Üçünün beraber yaşadığı eve gelmiştik. Anneme bir bahane uydurup gitmiştik ve beni kurtarmak için plan yapacaktık.
"Kusura bakma. Ev biraz pis ama" diyen egeye sinirli bir bakış attım.
"Ege inan şu an takılacağım şey üç kişinin beraber yaşadığı evin temiz olması. Babam bile benim değerimi yüklü bir miktar paraya biçerken siz beni nasıl pis bir eve getirebiliyorsunuz" açılan kapıdan içeri girdiğimde uluayın sesi duyuldu.
"O adama babam deme" sinirle koltuğa oturdum.
"Demeyeyim değil mi. Hangi insan kızını yüklü miktar paraya satar. Değerimi de söyleseydi bari. Kaç para ediyormuşum" sesimin titremesine lanet okudum.
"On yedi yaşına girmene ne kadar zamanımız var" sinirle söylendim.
"Bir hafta" aklıma gelen şeyle ayağı kalktım. Kapıya ilerlediğimde peşimden geldi.
"Nereye" ona bakıp cevap verdim.
"Ablama. Belki o bir şey yapabilir" bu kez ege konuştu.
"Yapamaz. Eğer bunca şey olmuşsa parayı çoktan almıştır. Ve" devamını getirmedi. Ben söyledim.
"Kızını satmıştır" uluay kaşlarını çatıp bana baktı.
"Ece. bir daha onun kızı olduğuna dair bir imada bulunmuyorsun. Sen onun kızı değilsin. Ablan sana nasıl yardım etsin ki" dışarı çıkmak için kapıyı aralarken konuştum.
"Ona da aynısını yapmışlardı" alayla güldü.
"ve sen bunu bile bile o adamın yanında durmaya devam ettin. tam senden beklenen bir hareket. aptalca" kaşlarımı çattım. hayatım hakkında hiçbir şey bilmezken nasıl bu kadar emin olabilirdi ki. nede güvenerek konuşuyordu.
"benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun" dedim sokağa çıkarken. sinirli sesi duyuldu.
"eve gidince ağlayacağını ve bu saatte dışarıya üzerindeki elbiseyle yanlız çıkmaktan deli gibi korktuğunu biliyorum. bu şimdilik yeterli değil mi" omuzumun üstünden ona baktım. elimi havaya kaldırdım.
"şimdilik" başını yukarı aşağı salladı.
"şimdilik. o yüzden kes sesini. abuk sabuk gurur yapıp gecenin bu saatinde dışarıda yanlız kalma. ben de geliyorum" evin dışına çıkan ege ve burak bizi gözünce sırıttılar.
"saçma sapan şeyler düşünmeyin. zaten sinirliyim. gözümü kırpmadan kafanızı gözünüzü kırarım" gülerek yanımıza geldiler. ilerlerken ege söylendi.
"benim bu güzel tipimi mi dağıtacaksın. her ne kadar uluayın tipi kadar olmasa da" sinirle omuzuna vurmaya başladım.
"dayak mı istiyorsun" ellerini iki yana açtı.
"atabileceksin sanki" elimi havaya kaldırdım.
"beni gaza getirme çok pis dövebilirim" alayla güldü.
"o şirin pijamalarla seni gördükten sonra beni dövebileceğine dair" sözünü kesip kolunu dışa doğru çevirdim ve sırtına götürdüm.
"boyum uzun olsaydı daha kolay olabilirdi" bu dediğimde kahkahalarla gülen uluayı göz ardı etmeye çalıştım.
"etkileyici olabilirdi. eğer kurtulmayı bilmeseydim" hızla kurtulup benden kaçmaya başladı. sinirle peşinden koştum. sokağın sonuna geldiğimizde ileri gitmek için harekete geçsem de izin vermedi. birkaç kişi yanımıza doğru geliyordu. hızla kolumu tutup beni geri çekti.
"dolunay. onların yanına git" bu sefer diğer kolumdan uluay tutup beni arkasına saklamak istercesine geri çekip önüme geçti.
"kim onlar" diye mırıldandım. sanki bileceklerdi de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN (Tamamlandı)
Roman pour Adolescents"en iyi oyuncu xkişisi kullanıcı adıyla biri ama mikrafonunu bile açmıyor. tanıyan falan yok mu" benim hakkımda konuşulanları sırıtarak dinlerken bir yanda da silahları almaya devam ediyordum. "yok oğlum ya. cinsiyeti bile gizli. şu hale bak. ne old...