Gözlerimi açmaya çalıştığımda sızladığını hissettim. Biraz daha zorladığımda acıyla aralandı göz kapaklarım. Etrafın simsiyah olması dışında karşımda iki adam vardı. Bileklerimdeki acıyı hissettiğimde bağlandığımı fark ettim. Sırıttım ve öğrendiğim yöntemle ipleri çözmeye başladım. Annem gerçekten haklıydı, bu ipleri çözmek çocuk oyuncağıydı. Yakalanmamak için iplerin yere düşmemesine dikkat ettim. Bu sırada iki çift gözün bana döndüğünü hissettim.
"Bakıyorum da uyanmışsın." Cevap vermek yerine sırıtmaya devam ettim. Kaşlarını çatarak "Seni kaçırdığımızın farkındasındır umarım." Dedi.
Beni kaçırdınız mı, yoksa ben mi olanak verdim?
Omuz silktim. "Başa gelen çekilir derler." Dediklerimle daha çok kaşlarını çattı.
Küçük bir öksürükten sonra tam karşımda durdu ve yüzüme doğru eğildi. "Lafı çok uzatmayacağım, babanın Kim Jeon Seo olduğunu biliyorum. Sen de onun herkesten sakladığı biricik oğlu Kim Jeongin'sin öyle değil mi?"
Dudaklarımı büzdüm ve ben de ona yaklaştım. Şimdi aramızda sadece bir santim vardı. "Küçük bir hatanı düzelteyim; Yang Jeongin. O adamla aynı soyadı taşımam ben." Dedikten sonra geri çekildim.
O da geri çekildi ve uzunca bana baktı. Ben de onu süzmeye başladım. Keskin yüz hatları vardı. Tamamen elmacık kemiğinden oluşmuştu. Sarı saçları ve yemyeşil gözleri olması görüntüsüne tezat bir tatlılık yaratıyordu. Fakat bakışları korkutucu havayı ortama salıyordu. Tabi, bu ondan korktuğum anlamına gelmiyordu.
"Babanı sevmiyor olman hoşuma gitti ama burası normal sohbet ettiğimiz bir yer değil. Burası sorgu odası. İlk olarak sorularıma doğru cevap vereceğinden emin olmam gerekiyor." Bakışlarını arkasındaki adama çevirdiğinde o tarafa döndüm. Elindeki şok aleti ile yanımıza geliyordu.
Bakışları yine bana döndüğünde "Bana bunu takabileceğini sanıyorsan, yanılıyorsun." Dedim kayıtsız bir şekilde.
Tek kaşını kaldırarak sırıttı. "Öyle mi? Bunu karşımda elleri ve ayakları bağlı olan kişi mi söylüyor?"
Dudaklarımı büzüp üzgün bir yüz ifadesi yaptım. "Ama ben hep senin hatalarını düzeltmek zorunda kalıyorum, neden?" Ellerimdeki ipleri yere atıp ellerimi birbirine birleştirdim.
Sevinçle daha çok sırıtınca kaşlarımı çattım. Arkasındaki adama döndü. "Sanırım onu bulduk, Dive!" Sonra bakışlarını bana çevirdi. "Bana gerçek annenin ismini söyleyebilir misin?"
"Sırıtınca çok tatlı oluyorsun. Değiştir şu yüz ifadeni yoksa karşımdakinin bir suikastçı olduğunu düşünmeyi keseceğim."
Onunla böyle gevşekçe konuşmam onu sinirlendirmiş olacak ki gözleri kararmış yüzündeki gülümseme silinmişti. "Konuyu değiştirme yoksa gerçekten suikastçı olup olmadığımı görürsün."
Ben de yüz ifademi düz tutmaya karar verdim. "Bak, babamın bir sürü karısı oldu. Bunlardan birinin çocuğuyum işte, bu seni neden ilgilendiriyor?"
Dive dediği kişi konuşmaya başladı. "Eğer aradığımız kişi buysa zaten ismini söylemeyecektir. Bence zorlamanın bir anlamı yok."
"Tamam, öyleyse." Kaşlarımı çattım. İkna olması bu kadar kolay mıydı? Bir suikastçıya göre baya acemi olmalıydı. Sanırım yanlış kişiye teslim olmuştum. "Bundan sonra benim evimde kalıyorsun."
Gözlerimi büyüttüm. Sanırım birazcık onunla kalsam sıkıntı olmazdı. Çünkü buradan kurtulsam bile gidebileceğim bir evim yoktu. Ama önce bir şeyi kontrol etmem gerekiyordu. "Kalırım ama bir şartla."
Beni alaya alıyormuşçasına sırıttı. "Neymiş o şart?"
"Çantamdaki defteri kontrol etmem gerekiyor."
Tek kaşını kaldırarak bana bakmaya başladı. "Seni istersem evime götürebilirim. Senin rızan olması gerekmiyor."
Sinirli bir şekilde "Pardon? Bunu ellerini tek başına çözmüş birine mi söylüyorsun? Çabuk defterimi ver!" Dedim. Sonra bağlı olan ayaklarımı çözmeye başladım.
Tam kafamı kaldırdığımda çantayı yüzüme fırlattı. "Çabuk bak."
Yüzümdeki sırıtmayla çantanın içinden defterimi aldım. Teker teker bütün sayfaları kontrol ettikten sonra en son sayfayı açtım.
'Seni yanına alacak kişi Bang Christopher Chan. Ona kısaca Bang Chan adını verdim. Onunla birlikte bu adamlardan kurtul!'
Notun tam altında Bang Chan'ın bir fotoğrafı vardı. Hemen karşımda duran kişiyle bu kişinin aynı olması rahatlamama yetti.
Defteri çantaya geri koyarken "Ee ne zaman gidiyoruz Bang Chan?" Dedim.
Bang Chan bana şaşkınlıkla bakarken Dive bir kahkaha patlattı. "İsim tahminin yanlış küçük bey. Onun ismi Chris."
Ben de Bang Chan'ın bakışlarına şaşkınlıkla karşılık verirken "Dive, iki dakika bizi yanlız bırakabilir misin? Hatta istersen gidebilirsin. Biz şimdi çıkarız." Dedi. Dive hızla kafasını sallayıp dışarı çıktı.
Dive çıktığında Chan yine dibime kadar geldi. "Bang Chan benim gizli adım, aptal. Bir daha kimsenin yanında söyleme."
Gözlerimi devirdim. "Ah, öyle mi havalı çocuk. O zaman benim de Yang Jeongin ismim gizli. Bana sadece I.N diyebilirsin."
"Neden ismini gizleyesin ki?" Dedi kaşları alayla havaya kalkarken.
"Çünkü beni kaçırmak isteyen tek kişi değilsiniz bayım." Dedim ve ayağa kalktım. Tam karşı karşıya durduğumuzda onunla aynı boyda olduğumu fark ettim.
Yüzümü buruşturarak "Senin benden 4 yaş büyük olman gerekmiyor mu? Ne bu kısalık?" Dedim.
O ise gözlerini devirip beni kolumdan sürüklemeye başladı. Gördüğüm arabanın tamamen zengin işi olduğuna emindim.
Bekle beni zengin hayatı ben geliyorum!
~~~
Ö
ncelikle Bismillahirrahmanirrahim
Keyfim ve kahyası bu kitaba hyunsung eklemeye karar verdi yani yan ship Hyunsung fnfnfnfkfkd
Bu bölüm neden bana çok cringe geliyor hiçbir fikrim yok fjfjfkkf
Neyse byee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mom°Jeongchan° ✓
FanfictionJeongin'in annesinin ona verdiği görevleri tamamlaması gerekiyordu.