bir diğer korktuğum şey daha varsa  bunu annemin fark etmesiydi. kahveyi ocağa koyduğumda omuzuma değen bir elle irkildim. 

" ece. iyi misin" keşke onu bilseydim uluay. o zaman her şey daha kolay olurdu.

"bilmiyorum. sanki benim yüzümden tüm hayatın değişecekmiş gibi hissediyorum. sanırım biraz da suçluymuşum gibi geliyor" öne eğilip boyunu benim boyuma getirdi.

"sence seni sevmeseydim hayatımı değiştirir miydim" ne konuda sevmekten bahsediyordu ki. ama hangi konuda olursa olsun yapmazdı.

"hayır" doğrulup bana baktı.

"o zaman kendini üzmeyi kesip liseyi bitirdikten sonra ne olacağın hakkında düşünmeye başla. çünkü kafana takman gereken tek şey o. diğerleri seni ilgilendirmiyor" başımı her ne kadar başaramayacağımı bilsem de yukarı aşağı salladım.

"kafana diğer takman gereken şey de kahvenin olmuş olması. biraz daha beklersen bir de ocak temizlemek zorunda kalacaksın" hızla kahveyi ocağın üstünden çektim.

"tuz dökmeye falan kalkma" gülüp gözlerimi devirdim. 

"saçmalama" sinir bozukluğundan gülümsüyordum. kim derdi ki mikrafonumun açık kalmış olmasıyla buralara geleceğimizi.

"dolunay. nerede kaldın" titreyen ellerime aldırmamaya çalışarak tepsiyi elime aldım. mutraftan çıktığımda annem bana kaş göz işareti yaptı.

"ilk kime" annem sözümü kesip babamı gözterdi.

"babana, bana sonra misafirlerimize. en son kocana" kaşlarımı çatıp sordum.

"kime" kaş göz işareti yapıyordu.

"kocana" kaşlarımı daha çok çattım. 

"kime" uluay bana baktı.

"bana bana" o an aklıma geldi. onlar benim kocam olacağını sanıyordu. hızla kahveleri verdim. ege ona verdiğimde sırıtıp fısıldadı.

"doğruyu söyle içine tükürdün mü" ona bakmadan cevap verdim.

"söz veremem" gülüp başını iki yana salladı. burağa uzattığımda ege gibi sırıtıp fısıldadı.

"zehirlenir miyim" hafife gülümsedim.

"garantisi yok" yanlarından geçip uluaya uzattığımda gülümsedi.

"en son kocana ha" gülüp cevap vermeden geri çekildim. annemin yanına sessizce oturup tepsiyi sehpaya bıraktım. uluay kahveyi içince annem bana bakıp bacağımı tekrar cimcirdi. kesin moraracaktı.

"kız dolunay. tuz koymadın mı" başımı iki yana salladım "yoo" diye bir ses çıkardığımda bu kez kolumu cimcirdi.

"akıllanmayacaksın sen" omuzumu silktim. bu yüzden mi akıllanmayacağıma inanıyordu. 

"ne zaman tanıştınız" diye soran babama kaşlarımı çatıp baktım. sinirle konuştum.

"mertle daha tan" ege hızla konuşarak benim sözümü kesti.

"daha tanışmadan önce tanıştılar." babam başını yavaşça aşağı yukarı salladı.

"ne iş yapıyorsun" tekrar sinirle söylendim.

"o baba pa" bu kez burak sözümü kesti.

"babasının şirketi var. orada çalışıyor. tek çocuk olduğu için şirket onun olacak" babasının şirketi mi vardı. ama bunu umursamadan sokak şarkıcılığı mı yapıyordu. gerçi benden pek bir farkı yoktu.

"dolunay seni seviyor mu" bu kez ellerimi iki yana açtım.

"ben onu sevmi" uluay devam etmeme izin vermeden konuştu.

"diyor ki ben onu sevmiyorum, ona aşığım" bana susmam için işaret yapıyorlardı. elindeki kahveyi bıraktı.

"evin var mı" konuşmak için ağızımı açmamla ege hemen cevap verdi.

"var. iki tane. hepsi kendi evi" soruları bitmeyecek gibi gözüküyordu.

"ee. kızımı balayına güzel bir yerlere götürürsün artık" ne dediğinin farkında mıydı. boğazıma tükürüğüm kaçarken öksürmeye başladım. annem yavaşça sırtıma vururken üçü sırıtıyordu. 

"tavana bak akılsız tavana" nihayet biraz sakinleştiğimde babam kıpırdanıp üçüne baktı.

"annelik hakkı ve süt parası olarak" sözünü kestim. bana kızacağına emindim.

"iyi de beni annem emzirmedi" bana öfkeli bir bakış attı.

"dolunay. odana." ayağı kalksam da itiraz ettim.

"ama" merdivenleri gösterip beni korkutacak bir ses tonuyla konuştu.

"yukarı" itiraz etmeden yukarı çıktım. odama girip kapıyı hırsla kapattım. mal muamelesi görmekten sıkılmıştım. peki ya onların yanında yaşadığımda ne olacaktı. işler değişecek miydi. öyle olmasını umuyordum.

OYUN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin