Okulun içine girdiğimizde hala şoktan kurtulamamıştım. Mirza'nın neden böyle yaptığını anlayamamıyordum ama kendi isteğiyle yapmadığı belliydi. Büyük ihtimalle hâla Yakut'la görüşüyordu ve bunu o istemişti ama bu sadece benim tahminimdi. Keşke yanılıyor olsaydım da canı boş yere acımış olmasaydı :D
Çünkü kimse Burç'a baş kaldırmaya cesaret edemezdi. Herkes ondan korkar, sahiplendiği kişiye (yani o ben oluyorum sanırım) yaklaşamazdı. Mirza büyük cesaret göstermişti fakat daha dün bana güvenme demişken bugün neden beni öpmek istemişti ki?
Burç ile hâla el eleydik ama benim parmaklarım gevşekti. Oysa acıtmayacak şekilde elimi sıkıyordu. Kendime gelip mantıklı düşünmeye başladığımda Burç'un elimi bırakması için hafifçe öksürdüm ama elimi bırakmadan tam karşıma geçti."İyi misin?"dedi. "Hı hı, teşekkür ederim."dedim."Önemli değil ama Mirza denilen o çocuk bi daha seni rahatsız ederse kesinlikle bana söyle."dedi."Onunla bir ilgisi yok ki."dedim."Nasıl, yani?"dedi bana merakla bakarak. Aslında anlatmak istemesem de Selçuk'dan zarar gelmeyeceğini düşünerek anlattım. Yakut'u falanda tabi.. "Durum karışık ama sana yardımcı olacağım."dedi."Tamam, anlayışın için saol. Dersin başlamasına çok az kaldı. Teneffüste görüşsek?"dedim ve birleşmiş ellerimize baktım. Elini yavaşça çekip "Bana çok fazla teşekkür ediyorsun. Asıl ben sana teşekkür ederim, elini tutmak bir yıldır çok fazla hayal ettiğim bir şeydi."dedi. Tebessüm ettim ve teneffüste görüşmek üzere el sallayıp ayrıldık. Tarih Hocamızı sınıfın önünde yakalayıp, onu konuşturarak onunla birlikte girdim. Sırama oturduğumda yanımın çoğu zaman olduğu gibi boş olduğunu gördüm. Bu Mirza'nın durumunun kötü olduğunu mu gösteriyordu? Burç'a da dediğim gibi onunla bir ilgisi yoktu ki. Yakut'a kanmış, benim gibi birine zarar vermeyi umursamaz olmuştu. Yazık dedim içimden. Keşke beni gerçekten seviyor olsaydı..
Dersin bir kaç cümlesi haricinde hiç dinlememiştim. Teneffüs zili çaldığında bu yıl daha yeni başlamış olsa da zaman ayıramadığım biricik arkadaşlarım Maysa ve Tunç'a işimin olduğunu söyleyip hemen çıktım. Onlar da alışmıştı artık. Herkes biliyordu ki bu sene çok şey değişecekti hayatımda..
Ama işim onların tahmin ettiği gibi Burç'la konuşmak değildi. Mirza'ya bakacaktım. Sınıfın kapısında beni bekleyen Burç'u görünce "Afedersin. Sana teneffüste konuşacağımızı söyledim ama ufak bir işim var. Beni bahçede bekler misin 5-6 dakikaya gelirim."dedim."Ama.."dedi, tam itiraz edecekti ki "Eğer itiraz etmeden beni bahçede beklersen gelene kadar sana güzel bir lakap bulacağım tamam mı?"dedim. "Hmm, o zaman anlaştık civciv. Ha bu arada verdiğim fikri unutma."dedi ve sırıttı. Şimdi afacan, şirin bir çocuk gibi görünüyordu. "Tabi."dedim ve koşar adımlarla uzaklaştım..
İlk gittiğim yer ilk yardım odası oldu. Tahmin ettiğim gibi buradaydı. Morarmış ve şişmiş olan gözüne bir şeyler sürüyorlardı. "Neden yaptın?"dedim elimi sallayarak. "Sanane."dedi."Pardon?"dedim hâla ne diyordu bu böyle? "Yaptığım hiç bir şeyden sorumlu olmadığımı söylemiştim ama son yaptığım şey için üzgün olduğumu söyleyemeyeceğim. "Çünkü hiç fena değildin."dedi."Ukalasın..Kendine de bana da zarar veriyorsun. Yeter artık. Yakut'la görüşmek istiyorum. Ne istiyorsa direkt kendisi halletsin. Bana bunları yapacak kadar cesursa, bir korkak gibi davranmayıp ortaya çıksın. Anlamıyor musun? Seni sevmiyor. Bir insan sevdiği kişiye, onun istemediği şeyleri yaptırmaz ve düşmanı olan bir kızı zorla öptürmez. O yaptırıyor Mirza! Gözünü aç artık. Bana da, sana da zarar vermesine daha fazla izin verme! Bize katıl mesela. İyi arkadaşların ve belki seni gerçekten seven bir sevgilin olur. Nolur, daha fazla ileriye gitme! Bu söyleyeceğim son şey olmalıydı fakat.. istiyorsanız saçlarımı bile kesebilirsiniz."diye bağırdım. "Sen..nasıl bundan o kadar emin olabilirsin? Beni seviyor tamam mı?"dedi, öfkeyle. Onun da sesi yükselmişti. Anlaşılan tüm söylediklerimden sadece buna takılmışdı. Sinirden küçük bir kahkaha attım. "Senin aklını eritmiş. Bu sinirle seninle daha fazla muhattap olamayacağım. Bana sadece Yakut'u getir ve inan dediklerim doğru. Bir kez daha düşün."dedim ve cevap vermesine zaman tanımadan ilk yardım odasından çıkıp, ağır adımlarla yürümeye başladım.
Şimdi sıra Selçuk'a bi lakap bulmaktaydı. Düşündüm, düşündüm. O bana civciv, diyorsa ben de ona ördek desem. Hayır ya hayvanlar alemine döndük. Olmaz bu, bu da olmaz, ıı bu da olmaaaaz! Uff ne diycem şimdi? Bulamadım desem, o da olmaz..
Karşımda dikilmiş bir adet Selçuk görünce, bahçeye geldiğimi fark ettim. "Ee civciv, söyle bakalım?" dedi. Tam 'bulamadım' diyecektim ki dudaklarımdan tam tersine, istemsiz ve fısıltı halinde bir kelime çıktı : "SEVGİLİM."
Tüm bedenim bir yalana uymuş, daha da kötüsü yalan söylediğim kişinin tavsiyesine uymuştu.
Peki ya bedenim beni seven tek erkeğe karşı yalan söylemişse, kime ait olmak istiyordu..??
Selam.
Fazla uzatmayacağım çünkü hiç bir fayda etmiyor. İçinizden gelirse vote+yorum yapabilirsiniz, gelmiyorsa okumanız bile beni sevindirir. Çok saolun.
Ne olursa olsun yazacağım. Multimedia da Burç var.
Oyuncuları da pc'ye geçtiğimde ekleyeceğim.
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Kısa ise lütfen söyleyiniz... ¥¥¥
Öpüldünüz! Kib byy ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Küçük Saç Mevzusu
RastgeleOkulun en popüler kızının muhteşem kızıl saçlarını kesmiş, ne olursa olsun kendine sonuna kadar güvenen bir kız. Muhteşem saçları kesilen kızıl vahşetin parmağında oynattığı kişiliksiz bir erkek. Kusura bakmayın ama bu mevzu kimseyi sevmeyen bir bad...