10.Bölüm-**CİVCİV'İM TAKISI**

175 10 8
                                    

Üstümü giyinmiş, aşağıya inmiştim. Aslında vosvoscuğumla da gidebilirdim de bugün beraber gitmek istedik. On dakikadır aşağıda bekliyordum. Acaba ben mi erken çıkmıştım? Saatime bakınca cidden öyle olduğunu gördüm. Hep geç kalan ben bugün on dakika erken mi çıktım yani?
'Tabi artık Mirza varya naaptığını görmek istiyorsun.' dedi iç ses. Ya gerizekalı iç ses ne alaka Mirza ya? Ben sadece acaba vicdan azabı çekiyor mu diye merak ediyorum bi susar mısın? Ayrıca bıçaklandığım günden beri üç gün geçmiş, Mirza hiç okula gelmemişti. Wattpad hikayesini de yazmıyordu. Okuldan kaydını aldırmamış ama hiç okula da gelmemişti. Bence farklı bir okula da gitmiyordu..

Bir dakika sonra Tunç'un afedersiniz bok rengi honda'sı yolun ucunda göründü. Kapıyı açıp ön koltuğa bindim. Maysa arka koltuğa binmişti. Hayır bu Maysa'yı da anlayamıyorum. Benim bi sevgilim olacakta, ben onun yanına değil de arka koltuğa binicem! Utangaçlığı boyunu geçmiş, dokuz senedir alışamadı bana..

Okula kadar onlar havadan sudan konuştu, ben de katılmadan dinledim öyle..

Okula geldiğimizde yeşil vosvosumun boş olan yerinin yanında kırmızı, benimkinden bile daha bakımlı bir vosvos olduğunu gördüm. Ayy kesin çok iyi anlaşıcaz bu kişiyle. Sonra öğrenirim sahibinin kim olduğunu herhalde :)

Tunç arabayı park edince hemen indik. Sınıfa gidip çantamı yine boş olacağını tahmin ettiğim sırama bırakacaktım ki boş olmadığını fark ettim. Tunç sırada öylece oturuyordu. Onu görünce içimde bir korku oluştu. Böyle olmamalıydı. Onlardan korkmamalıydım. Sınıfın kapısında kendimi toparlayıp yutkundum ve başım yukarda yürümeye devam ettim. Çantamı sıraya istediğimden daha sertçe koyup, isteksizce oturdum. Biraz bana baktıktan sonra "Yürüyebiliyorsun."dedi alayla. "Elbette yürüyebiliyorum. Bak Mirza, o sürtük sevgilin ve sen sakın korktuğumu düşünmeyin ama ben sizinle uğraşmak istemiyorum. Ben kendi kendime karar aldım. Sizinle muhattap olmassam, sizin de benimle ilgilenmeyeceğinizi düşündüm. Eğer hala intikam alamadığınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü ben Yakut'tan cansız bişey aldım oysa benim canımı yaktı ve tabi sen..Ama eğer bununla bitecek, ruh sağlığıma zarar vermeyecekseniz ben buna razıyım. Şikayetim yok, yoluma çıkmayın artık!"dedim. Anlayabilmesi ve kabullenmesi için gayet sakin konuşuyordum. "Ahsen.."dedi. Devam etmesini beklediğim anlamında kafamı yana doğru eğince decam etti "İnsanların canını yakmak hobim değil. Bu kadarla kalmasını isterdim. Benim umrumda değilsin fakat Yakut umrumda ve o devam etmesini istiyor. Ben, bunu söylemek istemezdim ama üzgünüm."dedi. Yüzünden gerçekten de üzgün olduğu belli oluyordu. Yalnızca "Tamam."diyebildim. Artık yapabileceğim başka bir seçenek yoktu mücadele edecektim. Yakut'un yapacağı her şeye ve ona karşılık vermeye hazırdım. "İyi günler sana."dedim ve öğretmen gelene kadar temiz hava almak üzere ayağa kalktım. Belki de Mirza'yı suçlamalıydım ama üzgün olduğunu söylemişti. Hem aşıktı. Sanırım aşık olsam ben de onun gibi sevdiğim kişinin tüm dediklerini yapabilecek kadar kör olabilirdim. Aşık olduğu kişi Yakut olmasına rağmen ona hak verdim. İyi günler diyecek kadar yakın olmamdan rahatsız olmuş olmalı ki "Ha bu arada."dedi tam kapıya doğru yöneldiğimde. "Evet?"dedim. "Sana üzgün olduğumu söylediğim için beni pişman etme. Sakın bana güvenme ve bana bu tarz iyi cümleler söyleme. Emin ol Yakut'tan farkım yoktur. Bana kötü davranman işimi kolaylaştırır."dedi. Bir an en yakın sırdaşım bana bu sözcükleri söylemiş gibi hissettim. Gözümden iyi günler dediğim için pişmanlıkla gelen bir damla göz yaşını silerek, "Pekala, kötü günler."dedim. İstediğim kesinlikle bu değildi ve sesimin kötü çıkması daha kötü hissetmeme neden oldu. Koşarcasına hızlı adımlarla sınıftan çıktım. Öğretmenin sınıfa gelme süresini azaltabilecekmişim gibi kendi rekorumu kırdım ve olağanca gücümle koştum, koştum ve koştum.. Ki sert bir bedene çarpana kadar. Kafamı kaldırıp kim olduğuna baktığımda Burç olduğunu gördüm. Hemen o gür sesiyle "Selam."dedi. "Merhaba."dedim bende. "Nasılsın? Bu sene seni ilk defa gördüm. Geçen senekinden daha iyi görünüyorsun."dedi. Oda geçen senekinden daha iyi görünüyordu, hatta bunu itiraf etmek gururumu zedeliyordu ama gerçekten tam anlamıyla mükemmel görünüyordu. "İyiyim ve sen de öyle."dedim. Son iki kelimeyi söylerken sanki gizli bir şey söylüyor gibi kısık çıkmıştı sesim. "Saol."dedi gülümseyerek. Konuşacak şey bulamayınca ayıp olmasın diye öğrencilerin kaçış ve ana konusu olan derslerden girdim. "Derse girmeyecek misin?"dedim. "Eee şey.. Sen de girmeyeceksen bahçede biraz konuşabiliriz sanırım?" dedi. Aslında derse girecektim ama o an cazip bir fikir gibi geldi Tunç'un söylediği. Hem ilk derse girmesem geç kaldığımı düşünür Maysa ve Tunç haricinde kimse şüphelenmezdi. Tabi çantamı görmediyseler.. Umarım görmezler diye içimden geçirip,"Tabi, girmeyecektim zaten. Olur."dedim. "Süper, kantinden kahve alıp banklara gidelim ozaman."dedi. Sesi neşeli geliyordu ve tabi ona ait olan gürlükle. Başımı sakladım ve kantine doğru yürümeye başladık..

Bir Küçük Saç MevzusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin