6. SEÇİLMİŞ

7.9K 293 26
                                    


HAZAN KARASU

Baygındım. Uyandığımda aynı yerde duruyordum ve zar zor nefes alıyordum. Yer kan gölüne dönmüştü ve ben hala yaşıyordum. Ağlamaya başladım... Yardımıma gelen tek bir kişi bile yoktu. Poyraz beni burada nasıl bırakabilmişti. Hiç mi değerim yoktu? Hiç mi içi acımamıştı? Bunları düşünürken daha çok canım yanıyordu... Telefonumu almalıydım. Nefes alamıyordum. Ölmek böyle bir şey miydi? Bu kadar zor muydu?

Ölmek istemiştim. Ölebilir miyim demiştim... Hayır deyip ölmem istemediğini söylemişti ve buna rağmen beni burada bırakmıştı...Lütfen bir nedeni olsun... Lütfen ciddi bir nedeni olsun... Lütfen...

Ellerimi yere bastırarak destek aldım ve sürünmeye başladım. Arabaya yakındım. Ve kapı açıktı. Tek yapmam gereken koltuğun üzerindeki telefonu almaktı. Sürünmeye devam ettim. Kurşun sırtımdaydı ve ağrıdan duramıyordum. Sonunda kapının önüne gelebilmiştim. Tek elimi kaldırarak telefona dokundum. Biraz daha uzanmaya çalışarak telefona ulaştım. Ama telefon ani şekilde yere doğru düştü. Telefonu aldım ve açmaya çalıştım.

Lütfen açıl. Açıl. Hadi. Açıl. Sonunda. Titriyordum... Hem de çok...

Telefonu açtım. Gözlerim dolmuştu ve telefonu göremiyordum. 112'yi aramak için numaraları çevirdim ve aradım. Konuşmam çok zordu. Neyse ki hemen geleceklerini söyleyip kapattılar. Poyraz'ı aramalıydım. Konuşmalarına bakılırsa bir sorun vardı. Ve ben tekrardan baygınlık geçirmek üzereydim. Telefonu tekrardan aldım ve Poyraz'ın numarasının olduğu yeri açtım. Arama tuşuna basmam üzerine telefonun elimden düşmesi bir oldu. Öksürdüm ve ağzımdan gelen metal tadını tükürdüm. Kandı. Koyu... Çok koyu bir kan. Çok sürmeden gözlerim kapandı ve bayıldım.

POYRAZ KARAKURT

Penseyi alıp tırnaklarıma götürmek üzereyken durdu. Odada duran üç adamına çıkması için emir verdi.

'' Belki de başka bir şey yapmalıyım önce.'' Çantadan büyük bir bıçak çıkardı ve yüzüme doğru getirdi. Sağ kaşımın hemen yanından aşağıya doğru çizgi çizmeye başladı. Çiziği attığı yerden anında kan fışkırmaya başladı.

'' Bana bıraktığın ize bak şimdi Poyraz. Canın acıyor mu? '' dedi gülerek. Canım acımıyordu. Hem de hiç.

'' Hayır.'' dedim sakince. Yavaş yavaş durumu kabullenmeye çalışıyordum.

Bir süreli sessizlik oldu. Dediğim şeye sinir olmuştu. Tekrardan elini çantaya götürdü ve bir bez parçası çıkardı. Eline ve yüzüne fışkıran kanı sildi. Hala sessizdi. Sessizliği bozan cebimde çalan telefonumdu. Elindeki bezi çantaya geri attı ve bıçağı tekrardan aldı. Telefonu aldırmadı. Bıçağı bu sefer sol kaşımın yanına götürdü. Telefonun sesi dikkatini dağıtmış olacak elini geri çekti. Bıçağı bırakmadan elini cebime soktu ve telefonu aldı.

'' Sanırım çok önemli. Açalım mı Poyraz ha ne dersin? '' Telefonun ekranına bakmaya başladı. Tek gözü yüzünden net göremiyordu. Telefonu kendinden uzak tuttu. Şimdi görmüş olacak bana bakarak pis bir şekilde sırıttı.

'' Senin küçük yaralı kuşun yaşıyor sanırım.'' dedi telefonun ekranını bana göstererek. Arayan Hazan'dı. Yaşıyor muydu? Hazan kurtulmuş muydu?

Kalbim feci şekilde hızlı hızlı atmaya başladı. Tek bir umut dedim içimden. Küçük bir umut.

Ellerim bağlıydı. Ama ayaklarım boştaydı. Vücudumla birlikte bağlamışlardı ve hareket edemiyordum. Ama yinede bu benim için bir engel teşkil edemezdi. '' Karakurt'' için engel yoktu. Olamazdı. Ayağımı çevik bir hareketle sert şekilde Murat'ın bıçağı tuttuğu eline vurdum. Ve elindeki bıçağın metrelerce uzağa gitmesini sağladım. Şaşırdı. Adamları içeride değildi. Sadece ben ve o. Belki de intikamımı almanın tam vaktiydi. Şaşkınlığını gizlemeye çalışarak kaşlarını çattı.

HAZAN VAKTİ - ZEMHERİ -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin