Yattığım yatakta bir sağa bir de sola dönüp dururken şimşek çakmasıyla yerimden sıçradım. Küçüklüğümden beri her zaman gök gürültüsünden korkmuştum. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Bu mevsimde normal değildi. Bir kez daha gök gürüldediğinde doğruldum. Gece üç olmuştu ama ben uyuyamıyordum. "Uluayın yanına git" dedi iç sesim "ne zaman istersen yanıma gel demedi mi" demişti. Demişti ama böyle önemsiz bir konu için onu uyandırmaya gerek var mıydı. Bu kez çok daha gürültülü bir şekilde gök gürlediğinde ayağı kalktım. Oldukça büyük odanın kapısının arasından dışarı baktım. Kimse yoktu. Herkes uyumuştu. Parmak uçlarıma basarak uluayın odasına doğru ilerledim. Nedensizce kendimi onun hanında güvende hissediyordum. Siyah kapısını hafifçe aralayıp içeriye baktığımda telefonuyla uğraştığını gördüm. Kaşlarını çatmış, bir şeye bakıyordu. Kapı gıcırdadığında beni gördü. Elindeki telefonu komodine bıraktı.
"Ece. Bir şey mi oldu. Niye uyumadın" etrafa bakındım. Ne diyebilirdim ki.
"Aslında bir şey olmadı ama sen demiştin ya şey diye" sözümü yarıda kesen gök gürültüsüydü.
"Korktun mu" sorusuna cevap vermesem de anlamıştı. Yatakta kenara kayıp yanına oturmam için işaret yaptı.
"Kapat kapıyı gel" tereddütle içeri girip yapıyı kapattım ve yanına ilerledim. Yanına oturduğumda kolunu omuzuma doladı ve üzerimize yorganı örttü. Bir kez daha gök gürüldediğinde irkildim.
"Korkulacak bir şey yok güzelim. Öfkeli bir adamın bağırmasından mı korkuyorsun" göz ucuyla ona baktım.
"Öfkeli bir adamın bağırması ne demek" susmam için işaret parmağını dudağıma bastırdı. Birkaç saniye sonra çekip dinlemem için işaret yaptı. Bu kez gök gürültüsünü dinlediğimde daha az irkildim.
"duydun mu. öfkeli bir adamın bağırmasına benziyor" başımı hafifçe yukarı aşağı salladım. en azından öyle düşününce daha az korkutucu gelmişti. bir kez daha şimşek çaktığında irkilmek yerine dinledim.
"o zaman gideyim ben" diye mırıldandığımda kolumu tuttu.
"gitme. beni korkunu yenmen için söylediğim şeylere pişman etme" tereddütle ona baktım.
"uyu işte yanımda ne var. hem gittiğinde yine korkarsan yanıma gelmeyeceğine eminim" haklıydı. gitmezdim.
"sadece korktuğum için" söylenmeme gülüp başını iki yana salladı.
"sadece korktuğun için. geç oldu uyu" itiraz etmeden gözlerimi kapattım. neden olduğunu bilmesem de kendimi onun yanında mutlu, güvende ve huzurlu hissediyordum. bunların arasında en çok şaşırdığım güvendi. daha önce kendimi hiç böyle hissetmemiştim. güven buysa, ben kaybetmek istemediğime emindim.
**********************************
"Dolunay. Uyansana" yastığımın kıpraşmasıyla gözlerimi araladım. Yastıklar kıpraşmazdı ki. Doğrulup etrafa bakındım. Arabadaydım. Ne ara gelmiştik. Neredeydik.
"Nerdeyiz" burak elini havada salladı.
"Saatlerdir uyuyorsun. Annenlerin evine tam gelecektik ki aklımıza üzerindeki pijamalar geldi. Onlarla akşam yemeğine gidersen pek iyi olmaz" yanımda oturan uluay bir çantayı bana uzattı.
"olur herhalde" elinden çantayı alıp etrafa bakındım.
"iyi de ben nerede giyineceğim" üçü aynı anda birbirlerine baktı.
"biz çıkarız arabada giyinirsin" arabanın içi dışarıdan gözüküyordu.
"oldu, millete de seyir olsun sonra" üçü birden gülmeye başladığında toparlamaya çalıştım.
"yani onu demek istemedim de" sinirle ofladığımda aynı anda sustular. burak gülerek konuştu.
"havluyla etrafını kapatırız" uluay sinirle kafasına vurdu.
"düşüncelerini kontrol altında tutmanı şiddetle tavsiye ediyorum. eğer yapamazsan olacaklardan sorumlu değilim" ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. uluay kapıyı açıp içeri baktı.
"in" itiraz etmeden indim. elimi tuttuğunda duraksasam da beni sürükleyince peşimden ilerledim.
"nereye" ilerideki kafeyi gösterdi.
"Lavabo vardır. Orada giyinirsin" omuzumdaki çantayı düzeltip ilerlemeye devam ettim. İçeri girdiğiiizde bir masaya oturdu.
"Giyin gidelim" lavabonun olduğu yere gidip kapıyı açtım. İçeri gidikten sonra çantayı karıştırdım. Benim elbiseme benzeyen, tek farkı sırtındaki derin dekoltesi olan siyah bir elbiseydi. Üzerimdekileri çıkartıp elbiseyi giydim. Çantayı omuzuma taktığımda sırtımdaki dekolte biraz da olsa kapanmıştı. Lavabodan çıktığımda yanıma geldi. Kafeden çıktığımızda mırıldandığını duydum.
"Keşke pijamalarınla gitsen" duymamış gibi yapıp arabaya ilerledim ve kapıyı açıp oturdum. Yanıma geldi.
"Hadi"
Evin kapısına gelene kadar kimseden ses çıkmadı. Arabadan inip kapıya ilerlediğimizde uluay elimi tuttu. Kapıyı çaldığımızda annem gülümseyerek kapıyı açtı.
"Geçin içeri" ikimiz birlikte içeri geçtik. Burak ve ege gelmemiş, arabada beklemişti. Masada mert ve babasının ne işi vardı. Babam bizi görünce başıyla selam verdi.
"Geçin kızım oturun" tereddütle masaya ilerleyip oturduğumda yanımda oturan mert gülümsedi. Eğer durdurulmayacağımı bilsem ağızını burnunu kırardım. Annem yanıma, uluay karşıma oturmuştu. Kimseden çıt çıkmıyordu.
"Mutluluklar dilerim" diyen mertin babasına gözler çevrildi.
"Evlenmişsiniz" uluayla birbirimize baktık.
"Öyle" dedi ve babasına baktı.
"Teşekkür ederiz" belimde soğukluk hissettiğimde irkildim. Uluay sorgularcasına bana baktı. soğukluğun mertin eli olduğunu anlamam uzun sürkememişti. Sinirle ona döndüm.
"O elini ben kırmadan çek" fısıldayarak söylediğim şeyle cevap vermeden güldü. Ayağı kalktığımda herkes bana baktı.
"Odamdaki kıyafetlerimi toparlayayım. Aç değilim zaten." Babam gitmem için işaret yaptığında hızla merdivenlere ilerledim. Uluay peşimden gelmek için bir şeyler saçmaladı ve odama peşimden ilerledi. Kapıyı kapatacağım sırada eliyle durdurup içeri girdi ve kapattı.
"kendi dolabından düzgün bir şeyler giy, aşağı inelim" dolabımı karıştırırken beni beklediğini fark ettim.
"e çık da giyineyim" kendine gelip dışarı çıktığında dolaptan aldığım siyah, dizimin beş parmak üstünde biten, belime kadar üzerime oturan, sonrasındaysa açılarak gelen elbiseyi giydim. tek sorun kolumun fermuara yetişmemesiydi. ne kadar uğraşsam da başaramamıştım. kapının tıklatılmasıyla duraksadım.
"hadi ece" o yapabilir miydi. kapıyı araladığımda bana baktı. yüzüm ısınırken sessizce konuştum.
"ya ben fermuara kolumu uzatamadım ama yanlış anlama" beni susturup arkama geçti. nefesini tuttuğunu fark ettim. saçımı hafifçe kenarı çekip yavaşça fermuarı kapattı. elini omuzuma değdirdi.
"hadi. gidelim"...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN (Tamamlandı)
Fiksi Remaja"en iyi oyuncu xkişisi kullanıcı adıyla biri ama mikrafonunu bile açmıyor. tanıyan falan yok mu" benim hakkımda konuşulanları sırıtarak dinlerken bir yanda da silahları almaya devam ediyordum. "yok oğlum ya. cinsiyeti bile gizli. şu hale bak. ne old...