bölüm 16

29.4K 1.6K 152
                                    

"saat dokuz oldu ece. uyanmanı şiddetle tavsiye ediyorum" başım inanılmaz derecede ağrıyordu.

"istemiyorum ya banane" ben uyurken dağdaki eve gelmiştik ve eve girer girmez gördüğüm ilk koltukta uyumaya devam etmiştim. 

"gözlerini açıp derhal elime bak yoksa sen kaybedersin" gözlerimi araladığımda elinde bestelerimin yazılı olduğu defteri tuttuğunu fark ettim. hızla ayağı kalktım.

"o defteri hemen yere bırak." buraya gelmeden önce markete uğrayıp alış veriş yaptıkları için kahvaltılıklarla dolu olan masayı gösterdi.

"geç otur" üzerine doğru bir adım attığımda koparacakmışçasına bir sayfayı tuttu.

"aç değilim" masayı tekrar gösterdiğinde sinirle bir sandalye çekip oturdum. ege ve burak balkonda bana söylemedikleri bir şeyle uğraşıyordu.

"ye, sonra bir yere gideceğiz" kaşlarımı çatıp ona baktım.

"nereye" yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu.

"gidince görürsün" geri çekildim.

"aç değilim" işaret parmağını tehdit edercesine havaya kaldırdı.

"eğer gittiğimiz yerde ben acıktım geri dönelim dersen" hızla ayağı kalktım.

"demem. nereye gideceksek gidelim" benim bu neşeli tavrıma gülümseyxip ayağı kalktı. kapının arkasındaki gitarın yanına gidip çantasını omuzuna taktı. 

"bir dakika sırf meraktan soruyorum. bana bir şeyler içirmeye çalışmayacaksın değil mi" kaşlarını hayır anlamında oynattı. kapıya ilerlediğimde üzerindeki hırkayı çıkartıp bana uzattı.

"al giy şunu" başımı iki yana salladım. 

"eğer donup hasta olmaya çalışıyorsan giyme, dışarısı serin." elindeki hırkayı alıp giydim. pijamamın şortuyla aynı boydaydı. hatta daha uzundu.

"bir de büyüdüm diyorsun. şu haline bak." ona sinirli bir bakış atıp dışarı çıktım. etrafta bir tek bu ev vardı. peşinden ilerlerken sordum.

"nereye gidiyoruz" yukarıya dönen bir aradan çıktığımızda aniden yoldan değil, ağaçların olduğu yerden gitmeye başladı.

"gidince görürsün" biraz daha yürüdüğümüzde karşımızda ağaçların yuvarlak şeklindeki bir alanı boş bıraktığı ve o yuvarlak alanın tam ortasında iki tane taş olan bir yer çıktı. ilerleyip taşa oturduğunda ben de yanına oturdum.  yukarıya baktım.

"gece burada yıldızlar çok güzel izlenir" benim gibi havaya baktı.

"evet ama gece buraya gelirsen popon donar" omuzuna vurduğumda güldü. gitarı çıkartıp elime bir kağıt tutuşturdu. açtığımda şarkı sözlerinin yazılı olduğunu gördüm. şarkıyı biliyordum. geri uzattığımda bana baktı. en çok söylediğim şarkı oydu.

"biliyorum. gerek yok" elimdeki kağıdı alıp gitarla oynadı. ayarlarını düzeltti ve tıngırdattı. 

"üçte başla" çakmaya başladığında kaşlarımı çattım.

"bir dakika neden söylüyorum ki. gurup işi falan mı" başını iki yana salladı.

"ben de eğlenmek istiyorum." iki duyduğumda hazırlandım. üçü duyduğumdaysa başladım.

"Senden çok uzakta bir yerlerdeyim 
Bazen sevinç kederlerdeyim
İnan tatlım kandım senin aşkına" dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrılmıştı. 

