4. Bölüm-Şeytanla anlaşma

1K 79 454
                                    

Selam. Umarım herkes iyidir ☀️ bu hafta biraz geciktim, bölüm hem çok uzundu hem de bilgisayarım kafayı yemişti 😂 umarım beğenirsiniz, severek okursunuz. Hatalarım elbette vardır bölüm 12.450 kelime çünkü. Şimdiden affola🙏🏻

Bölümümüz bety096 a gidiyor ❤️

Keyifli okumalar ♥️

Çınar Savaştürk

Aşk, hiç kimsenin etkisinden çıkmak istemediği bir büyüydü. Etkisi öyle büyüktü ki bazen gerçeklik algısını yitirmemize bile sebep olabiliyordu. Aşktan daha önemli olan bir şey vardısa bu da aşık olduğumuz kişiydi. Aşık olduğum kişi... Kırılgan camdan bir fanus gibiydi. O fanusun içinde ise bir çiçek yetiştiriyordu. Dikenleri olan bir çiçek. O çiçeğin dikenlerini ise yanlızca kendisine batırıyordu ve bundan habersizdi.

Dudakları, dudaklarıma teslim olurken yaşadığım anın gerçekliğini sorguluyordum. Aslında o bana değil, ben ona teslim olmuştum. Ürkek bir ceylan gibi dudaklarını hareket ettirmesi ise asla değişmeyen bir şeydi.  Canını yakmamak için dirseklerimin üstünde durmuş dünyanın hiçbir yerinde bulamayacağım mavilikteki gözlerine baktım. “Seni seviyorum” dedim, nefesimi kesen dudaklarını öperken. “Çok seviyorum” dediğimde, ihtiyaç duymasam da cevap bekledim. Öleceğini bile bile yaşayan bir insan gibi, cevap alamayacağımı bildiğim halde cevap bekliyordum. Dudakları bir şey söylemek için aralandığında, odada yükselen üçüncü bir ses, ortamın büyüsüne limon sıkmıştı.

“Anne” dedi, bir ses. Otomatik olarak kapıya taraf çevirdim başımı. Gördüğüm kişiyle birlikte hızlıca Sevda’nın üzerinden doğruldum. Bu dünyada öfkeli bir insandan daha tehlikeli bir şey vardısa bu da öfkeli, ergenlikten yeni çıkmış bir gençti. Sevda’nın konuşmasıyla bakışlarımı saniyelik olarak Sevda’ya değdirdim.

“Kerem, bak-” dediğinde kelimeleri Kerem tarafından yarıda kesilmişti.

“Neye bakacağım?! Göreceğimi gördüm zaten. Bu kadarını da yapmazsın demiştim ama meğer yaparmışsın” dediğinde, Kerem’e taraf bir adım atmaya hazırlanıyordum ki, odayı dolduran iki kişiye ait bağırtı sesi olduğum yerde mıhlanmamı sağladı.

“Dur” dedi, Sevda’nın çığlıkları. Yine adımı anmadan.

“Sakın yaklaşma” dedi, Kerem’in sesi. Bakışlarım bir Sevda’nın, bir de Kerem’in üstünde gezdirdim. Bir tarafımda tedirgin, ürkek bir kadın. Diğer tarafımda sinirli bir genç. Hangisine doğru adım atarsam diğerini kızdırmış olacaktım sanırım. Sevda’ya taraf elimi uzatsam, Kerem, büyük ihtimalle ben bu evden gittikten sonra Sevda’nın yakasına yapışacaktı. Kerem’e taraf gidersem Sevda’nın şimşeklerini üstüme çekecektim. Elbette ki Kerem’e bir zarar verecek değildim ama birinin Kerem’in kulağını bükmesi gerekiyordu. Cehennemin ortasında iki farklı seçim karşısında kalmış gibiydim. Tam Kerem’e doğru adım atmıştım ki, Kerem benden önce davrandı ve odadan çıktı. Kerem’in odadan çıkmasıyla Sevda da ayaklandı.

Elimle kendisini durdururken, “Sen uzan. Kalkman yasak. Ben hallederim” dedim teker teker. Bana öyle bir bakış attı ki, sanki onu ben basmıştım. Ama bu bakışı biliyordum, tanıyordum. Evladını korumak isteyen bir annenin bakışlarıydı bu. Hızlıca yanına gidip kollarından tutarak geriye yatırdım Sevda’yı. Bu kadın hiç laf dinlemiyordu. Üstünü ince pikeyle örttüm. Yanından ayrılacağım sırada, kolumdan yapışmasıyla duraksadım. Başımı arkaya çevirip ona baktım. Çatık kaşlarla, sinirle bana bakıyordu. Çatık kaşlar ona hiç yakışmıyordu oysa ki.

EtiketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin