uluay dan
"iyi mi yaptık kötü mü bilmiyorum. hayır bir insan yarım bardakla nasıl sarhoş olabilir" dolunayı kastederek konuştuğu şeyle güldüm
"susar mısın ege. sarhoş falan değilim ben" masaya yasladığı kollarının üstüne başını koydu. şu an şarkı söylemesini her şeyden daha çok istiyordum. elimi çeneme yaslayıp gözlerimi yeşil gözlerine diktim. o yeşillere öleceğimi bilsem yine de bakmayı kesemezdim
"ece. şu an ne yapmanı istiyorum biliyor musun" benim gibi çenesini eline yasladı.
"söylesen bilirim" dediği şeye gülüp devam ettim.
"yapmayacağına eminim ama şarkı söylesene" kaşlarını çatıp ayağı kalktı. eve geldiğimizde zar zor üstünü değiştirmesine ikna etmiştim. siyah eşorfman altı ve beyaz tişörtüm ona oldukça büyük olmuştu.
"neden yapmayacakmışım ki" ege garip bir sevinçle ayağı kalktı.
"eğer söyleyecekse videoya alırım" gülüp bana baktı.
"söylerim ama üç şartım var. birincisi yarım yamalak bir şey hatırlıyorum. böyle kocaman ağaçlar vardı. burada değil orada söylerim. ikincisi" başını kaşıdı ve güldü.
"bahane gibi gelebilir ama şu an sanki gitar çalmayı unuttum. o yüzden ben çalamam" sendelediğinde yanına hızla gidip kolunu tuttum.
"hadi gidelim" diyen burağa ve dolunaya baktım.
"zorlamasak mı" ege kapıya doğru yürüyüp gitarı aldı.
"ne olabilir ki. on yedi yaşında küçük ve sarhoş birini daha önce hiç görmemiştim. ama en fazla uyur. Hadi" ne olur ne olmaz diye kolunu tutuyordum. Düşme ihtimalini bile göz önüne alıp hareket ettiğim birinin babası tarafından dövülmesi canımı hiç olmadığı kadar acıtıyordu. Kapının yanında duran poları yanıma aldım. Eğer orada uzun süre duracaksak üşümesini oldukça önlerdi.
"Ne söyleyecek" dedi burak bana bakarak. Ne söyleyecekti ki. hatırlacak mıydı.
"Ece. Aklında bir şarkı var mı" gülerek söylendi.
"Aklımda saçma sapan şeyler var ama ne var bilmiyorum" bana dönüp işaret parmağını salladı.
"Bana ne içirdiniz. Etrafta kocaman zürafalar mı var bana mı öyle geliyor" kolunu tutarak onu açıklığa sürüklemeye devam ettim.
"Boşuna uğraşıyoruz. Çoktan uçmuş bu" cebimdeki telefonun çalmasıyla dolunayın kolunu bırakıp telefonu elime aldım. Dolunayın telefonuydu. Tek bir sorun vardı. Annesinin numarası gözükse de telefona onu benim hatun diyerek kaydetmişti. Kahkaha attığımda bana baktı.
"Kim" dolunay sendeleyerek yürümüş ve taşa oturmuştu.
"Gel gör" ikisi birlikte yanıma geldiğinde kaşlarını çattı.
"Dolunayın yöneliminden şüphe etmeye başladım" gülerek başımı iki yana salladım.
"Annesi" bunu dememle birlikte ikisi de kahkaha atmaya başlamıştı. Dolunay başını yıldızlara çevirmiş kendi kendine konuşmakla meşguldü.
"Açsana" bunu diyen burağa boş boş baktım.
"Açıp ne diyeceğim" ege gülüp söylendi.
"Duşta dersin" kafasına sertçe vurdum. Daha ben bunları düşünmezken o nasıl düşünürdü.
"Kırdırtma kafanı." Dolunayın yanına gittiğimde uyukladığını gördüm. Ayakta nasıl uyuyordu ki. Kolunu hafifçe tutup çekiştirdim.
"Gel gidiyoruz" kolunu geri çekip yıldızlara bakınmaya devam etti. Bıkkın bir tavırla ege ve burağa döndüm.
"Gidin geliriz birazdan" sırıtıp geldiğimiz yerden geri gittiklerinde dolunayın yanına oturdum. Ona ece dememin asıl sebebi benliğini kabullenmesini sağlamaktı.
"Yıldızlar çok belirgin değil mi. Sanki" duraksadığında ona baktım.
"Sanki ne" taştan kalkıp yere uzandığında kaşlarımı çattım. ne yapmaya çalışıyordu bu. Yanına birkaç kere vurdu. Yanına gitmemi mi istiyordu. Taştan kalkıp yanına uzandım ve poları üzerimize örttüm.
"Burda yıldızları izlerken uyumak. Güzel olur muydu sence" diye mırıldandım. Sarhoş olan o olsa da ben sarhoşmuşum gibi davranıyordum. Bana bunu o yapıyordu.
"Hayatımda yaşadığım en güzel şey olurdu" doğrulup bana baktı.
"Dur. Ben şarkı söyleyecektim hani" biraz kendine gelmişti.
"Ne söyleyeceksin" ayağı kalkıp taşa oturdu. Hızla yanına gittim. Neyse ki gitarı bırakmışlardı.
"Sen seç" düşünür gibi yapsam da ne seçeceğime imindim. sesini duyduğum anda o şarkıtı söylemesini istemiştim.
"duyunca ne seçtiğimi anlarsın" gitarı tıngırdatıp çalmaya başlasam da o söylemiyor, kaşlarını çatıp bir şey düşünüyordu.
"ne oldu" gitarı kenara bıraktım.
"sanırım şarkıyı unuttum" kolumu omuzuna dolayıp onu kendime yaklaştırdım. esnediğinde güldüm.
"ve sanırım uykun geldi" başını yukarı aşağı salladı. ayağı kalkıp tekrar yere uzandı ve üzerine poları örttü.
"burada uyumak konusunda ciddi değildim" dedim her ne kadar gitmek istemesem de. yıldızlara bakarken cevap verdi.
"biliyor musun. umurumda değil" gülüp yanına uzandım. kolumu yana doğru uzatıp başını koluma yasladım. eğer bu halde olduğunu anlayabilseydi kaçardı. çok geçmeden düzenli nefes sesleri geldiğinde gülümsedim ve ona döndüm. yüzüne gelen saçını kenarı ittirdim. benimle gurup olacağını biliyordum. hatta buna emindim. ama oyun arkadaşlığından ötesi. işte onu bilmiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN (Tamamlandı)
Teen Fiction"en iyi oyuncu xkişisi kullanıcı adıyla biri ama mikrafonunu bile açmıyor. tanıyan falan yok mu" benim hakkımda konuşulanları sırıtarak dinlerken bir yanda da silahları almaya devam ediyordum. "yok oğlum ya. cinsiyeti bile gizli. şu hale bak. ne old...