 "Her yağmur yağdığında
Gözlerin hep aklımda
Adını ne zaman ansam Yağmur yağar buralara" onu öyle gördüğümde istemsizce gülümsedim

 "Kısacık bir aşktı bu yaşadığımız
Tatlı bir oyundu oynadığımız" gülümsemesi biraz daha büyüdü

"Sence başka ne olabilir bu
Bence üzerimize Yağan bir yaz yağmuru" bocalamış mıydı o

 "Bence üzerimize Yağan bir yaz yağmuru" çalmayı kestiğinde ona döndüm. gülerek bana bakıyordu. 

"ne oldu" dedim gülerek. 

"aptallığına gülüyorum" neden aptal demişti ki.

"ne yaptım da aptal oldum" başını geri atıp kahkaha attı.

"eğer sahne korkun olmasa sesinle o kadar güzel yerlere gelebilirsin ki" mutlulukla gülümsedim.

"sen benim sesimi mi övdün" ellerini iki yana açtı.

"benim sesim kadar olmasa da" kucağındaki gitarı altım.

"kanıtla. bu zamana kadar hep çaldın" elini durmam için havaya kaldırdı. 

"sen de benimle söylersen tamam. kanıtlarım" gitarla oynayıp tıngırdattım. ona döndüm.

"üçte başla" gülümseyip akıllanmazsın sen dercesine başını iki yana salladı. çalmaya başladığımda gülümsedi. üçüncüyü çaldığımda aynı anda söylemeye başladık

"Senden çok uzakta bir yerlerdeyim                                                                                                                      Bazen sevinç kederlerdeyim                                                                                                                                      inan tatlım kandım senin aşkına" yalan söylemiyordu. sesi hayatımda duyduğum en iyi sesti

"Her yağmur yağdığında
Gözlerin hep aklımda
Adını ne zaman ansam Yağmur yağar buralara" onu öyle gördüğümde istemsizce gülümsedim

"Kısacık bir aşktı bu yaşadığımız
Tatlı bir oyundu oynadığımız" güldüğü sesinden anlaşılıyordu. ondan farkım yoktu

"Sence başka ne olabilir bu
Bence üzerimize Yağan bir yaz yağmuru" bocalamış mıydım. daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım. söylemeyi kestiğimde gülüp bana döndü. 

"ne oldu" gülüp başımı iki yana salladım.

"sanırım aptallığıma gülüyorum" kucağımdaki gitarı alıp yere koydu. bana döndüğünde burun burunaydık. geri çekilemiyordum. neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde kalbimin atışı aniden hızlanmıştı. başını hafifçe yana eğip gülümsedi.

"ne diyorum biliyor musun" elini hafifçe yanağıma değdirdi. sıcak nefesi yüzüme çarptıkça kalbimin atış hızı katlanıyordu.

"sahneyi falan s*ktir edip benimle yıldızları birlikte izleyen bir gurup olmak ister misin" arkamızdan gelen bir çatırtı sesiyle ikimiz de aynı anda oraya döndük. ege ve burak telaşla birbirlerine baktı. uluay sessizce bir şeyler mırıldanırken ege bize döndü.

"bir şeylerin olacağına emindik ama bu kadar hızlı olacağını sanmıyorduk. insan yazar peşimizden gelmeyin diye. neyse galiba acilen gitmemiz gerekiyor yoksa dayak yiyeceğiz kaç" koşarak gittiklerinde ayağı kalktım.

"gitsek mi" gülerek bana baktı.

"düşünecek misin. gurup işini" anlamamak mı istiyordu anlamıyor muydu.

"seninle gurup olurum olmasına da sahne korkum var benim" ayağı kalkıp gitarı çantasına koydu ve omuzuna taktı.

"sahnede çalmayız o zaman. sokakta devam ederiz" cevap vermeden ilerlediğimde peşimden geldi. 

eve girdiğimizde elinde birkaç şişe olan burak ve egeyi gördüm.

"duyduk ki birileri on yedi yaşına girip büyüdüğünü sanıyormuş" ege durunca burak devam etti.

"ve dedik ki o zaman kutlayalım" iğrenerek ikisine baktım.

"onları bana içiremezsiniz"...

OYUN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin