sabah uyandım, içimde garip bir his vardı. çok yorgundum. sanki üzerimden dozerlar geçmişte, üzerime beton sıvısı (adı ne bilmiyorum) dökmüşler. sonra beni kuzey kutbuna koymuşlar, üzerimdeki şey kuruyup taş olması için.
ayağa yarı ayık yarı bayık bir şekilde kalktım ve havlumu alıp banyo yolunu tuttum. ılık bir duş iyi gelir diye düşündüm.
üstümdekileri yavaşça çıkardım ve küvetin içine girdim. suuyu açtım ve dolmasını bekledim. dolana kadar dondum zaten o ayrı bir dert.
çok yorgundum. uykum vardı. açtım. küvette uyuyabilirdim aslında. yada yemeği buraya getirip uyuyarak banyo yapabilirdim.
uff, hayat cok sıkıcısıın dırımdırıım.
off, Ezgi ne diye evine gitti ki? ben de kalsaydı daha guvenli olurdu. zaten şu özel numara meselesini de fazla bilmiyoruz. aslında Ezgi haklı olabilir. Serkan olabilirdii. yani %95 Serkan olabilir. %5 nerde? bende bilmiyorum. olasılık olarak düşünürsek... benim matematiğim iyidir aslında ama kafa verirsem yaparım. ama sayılarla uğraşmaya üşeniyorum. kim üşenmiyor ki zaten?
gözlerim az kalsın kapanıyordu. nerdeyse uyuyacaktım ki... içeriden telefonumun sesi geldi. hızlı davranarak küvetten çıktım ve üzerime havlumu alıp odama geçtim. telefonumu bulamıyordum. nerdesin seni nalet olası telefon. ben odanın içinde gezerken telefonum sustu. sonra makyaj masama doğru gittim. çekmecemi açtım. telefonum ordaydı, tuş kilidini açtım ve cevasız aramalara girdim. bilmediğim bi numara beni aramıştı. yine serkan olabilir diye düşündüm ve aldırmadım.
Tam banyoya geri gidecektim ki, yine telefon çaldi. Ayni numara ariyordu. Elim titriyordu. Yavasca aramayi kabul ettim ve kulağıma götürdum.
"Alo?" Sesim titrek çıkti.
"Serenay?" Bir erkek sesiydi. Ama tanidikti.
"Benim, Emir," dedi. Rahatlarcasina nefesimi dışari çıkrdim
"Oh, çok şükir sensin," dedim rahatlarcasina
"Başka birini mi bekliyordun?" Şüphelenmisti. Ona özel numara meselesini anlatamazdim, çünku daha fazla bir şey olmadi. Neden yapti, kim yapti, daha bilmiyirduk.
"Umm, hayir. Ezgi evde deil ve beni de bu saatlerde kimse aramz diye düşünuyordum."
"Hmm, yalniz misin?" Ezgi evde deilin neyini anlamadin bacim?
"Evet de, sen numarami nerden buldun?"
"Ha, Eray dan aldim. Neden affetmiyorsun?"
Herkesde numarami birinden aliyor yaa. Ne alip veremedikleri var bnm numaramla?
"Ya bilmiyorum." Gercekten bilmiyorum.
"Mal mısin, bacım?"
"Nedeen?"
"Bilmem" dedi.
"Mal!"
"Domuşuk"
"Salak"
"Şalgamlı künefe"
"Lahana turşulu sosis!"
"Sucuklu kurabiye"
"Sarımsaklı çikolata"
"Üff tamam neyse bye"
"Bye" dedim ve kapattim.
Geri banyoya gittim ve 15 dakika sonra çıktim. Üstumu uyuşuk uyuşuk giydim. Asagiya kahvalti icin indim. Aslinda kahvalti yapmış sayilmam. Corn Flaks yedim ve televizyonun karsisina gectim. Kanallari gezdim. Bir şey yoktu. Bende odama çıkıp laptopumu getirdim ve film açtım kendime. Izlediğim film Notebook'tu. Bu film 2005 te çıkmişti, yani lise 2 de. Eray ile birlikte gitmistim. Bana "Geleceğimizi görüyorum, bizde böyle olacağız." demisti. Ilk kez beni orada öpmüştü. Ilk öpücüğumdü. Acaba öyle olacak mıyız? Offf, neden affedemiyorum senii? Kalbim delice seni istiyor, ama aklım... ahh lanet olası aklım. Neden ya nedeen?
Nerdeyse filmin sonuna gelmistim. Ağlıyordum. Çok çabuk ağlayan biriydim. Aslinda filmde ağlanacak bir şey yoktu. Ama birbirlerini delice seviyorlar. Yine de ayrılıyorlar. Ahh Noahh. Ondan asla vazgeçmiyor. Allie de sürtüklüp yapip başkasına koşuyor. Ah. Bence Eray'ın dediği doğru. Bizde böyle olacağız. Acaba geleceğimi görmustu? Gelecekten kastı neydi? Birlikte yaşlanacağız ve birlikte öleceğiz mi, yoksa beni bırakmayacağı mı?
Filmi dondurdum ve elime telefonu aldim. Tuş kilidini açtim ve rehbere geçtim. Onu Sığır Odunuu diye kaydetmistim. Elim isminin üstündeydi. Acaba arasa mıydım? Ararsam bana ne derdi? Ahh! Kahretsin! Niye kendimi baskı altındaymışim gibi hissediyordum? Daha fazla gözlerimdeki yaşları tutamadım ve ağlamaya başladım. Telefonu bıraktım. Ellerimler yüzümü kapatarak ağladım. Arada bir ağzımdan hıçkıriklar kaçıyordu. Ayağa kalktim ve lavaboya yüzümu yıkamaya gittim.
Koltuğa oturdum ve laptopu kapattım. Koltuğa uzandim ve gözlerimi kapattim. Gözlerim yanıyor, boğazımda bir düğum varmış gibi hissediyordum.
Bir kac dakika sonra telefonum çaldı. Ezgi ariyordu. Uyusukca telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim?"
"Serenay?"
"Efendim" diye tekrarladım.
"Sen ağlıyor musun?"
"Haa, şey ya eskiler aklima geldi de."
"Ney?"
"Hani Eray'la Notebook filmine gitmistim ya, o aklıma geldi. Bana "Biz de böyle olacağız," demisti. Ne demek istediğini bilemedim. Yani birlikte mi ölecez, yoksa o benim peşimi bırakmayacak mı?"
"Canım, bence ona sor."
"Nasıl," konuşurken yine gözlerim doldu, zor konuşabildim, "ben sürtük gibi davranıyorum simdi."
"Sacmalama, bir ikilemin içindesin sadece. Hayat seni deniyor sadece. Kalbine mi, mantığına mı güveniyorsun diye."
"Sence hangisini seçmeliyim?"
"Bunu zaman içinde öğrenirsin, ona sor bence."
"Tamam, sonra görüşurüz."
"Bay." Kapattim ve Eray ı aradım.
"Efendim?"
"Eray, buluşalım mı?" Birden mi sorulur yaa. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve kendime lanetler yağdırdım.
"Umm, olur. Nerede?" O da şaşırdı. Bir zahmet yani.
"Saat 5'te, benim evde." Benim ev diyince yanlış anlamaz umarım.
"Tamam, görüşurüz o zaman."
"Görüşürüz." Acaba cevabı ne olacaktı? Meraktan çatlayacam yaa. Uff.
Bu bolum 2 part. 10.000 olmusuzzz. Asklariiim. Yeriim. 2. Parti bugun paylasabilirim yorumlari eksik etmeyim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEKRAR SEVEBİLİR MİSİN? (ASKIDA)
RandomHiç değişmemişti. Eskiden nasılsa şimdi de öyleydi. Gözlerindeki duyguyu anlamış değildim. Doğru ya, beni terk ettiğinde de böyleydi. Acı mı çekiyordu? Yoksa mutlu muydu? Hiç bilmiyordum.