Bugün de bir şekilde bitmişti işte. Yine mutsuz olduğum bir gün geçti, yine yanlış yaptığımın bir kez daha farkına vardım. Ama bütün insanların bir derdi var sonuçta. Uzaktan mutlu olarak gördüğün, hayatına özendiğin insanların içinden "Yok, yok böyle hayat olmaz olsun." diyeceğimiz dertler çıkabiliyor. Ee tabi bir de gerçekten mutlu olabilenler var. Mutluluk teriminin tam anlamıyla aşktan ibaret olduğunu düşünüp, "Aman boşver anı yaşa." diye kendilerini tembihleyenler.. Çoğumuz hayatımızın böyle olmasını ister ve doğru kişinin bizi elbet bir gün bulacağına inanırız. Ama biliriz ki doğru kişi yalnızca bazılarına denk gelir. Hep en özel kişinin biz olduğunu, bizim hakettiğimizi düşünürüz. Söylüyorum ya işte herkes özel olduğunu düşünür, doğru kişiye sahip olma hakkını ise yalnızca gerçekten özel olan kişi kazanır...
Eve gittiğimde ilk defa bu kadar kötü hissettim. Aslında "Ben mutsuzum, hayatım hep kötü" vb. cümleler kurup isyan eden insanlardan hoşlanmam, hatta sinir olurum ama doğruyu söylemek gerekirse şu anda onlardan birisiyim. Tek istediğim şu Ekim ayında en sıcak yer olan yatağıma yatıp, uyumak. Dediğimi yaptım da. Daha üstümü değiştirmeden yattım.
Tam uykuya dalacaktım ki bi ses duydum. Hayatıma biraz daha mı ekşın geliyor acaba? Hemen kalkıp sesin geldiği yönü tespit etmeye çalıştım. Ses bir kez daha gelince, cama bir şey atıldığını anladım. Filmlerdeki gibi beni kaçırmaya geldiler kesin. Gidip penceremi açıp aşağıya bakınca psikopat no1'i gördüm. Yakut...
Aşağıya inmeye zahmet etmeden "Ne var?"dedim. "Gelir misin?"deyince onun gıcık olacağı bir şekilde "Cık" dedim ve başımı sağa sola salladım. "Seni yemem merak etme. Hadi çok önemli."dedi. "Hmm, iyi bari yemiyceksen geliyim."dedim ve o gözlerini devirirken penceremi kapatıp, üstüme hırkamı aldım. Evde kimse olmadığından dolayı kapıyı çekmekle kalmayıp, bir de üstüne kilitledim. Aman şimdi psikopat no2'de gelmiştir. İş birliğiyle evime girerler falan...
Yanına geldiğimde dalga geçerek "Efendim can dostum?"dedim.
"Biraz ciddi olur musun?"deyince "Ne diyorsan de Yakut, hadi işim var evde yatıcam. Daha ne kötülükler planladığını mı anlatacaksın?"dedim.
"Seninle kavga etmiştik hatırlıyorsun değil mi?"dedi. Ay yok hatırlamıyorum. Zaten bu sene başıma gelen her şey o kavganın yüzünden geldi neresini hatırlamayım. Ama çok güzel dövdüm ya! Neyse şuna cevap vereyim de ne diyecekse deyip, defolup gitsin.
"Hıhı hatırlıyorum, ee?" dedim.
"O kavgayı neden ettik bi fikrin var mı?" dedi.
Aslına bakarsak cidden biz o kavgayı niye etmiştik ya..? Yok yani, hatırlamaya çalıştım ama hatırlayamadım. Hatırlamadığıma göre sebepsizdi galiba.. Sonuçta birbirimize gıcığımız vardı değil mi?
Tam emin olamasam da "Sebepsizdi."dedim.
"Hayır değildi. Bence bir daha neden kavga ettiğini öğren olur mu?" dedi.
Bak şimdi gerçekten merak etmiştim...
"Neden?" dedim.
"Burç yüzünden aptal. Tabi senin kafa basmıyo."dedi.
Bir dakika ya Yakut'un Burç'la ne ilgisi olabilirdi ki? Sonuçta Yakut 12. sınıfa giderken, Burç 10. sınıftaydı. Ayy burda ben Burç'u seviyorum deme, düşer bayılırım valla Yakut...
"Senin Burç'la ne ilgin olabilir ki?" dedim.
"Sen onu bunu bırak da, şunda bi anlaşalım sarı çiyan.. Burç benim, tamam mı?" diye bağırdı.
"O dediğin için biraz geç sanırım." dedim.
"Ne, nasıl? Aslında kulağıma bir kaç söylenti geldi ama ben senden duymak için buraya geldim. Geç derken artık onunla ilgilendiğini mi ima ediyorsun?" dedi.
Aslında benimle uğraşmaması için ona Burç'u sevmediğimi, bunun ufak bir oyun olduğunu söyleyebilirdim fakat bunu riske atamazdım. Oyun olduğunu, onu sevmediğimi bir kişi dahi öğrenirse Burç'a söyleyebilirlerdi. Onu sevmesem bile duygularını önemsiyordum, bu yüzden Yakut'a doğruları söyleyemedim...
"Her ne duyduysan doğru duymuşsun canım. Burç'la ilgilenmeyi bırak, onunla çıkıyoruz ve asıl şunda bi anlaşalım kızıl vahşet, Burç benim." dedim onu taklit ederek.
Benim iddialı sözlerim karşısında şaşırmış olacak ki ağzı açık kaldı.
"Demek doğruydu. Burç'tan hemen ayrılmassan başına getirdiğim tüm bu kötü olayların binlerce katını sana yaşatırım. Anlıyor musun?" dedi.
Yine başlıyoruz işte.. Tabi dert bir değil ki, binlerce dert var. Yalan yalanı doğruyor dedikleri doğruymuş meğer. Başıma gelen geldi zaten, en fazla öldürür onu da yapabileceğini sanmıyorum. O yüzden bir anlık gelen deli cesareti ile "Ne yaparsan yap tamam mı? Yaşat ya yaşat. İster bin katını, ister onbin katını yaşat. Yanındaki o gerizekalıyıda al, öldürün beni bence. Kolaydı demi? Ama artık bende el atıyorum olaya. Şunlara bulaşmayım dedikçe bebe gibi oyun oynamak istiyosunuz ya. Tamam oyun şimdi başladı. Artık ben de yerimde durmuycam. Yap istediğini ama şimdi defol git. Bi daha da sadece bana kötülük yapmak için gel."dedim.
"Vazgeçmeni yeğlerdim çiyan. Madem öyle görüşmek üzere."dedi ve alayla elini salladı..
Şu gerizekalıya çok sinirlenmiş olduğumdan, stres atma bahanesiyle asansörü kullanmayıp beş kat merdivenlerden çıktım. Anahtarla kapıyı açıp içeriye girdim ve yatağıma geri döndüm. Bari okuldan sonra beni rahat bırakın be kardeşim. Hadi ben uyudum, sonuçta neydi?
"Salla Dünya'yı uykusu gelsin."
Başından başla, sonuna kadar saçma bi bölüm olsa da bitti :D
Kısa oldu biliyorum ama yazarım bidaha ya :)))
Multimedia'da resmini multimedia'ye koymadığım diger oyuncular var;
-Polen
-Farah
-Enis
-Sare (Ahsen'in annesi)
-Laçin (Ahsen'in kardeşi)
-Cihan(Ahsen'in babası)
Hadi görüşmek üzere sizi seviyore, çok çok öpüyore ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Küçük Saç Mevzusu
RandomOkulun en popüler kızının muhteşem kızıl saçlarını kesmiş, ne olursa olsun kendine sonuna kadar güvenen bir kız. Muhteşem saçları kesilen kızıl vahşetin parmağında oynattığı kişiliksiz bir erkek. Kusura bakmayın ama bu mevzu kimseyi sevmeyen bir bad...